Ruşen Çakır: Cemaat geri adım atmıyor
Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakır bugünkü yazısında, yolsuzluk operasyonuyla birlikte alevlenen cemaat-hükümet kavgasını köşesinde değerlendirdi...
Ruşen Çakır, "Cemaat hükümete karşı pozisyonunda kararlı ve ısrarcı" başlıklı yazısında, kalemenin merkezine hükümet kanadından Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan'ı; cemaat cephesinde ise Gazeteciler ve Yazarlar Vakfını alıyor.
İşte Ruşen Çakır'ın o yazısı:
Daha perşembe günü, Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı, Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan Yeni Şafak’ta “Yasin Doğan” müstearıyla çıkan “İstihbarat oyunlarının vardığı nokta” (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YasinDogan/istihbarat-oyunlarinin-vardigi-nokta/45130) başlıklı yazısında, adını vermeden Fethullah Gülen hareketinin amiral gemisi olarak niteleyebileceğimiz Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) hakkında şu soruyu sormuştu: “Diyalogculukla nam bulan bir vakıf, geçmişte TÜSİAD’ın yaptığı gibi her hafta racon kesiyor, dini cemaatler veya STK’larla işbirliğine gitmek yerine yabancı ülkelerin misyon şefleriyle hükümete karşı lobicilik faaliyetlerine girişiyorsa bu nasıl bir sivilliktir, nasıl bir vatanseverliktir?”
Cevap gecikmedi. GYV dün, cemaat ile hükümet arasındaki gerginliğin gelmiş olduğu son nokta hakkında önemli açıklamalar (http://gyv.org.tr/Aciklamalar/Detay/112) yaptı. Önce isim zikredilmeden Akdoğan’a verilen cevaba bakalım: “Vakfımızın hem Türkiye’yi hem de Hizmet Gönüllülerinin yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya organlarınca çarpıtılarak ‘vatana ihanet’, ‘casusluk’, ‘uluslararası odaklarla işbirliği’ gibi akıl almaz komplo teorileri ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz. Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla suçlamak ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline sürükleyecektir.”
Geri adım yok
Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’nin mesajları, ama daha önemlisi Fethullah Gülen’in konuşmalarına ara vermesiyle beraber “sulh havası”nın hâkim olmaya başladığı bir anda gelen bu açıklamanın, cemaatin geri adımı olduğu sanıldı veya böyle olması beklendi. Ancak titiz bir okuma yapılması hâlinde cemaatin tartışmalı herhangi bir konuda herhangi bir şekilde görüşlerini değiştirmesinin, bazı ısrarlardan vazgeçmesinin söz konusu olmadığı anlaşılacaktır. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Başbakan’ın iyice popülerleştirdiği “diklenmeden dik durmak“ tanımlaması geliyor akla, ancak cemaatin dik durduğu kesin olmakla birlikte diklenip diklenmediği tartışılır.
Örneğin “Yürütülen soruşturmaların ardında ‘Hizmet’ olduğu iddiası çirkin bir iftiradır” sözü geri adım filan değil. Her şeyden önce yeni değil. Cemaatin medyası ilk andan itibaren sonuna kadar sahip çıktığı 17 Aralık operasyonu için hep “bizimle ilgisi yok” kaydını düşmüştü. GYV açıklamasında da operasyonlar aleyhine herhangi bir cümle bulunmazken, hükümetin bunları engellemek, örtbas etmek için attığı adımlar açık ve kararlı (ve bana göre isabetli) bir şekilde eleştiriliyor. Başbakan’ın tamamen komplo olarak görüp göstermek istediği bu soruşturmalara desteğini sürdüren cemaatin dolayısıyla, hükümete doğru adım attığını söylemenin hiçbir inandırıcı tarafı yok.
Otoriterleşme uyarısı
Açıklamada “Hizmet Hareketi’nin AK Parti’ye husumeti yoktur ve olamaz” cümlesinin altı çizilmiş olduğu için bir yakınlaşma gayreti bekliyorsunuz ancak karşınıza cemaatin Erdoğan ve AKP’ye yönelik eleştirilerinin en kristalleşmiş hâli çıkıyor: “Sayın Erdoğan’ın ve partisinin yönetiminde, eylemlerinde ve eylemsizliklerinde 2011 genel seçimlerinden bu yana ciddi bir farklılık oluştuğu açıktır. AB sürecinin yavaşlaması, kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan şekli ile başkanlık teklifi, medya özgürlüklerinin giderek daralması, parlamenter denetimin zayıflaması, Sayıştay’ın görevini yapamaz hâle gelmesi ve otoriterleşme emarelerinin artması, son olarak yargıya bile müdahale edilmesi AK Parti’yi destekleyen sağduyulu kesimleri ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere sevk etmiştir.”
Cemaat bu tespitle AKP ve özellikle Erdoğan’la yollarını iyice ayırırken, kendisi gibi, daha önce AKP’ye destek vermiş ama yakın dönemlerde bunu sonlandırmış kişi ve çevrelerle yeni bir ittifakın teorik temelini de atmış oluyor.
Sokak eylemleri ve provokasyon endişesi
Açıklamada en dikkat çekici cümle şu: “Sokak eylemlerinin birtakım provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız.” Cuma akşamı için Taksim Dayanışması’nın çağrısı üzerine cemaate yakın bazı kişiler provokasyon uyarısı yapmıştı. GYV de “Yolsuzluğun protesto edilmesi için ortaya çıkmış barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk gündeminin değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın tam tersi bir sonuç verecektir. Bu çerçevede, hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve protesto eylemlerinde bulunanlar da dâhil olmak üzere 76 milyonun hükümeti olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl yöntemler ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz” diyerek benzer bir tutum takınıyor. Burada esas uyarının göstericilere değil de hükümete yapılmış olduğuna özellikle dikkat çekmek gerekir.
Son olarak, açıklamadaki “Demokratik bir ülkede paralel devlet kabul edilemez. Varsa böyle bir yapı hükümetin bunu delilleri ile ortaya koyması gerekir” yaklaşımının yıllardır cemaat tarafından seslendirilmekte olduğunu hatırlatalım.
“İnsanların Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek anayasal bir suç olan fişlenmeye tabi tutulması ve sonra da kriterleri belirsiz istihbari bilgilere dayanılarak hukuka aykırı bir şekilde tasfiye edilmesi demokratik olmadığı gibi en temel insan haklarına da aykırıdır” cümlesini de hükümetten gelmesi beklenen operasyonlara karşı takınılacak tutumun ipucu olarak kayda geçelim.
Sanıyorum GYV önümüzdeki günlerde de benzer açıklamalar yapacak ve cemaatin her şeye rağmen özgüvenli bir şekilde doğru bildiği yolda yürümeye devam ettiğini göstermeye çalışacak.
***
2014 barış, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik adına güzel bir yıl olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.