Hüseyin SUDAN
Savaş bir hiledir peki siyaset?
Günümüzde demokrasinin birçok ülkede hâkim olmasıyla beraber geçmişte olmayan yeni bir savaş türü ortaya çıkmıştır. Bu da siyaset ve seçim savaşıdır. Zira önceden sadece silah gücüyle yönetim üzerinde tahakküm gerçekleşiyorken günümüzde ise birçok ülkede siyaset ve seçim ile tahakküm sağlanabilmektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) "Savaş bir hiledir" demiş ve düşmanları mağlup etmek için bazı taktikler uygulamış ve manevralar yapmıştır. Siyasetin de bir savaş türü olarak ele alınması gereken günümüzde savaş gibi siyasette de Müslümanlar hile ve manevra yapabilirler mi? sorusuyla karşı karşıya kalmaktayız. Elbette ki siyaset yoluna başvuran İslami yapıların siyasi güç oluşturabilmek ve ilahi adaleti sağlayabilmek için küfür ehline karşı bazı taktikler geliştirip yeri geldiğinde İslami ilkelerden taviz vermeden bazı manevralar yapmalıdırlar. Aksi takdirde Müslümanların ciddi siyasi bir güç meydana getirebilmeleri mümkün değildir. Bu bağlamda İslami amaçla siyaset yapanların dikkat etmeleri gereken hususların başında toplumsal ve milli bazı gerçekleri göz önüne alarak bazı siyasi manevralar yapmaları gelir. Bu bağlamda Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) uygulamalarına baktığımızda toplumsal ve milli gerçekleri göz önünde bulundurarak bazı siyasi kararlar aldığını rahatlıkla görmekteyiz. Örneğin; Kâ'be'nin Hz. İbrahim'in yaptığı şekilde eski haline getirilmesi için yıkılıp tekrardan yapılmasını toplumsal gerekçelerle engellemiştir. Ayrıca Mekke'nin fethinde her kabileyi aynı sancak altında toplayarak milli gerçekleri göz önünde tutmuştur. Ancak İslami yapılar milli ve toplumsal gerçekler bağlamında siyasi manevralar yaparken iki uç nokta arasındaki ince çizgiyi muhafaza etmelidirler. Zira Milli duyguları göz ardı etmemek ile milliyetçilik yapmak arasında çok ince bir çizgi bulunmaktadır. Aynı şekilde topluma hitap eden toplumsal bir yapı olmak ile toplumun kıskacında toplumun yön verdiği bir yapıya dönüşmek arasında da çok ince bir çizgi vardır. Dolaysıyla ne milli duyguları öne sürerek diğer milletleri görmezden gelip milliyetçilik yapılmalı, ne de milliyetçilikten kaçınmak ve ümmetçilik adına milli duygular ve talepler görmezlikten gelinmelidir. Aynı şekilde ne toplumsal gerekçeleri görmezlikten gelen vakıadan uzak bir yapıya dönüşmeli, ne de tamamen topluma göre şekillenen istikrarsız bir yapı haline gelinmelidir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Sizler İmme'e olmayın, (yani) insanlar iyilik yaptığında iyilik yaparız, kötülük yaptıklarında ise kötülük yaparız demeyin. Bilakis istikrarlı olmaya çalışın, onlar iyilik yaparsa siz de iyilik yapın, kötülük yaparlarsa onların kötülüklerinden sakının" (Tirmizi/2007)
Görüş ve Önerileriniz için... [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.