Rıza-i İlahi'ye giden yol: Takva ve Tesettür
Çok güvendiğiniz ve iyiliğinizi istediğinden emin olduğunuz bir sevdiğiniz diyor ki: Şu yoldan gider ve şöyle şöyle davranırsan garanti amacına varırsın.
“İman ve haya, birbirinden kopmayan bir bütündür.” (Hz. Ali)
Bir amaca doğru yola koyulmuşsunuz. Selametle maksadınıza varabilme ümid ve emelindesiniz. Çok güvendiğiniz ve iyiliğinizi istediğinden emin olduğunuz bir sevdiğiniz diyor ki: Şu yoldan gider ve şöyle şöyle davranırsan garanti amacına varırsın. Yok beni dinlemez de şu yoldan gidersen sana garanti veremem. Tercih senin. Bu durumda yapacağımız, daha doğrusu akl-ı selim sahiplerinin yapacağı bellidir: Güvenin peşinden garantiye yol almak… Hayatımızda en basit meselelerde bile bizi başarıya götürecek en sağlam yolu tercih etmeye çalışırız. İşte bu yazıda herhangi bir tartışmaya girmeden akıl sahiplerini, Allah aşıklarını amaçlarına vardıracak en sağlam yol, tarif edilmeye çalışılacaktır. Evet, doğru tahmin ettiniz: Takva yolu… Bizleri sayısız nimetlerle nimetlendiren Rabbimizin(cc), Kur'an-ı azimü'ş-şanda övdüğü ve “Cennet müttakilere (Takva sahiplerine) yaklaştırılmıştır”[1] şeklinde yad ettiği yol. “Ama kim rabbinin azametinden korkmuş, kendini kötülükten alıkoymuşsa, onun varacağı yer ise şüphesiz cennet olacaktır.”[2] Birçok hadis-i şerifte ElEmin olan Efendimiz'in (s.a.v) övdüğü ve teşvik ettiği yol. İlmin kapısı olan Hz. Ali'nin (r.a) de “Takva, dini ıslah, nefsi muhafaza eder ve mürüvveti süsler” dediği güvenilir müracaat kapısı… İşte bu cihetten meseleye bakarak varlığın mahiyetinin bilincinde olan kardeşlerimize tavsiyelerde bulunulacak,
İslam'ın öngörüsü tebliğ edilecek ve selef-i salihin'in bakışı yansıtılmaya çalışılacaktır. Gönüllerimizi itaatle teskin edecek olan Kerim ve Rahim olan Zat-ı Zülcelal'dir.
Takva; düşman ne kadar güçlü olursa olsun, insanı güvende tutan muhkem bir kaledir. Selamet sahiline ulaştıran ender bir gemidir. Madem bizleri cinni ve insi şeytanların şerrinden muhafaza edecek en sağlam kale ve mutluluk sahillerine vardıracak en müstesna gemidir; o halde bunu tercih etmemek ne derece akıl yoksunluğudur, anlaşılır. Öyleyse ey akıl sahipleri! Buyurunuz bizleri selametle amaca götürecek en güzel araca…
TESETTÜR VE HİKMETLERİNE DAİR
Tesettür; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında saklanmak anlamlarına gelir. Sosyal hayatı, bu hayatın sahibinin isteği doğrultusunda düzenlemek gereği ve idrakinde olan toplumun mümtaz ferdi mü'min kadın, tesettürle yükümlü kılınmıştır. Bu emrin, toplumsal ve bireysel bazda pek çok hikmetleri vardır. Biz kısaca İslam ve İman ni'metinin idrakinde olan kardeşlerimize birkaç hususu zikretmekle yetineceğiz:
Birincisi: Tesettür, kadının yaratılışına özgü bir gerekliliktir. Bu özgünlük kadının kendini erkekle kıyaslayamayacağı derecede açıktır. Bunu şöyle bir misalle örneklendirmek mümkündür: Allah müteaddit ortam ve o ortama göre yaşayacak insanlar yaratmıştır. Su aleminin sakinleri, ateş aleminin sakinleri, yeryüzünün sakinleri gibi… Bir ortamdan diğerine geçiş, kimi zaman ölüm sebebi iken kimi zaman da ancak çeşitli vasıtaların kullanımıyla mümkün olabilmektedir. Bir balığı yaşadığı sulu ortamdan ayırmanız halinde ölümüne giden yolu açmış olursunuz. Aynı şekilde İnsan astronot elbisesi ve sair cihazlar olmaksızın uzayda yaşayamaz. Veya bir kuşun suda havadaki gibi yaşamsal fonksiyonlarını sürdürmesi beklenemez. O halde her canlının rahat ve güvenle yaşayabileceği bir ortamı ve özellikleri vardır. Bundan yola çıkarak denilebilir ki; Rahim olan Allah, kadını ve erkeği bazı yönleriyle farklı ortamların sakini olarak yaratmıştır. Kadın için yaşayabileceği en güvenli ortamın tesettürlü hali olması, Allah'ın ona en büyük rahmeti ve sığınağıdır. Demek ki tesettür rahmettir.
İkincisi: Zamanımız tesettüre sıkı sıkıya uymayı gerektirmektedir. Zira İslam'ın terbiyesinden mahrum bir toplum söz konusudur. Bu mahrumiyetin nümuneleri sayılamayacak kadar çoktur.
