Meryem BAŞAK
Rojava’da kardeşlerimiz var!
Araplardan sonra İslam’la müşerref olan Kürdler, İslam’ı kabul ettikten sonra her devirde İslam’a sadık kalmış, tarih içerisinde İslam dünyasına yönelik saldırıların karşısına dikilip bönemli fedakârlıklarda bulunmuş, İslam ümmetinin varlığını sürdürmesi için yoğun uğraşı vermişlerdir. Ancak İslam dünyasının son yüz yılı emperyalistler tarafından şekillendirildiğinden, bu dönemde en büyük darbe İslami hayatta direten Kürtlere vuruldu.
Emperyalistlerin İslam coğrafyasını parselleyip Müslüman topraklarını birbirinden ayıran duvarlar örmesiyle Türkiye’de yaşayan Kürtlerin akrabaları Suriye tarafında kaldılar. Şeyh Said’in kıyamından sonra devletin Kürtlere yönelik artan baskıları ve ardı arkası kesilmeyen zulümleri üzerine birçok âlim ve mütefekkir o zamanlar Fransız sömürgesinde bulunan Rojava’ya göçmek zorunda kaldı. Bir türlü durmak bilmeyen zulümlere tahammül edemeyen kimi Kürtaşiretleri Rojava’ya göçüp Cezire bölgesine yerleştiler. Bütün bunlarla birlikte 1927 yılında yürürlüğe giren Şark Islahat Planıyla sakıncalı görünen 30 bin Kürt devlet tarafından zorla Rojava’ya sürüldü.
1950’li yıllarda Suriye’nin ortamı Türkiye, İran ve Irak’a nazaran biraz daha rahat olduğundan, bu ülkelerde yaşayan Kürtlerden bir kısmı Rojava’ya göç etti. Bu arada Suriye’de gerçekleşen bir darbeyle yönetime el koyan askerler zulüm çarkını döndürmeye başladılar. 1961’de yapılan nüfus sayımında 1954 yılından önce bölgede yaşadığını kanıtlayamayan yaklaşık 200 bin Kürd’ün vatandaşlık hakları ellerinden alındı.
1963 yılında Baas Partisi’nin iktidara el koymasıyla Kürtler için karanlık dönem başladı. Arap ırkçılığını esas olan Baas iktidarı, Müslüman Kürtleri sakıncalı gördüğünden haklarından çoğunu ellerinden aldı. Bir önceki hükümet döneminde vatandaşlık hakları ellerinden alınan insanlara yenileri eklendi. Seçme–seçilme hakkı askıya alındı. Yaşam şartları zorlaştırıldı. Ekonomik yatırımlar durduruldu. Eğitim hakları kısıtlandı. Sadece devletin uygun gördüğü küçük bir azınlık dışında kimsenin eğitim hakkından istifade etmesine izin verilmedi.
Kürtçe şarkılara, şiirlere, neşriyata ve hatta Kürtçe konuşmalara yasak getirildi. Yasağı delenler ağır işkencelerden ve kimi zaman kıyımlardan geçildi. Kürtçe yer isimleri değiştirildi. Rojava’da yaşayan Müslüman Kürtlerin başka yere göçme imkanı bulunmadığından bu sıkıntılı sürece tahammül etmek zorunda kaldılar. Baas rejiminin baskıcı ve dayatmacı uygulamaları günümüze kadar varlığını sürdürdü.
Tren yolunun karşı yakasında oturanlar kimimizin komşusu, kimimizin de akrabalarıdır. Baasçı, ırkçı ya da Marksist değil Müslüman kardeşlerimizdir onlar. Günde beş defa Allah Teala’nın huzurunda secdeye kapanan, Ramazan ayında oruç tutan ve İslami sorumluluklarını yerine getirmek için çabalayan Müslüman Rojava Kürtlerinin başına, Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte Baas rejiminin kan kardeşi, PKK’nin ikizi PYD getirildi. Böylece Rojava halkına yeni bir zulüm süreci dayatıldı. Aslında Rojava Kürtlerine bütün bunlar yapılırken PKK, 1980’lerden beri Baas rejiminin desteğiyle burada özgürce varlığını sürdürmektedir.
Müslüman Rojava Kürtlerinin sıkıntı ve zulümlerden kurtulup haklarına kavuşmalarını ve insanca yaşamalarını gönülden arzuluyoruz. Coğrafyamızda PKK’nin dayatma ve zulümlerine onlarca yıldır tanık olduğumuzdan Müslüman Rojava Kürtlerinin böylesi bir zihniyetin elinde, Baas zulmünün yeni bir versiyonuyla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Tek tipçi ve kendilerinden başkalarına tahammül etmeyen bu zihniyet Müslüman Kürtlerin din ve inançları çerçevesinde yaşamalarına müsaade etmez. Görünürde Kürtler bazı haklarına kavuşmuş görünseler de, Marksist ve dayatmacı zihniyetin çizdiği çerçeveyi aşmalarına izin verilmez. PKK/PYD zihniyeti Müslüman Kürtlere istedikleri gibi yaşama ve iradeleri doğrultusunda seçme ve seçilme hakkını kullanmaözgürlüğü tanımaz. PKK’nin Kuzey’deki Kürtlere yaptığı baskılardan, kendisi dışındakileri tehdit, dayatma ve şiddet kullanarak pasifize etmesinden, bunun için de Müslüman Kürtlerden binlercesinin kanını akıtmasından dolayı bu zihniyeti iyi tanıyoruz.
Topraklarımızın öbür ucunda yaşayan, teni tenimizden olan, birçok şeyleri bizimle aynı olan insanlardır Rojava’nın Müslüman Kürtleri. Savaştan dolayı bize sığınan bu insanların mağdurlarına sahip çıkmak boynumuzun borcu olduğu gibi, topraklarında yaşayan, zalimlerin baskı ve zulümlerinin alınlarında iz yaptığı, çaresizlik içerisinde kendileri üzerinde oynanan oyunları izlemenin dışında ellerinden bir şey gelmeyen kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Zor bir dönem geçirdiklerinden büyük yoksullular ve sıkıntılarla yüzyüze bulunan bu insanlarla elimizdekini paylaşmalıyız. En önemlisi de Baas rejiminin engellemelerinden dolayı mahrum bırakıldıkları eğitimlerine yardımcı olmalıyız. Özellikle gençlerinin İslami eğitimden geçmesi, İslami ahlak ve kültürden haberdar olmaları için katkıda bulunmalıyız.
Rojava’da kardeşlerimiz var. Zalimlerin baskılarından dolayı dinlerini ve inançlarını öğrenmekten mahrum bırakılıyorlar. Bu bölgede Rojava’da akrabalarımız, komşularımız, dostlarımız ya da herhangi bir şekilde irtibatta olduğumuz ya da olabileceğimiz insanlar varsa, kucağımızı açmanın, kardeşliğimizi göstermenin ve ayrılmaz bir bütün olduğumuzu ispatlamanın zamanıdır. Zalimler baskı yapsa, engellese, zulmetse de Rojava halkı Müslümandır ve hayatını İslami çerçevede şekillendireceği güzel günleremutlaka kavuşacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.