Meryem BAŞAK
Rojava’da zulmün rengi
Rojava insanları her zaman dört tarafı sıkıntılarla örülmüş zor bir hayatı yaşamak zorunda kaldılar. Başları dik ve özgürce yaşama imkânı bulmadılar. Tepelerindeki zorbaların sınırlarını tayin ettiği esaret hayatını göğüslemek zorunda bırakıldılar her zaman.
Serékani’ye bağlı Kitaraz Köyü’nde doğan Muhammed Fermend, 40 yaşına merdiven dayadığı halde nüfus cüzdanına sahip olamadı. Ülkesini idare edenler onu hiçbir zaman insan yerine koymadılar. Bir nüfus kâğıdını çok gördüklerinden diğer köylüler gibi korkuyla ve mahrumiyet içinde yaşamak zorunda bırakıldı. Kimliği olmadığı için köyün dışına çıkma imkânı olmadı. Yakalanacağı zaman başına gelecekleri bildiğinden böyle bir girişimde bulunmadı. Kimliksiz köyün kimliksiz sakinleri, ülkedeki ve dünyadaki gelişmeleri ayda yılda köye uğrayanlardan öğrenebiliyorlardı.
Resmi kayıtlarda Kitaraz diye bir köy yoktu. Böyle bir köyün varlığı kabul edilmediği için böyle bir köyün varlığını kimseler iddia edemezdi. Herkes gibi Muhammed Fermend’in de içini kemiren korku her zaman varlığını hissettiriyordu.
Varlıkları kabul edilmeyen bu insanlardan hiçbiri, hak iddia etmeyi aklının ucundan bile geçirmezdi. Aksi takdirde gazaba gelen yöneticiler ibreti âlem olsun diye ağır dersler verebilirlerdi.
Resmiyette karşılığı bulunmayan Muhammed diğer köylüler gibi okul da okumamıştı. Bir köylünün yardımıyla okuma yazmayı öğrenebilmişti.
Kur’an-ı Kerim’i babasından öğrenmişti. Babasından öğrendiği Kur’an’ı ve kimi İslami bilgileri çocuklarına aktarmıştı. Dünyada bir nasiplerinin olmadığını, ahiretleri için çalışmaları gerektiğine inandığından çocuklarının ibadetiyle yakından ilgileniyordu. Çocuklarından Fatma 17, Şeyda 15, Bedirhan ise 12 yaşlarındaydı.
Yok sayılan köyün yok sayılan insanları, korku dağları arasında mütevazı bir hayat yaşayarak günlerini geçiriyorlardı. Zulme ve zalimlere isyan dalgası Suriye’nin saçaklarında hissedilince Kitaraz köylülerinde ciddi bir kıpırdanma yaşanmadı. Yanlış hareketin ağır bedeli olduğunu bildiklerinden kimi zaman kulaklarına ulaşan özgürlük kavramlarına fazla kulak asmadılar. Etrafta itirazlar artınca ve ülkenin büyük şehirlerinde gösteriler başlayınca köyün gençlerinin de yavaş yavaş sesleri çıkmaya başladı. Ancak Muhammed Fermend bütün bunlardan uzak kalmayı yeğledi. Rejimin korkusu derinlerine sindiğinden söylenenlere kulak asmıyordu.
Bu arada köyde sorun olup olmadığını öğrenmek isteyen rejimin askerleri iki üç günde bir arabalarıyla köye uğruyorlardı. Ajanlarından köyün durumunu öğrenip gidiyorlardı.
Devletin Kitaraz köylülerine nüfus cüzdanı dağıtacağı haberi köyde şaşkınlık ve heyecanla karşılandı. İlk defa insanlar kimliğe kavuşacaktı. Yok sayılan insanlar var sayılacaktı. Çocuklar okula başlayacak istediği şehre gidebilecekti. Hatta Muhammed, ilk gezisini sürekli kafasında hayal ettiği Şam’a yapacaktı. Sonra da hayvanlarından birkaçını satıp araba almayı düşünüyordu. Kafası hayallerle doluydu. Birkaç gün sonra köye uğrayan devlet memurları köylülerin kaydını tuttular. Yaklaşık iki ay sonra kimlikler dağıtıldı.
Çatışmaların yoğunluk kazandığı Suriye’de Kitaraz köylüleri büyük kargaşa içerisinde var sayılmayı idrak etmeye çalışıyorlardı. Cebine kimliğini katan Muhammed, birkaç kez Serékani’ye gidip gelebilmişti. Yol kontrollerinde büyük bir cesaretle kimliğini uzatabiliyordu.
Kargaşa ve savaş gün gittikçe artıyordu. Kimi zaman köye gelen rejim karşıtı savaşçılar gençleri cezp etmeye çalışıyorlardı. Derken Kürt bölgesini terk eden rejim askerlerinin yerine PYD güçleri yerleşmeye başladı. Herkes olacakları merakla bekliyordu. Serékani’ye yerleşen PYD güçleri bir ikindi vakti Kitaraz Köyü’nü basıp halkı meydanda topladılar. Elinde keleşiyle köylülerin karşısına geçen 35 yaşlarındaki bir adam “Rojova’da devrim yaptık! Bundan böyle buranın hâkimi biziz! Başka gruplarla irtibatı olanlar cezalandırılacak! Bize vergi ödeyeceksiniz. Büyük çocukları olanlar, bunlardan birini askerlik için bize verecekler. Yetişkin çocuğu olmayanlar bunun yerine para ödeyecekler. Bunu yapmayanlar ölümle cezalandırılacaklar …” deyip birkaç tehdit savurduktan sonra köydeki gençlerin kaydını tutmaya başladılar. Muhammed’in kızı Fatma’nın adını da yazdılar. Hazırlamalarını, bir dahaki gelişte çocuklarını götüreceklerini söylediler.
Rejimden kurtulduk derken yeni bir sorun başlamıştı. Çocuklarını vermek istemeyen Muhammed ve köylülerden bazıları köyü terk edip Serékani’de bulunan akrabalarının yanına gittiler. Burada daha büyük tehditlerle karşılaştılar. Kızını vermeye yanaşmadığı için Muhammedi merkezlerine götüren PYD’liler akşamdan sabaha kadar işkenceye tabi tuttular.
Büyük bir çıkmaza girmişti Muhammed. Ailesini alıp Irak Kürdistan’ına kaçmayı düşünüyordu. Burası uzak olduğundan PYD’ye yakalanma riskini göze alamadı. Tek bir çaresi kalmıştı Türkiye tarafına geçmek.
Çocuklarıyla birlikte bir gece karanlığının içinden süzülerek şehrin dışında sınıra yakın bir tepenin dibine attı kendini. İki üç günlük çabanın ardından kapının açılmasıyla Türkiye tarafına geçmeyi başardı. Yenisi, zor ve sıkıntılı bir hayattı. Ancak Muhammed için memleketi eskisinden daha kötü durumdaydı. Zalim ve zorbaların varlığını sürdürdükçe memleketine bir daha döneceğini düşünemiyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.