İçerisinde bulunduğumuz zaman dilimi tufan ve fırtınaların sık yaşandığı zamanlardır. Kapı ve pencereler sıkı sıkıya kapatılmalı ve muhkem olan İslam binasına sığınmalıyız ki telef olmayalım.
Peygamber Efendimiz bu dönemleri anlatırken ashab dehşete düşmüş ve ne yapmalı diye sormuşlardır. Efendimiz: “Evinizin sergilerinden biri olun” diyerek zaruret olmadıkça dışarıya çıkmamayı salık vermişlerdir. Bu çağrıya özellikle de Müslüman hanımların kulak vermesi ve “işittik, itaat ettik” tavrını takınmaları yaraşandır.
Üçüncüsü: Tesettürün, bizlerin sahibi olan Rabbimizce emredilmiş olması bile bunun icrası için yeterli sebeptir. Çünkü mülk O'nundur ve mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Ve de: “İslamiyet hakka tarafgirlik, teslim ve inkıyaddır. İman ise hakkı kabul ve tasdiktir. İmansız İslamiyet, sebeb-i necat olmadığı gibi, İslamiyetsiz iman da medar-ı necat olamaz.”[3]
Dördüncüsü: Tesettür, eşlerin birbirlerine olan sadakatlerinin bir göstergesi olup, onunla aidiyet ve gayret gücü artar. Yani kadın örtünmekle eşine adeta şunu der: Ben sana aidim, senin üzerimdeki hakkını muhafaza edebilmek için kendimi başkalarının taciz ve tasallutundan kurtarıyorum.
Beşincisi: Kötülerin ya da günahkarların örtüyü istismarı örtüden uzak durmaya sebeb ve mazeret değildir. Aksine bizim için kamçılayıcı bir rol oynamalıdır. Örtüyü giyinip de gereğini hakkıyla yerine getirenleri kemiyetçe arttırmaya gayret olmalıdır.
Altıncısı: Bazı safların iddia ettiği gibi tesettürün takva ölçüleri çerçevesinde uygulanması tebliğe aykırı değildir. Zira kadının tebliği kadına yönelik olur ki bunun da tesettürle çok ilgisi yoktur. Zira zaten kadının kadına karşı tesettürü öyle erkeklere karşı olduğu gibi değildir. Bir de düşmanlar dahi kendi inançlarını pratize etmede hassas olanları takdir eder ve hayran kalırlar. Ki en güzel tebliğ ameli tebliğdir. “Eğer biz ahlak-ı İslamiye'nin ve hakaik-ı imaniye'nin kemalatını (Mükemmelliklerini) ef'alimizle(fiillerimizle) izhar etsek, sair dinlerin tabileri elbette cemaatlerle islamiyete girecekler; belki küre-i arz'ın bazı kıtaları ve devletleri de islamiyete dehalet edecekler.”[4]
Üstad, tesettürün insan yaratılışına aykırı olmadığını hatta yaratılışın gereği olduğunu “Tesettür Risalesi”nde zikrederek meseleyi öz olarak vereceğimiz şu dört hikmet etrafında açıklar;
1. Hikmet: Kadınlar nazik ve zayıf olup kendisini seven bir erkeğin himayesine muhtaçtır. İncinmemesi ve eşi tarafından sevilmesi içinse tesettür elzemdir.
a−On kadından altı yedisi ya ihtiyar veya çirkindir. Bunu da başkalarına göstermek istemezler. Kıskanç olanları da güzel olanlar karşısında küçük düşmek istemez.
b−Kadınların bir kısmı ise güzellikleri sebebiyle tecavüze ve ithama maruz kalmaktan korkar ve kocası nazarında şüphe çekmemek için örtünmek ister.
c−Kadınlarda genç ve güzel olup kendini yabancıya göstermekten sıkılmayan ancak ondan iki üç tane bulunabilir.
d−Bir de kadınların yaratılışlarında varolan erkeklere karşı çekingenlik ve korku hissi örtünmeyi gerektirir. “Ve tesettürle, nâmahremin iştahını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı olduğunu gösteriyor.” (Yirmi dördüncü lem'a)
2. Hikmet: Kadın ve erkek arasındaki ilişki ve sevgi sırf dünya hayatının ihtiyaçlarından ileri gelmiyor. Belki en önemlisi ahirete bakıyor ve bu yüzden birbirlerini Allah'ın rızasını kazanmaya ve ahirete teşvik edip destek olmalılar. Eş ebedi hayat arkadaşını başkalarının bakışlarını üzerine çekerek darıltmamalı, kıskandırmamalı. “Madem mü'min olan kocası, sırr-ı imana binaen, onunla alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır ve yalnız hayvânî ve güzellik vaktine mahsus, muvakkat bir muhabbet değil, belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hürmetle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehâsinini onun nazarına tahsis ve muhabbetini ona hasretmesi, mukteza-yı insaniyettir. Yoksa pek az kazanır, fakat pek çok kaybeder.”[5] Kadın dini hassasiyetinde İslam'ın evlilik için öngördüğü denkliği sağlamaya çalışmalı.
Gelecek sayımızda devam ederiz inşallah. Allah'a emanet olunuz.
İnzar Dergisi
[1] Kaf-31
[2] Naziat 40-41
[3] 9.mektup
[4] Hutbe-i Şamiye
[5] Yirmi dördüncü lem'a
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.