Türkiye, tarihinde ilk defa “Seçim Hükümeti'yle” karşı karşıya kaldı. Bu yeni durumun neler doğuracağı merak ediliyordu. Siyasi partiler de bu oluşan tablodan nasıl karlı çıkacaklarını hesaplayarak pozisyon belirlediler. Neticede bir “seçim hükümeti” oluştu. Ancak bu kısa hükümetin kurulmasında yeni dengeler, hesaplar ve şifrelerin olduğunu söyleyebiliriz. CHP ve MHP, koalisyona ortak olmayacaklarını ilan ederek; AKP- HDP'yi aynı karede göstermek istediler ve seçim propagandasını bu tez üzerine kurmayı planladılar. Ancak Türkiye'nin iki milliyetçi partisi olan MHP ve HDP' den birer fireyle farklı dengeler oluştu. Özellikle MHP'den Tuğrul Türkeş'in “bakanlığı” kabul etmesiyle adeta MHP bir şok yaşadı. Zira MHP'de önemli bir geçmişi olan ve Alparslan Türkeş'in oğlu olması hasebiyle tabanda ciddi bir travmaya sebebiyet verdi. Zira bu isim babası Alparslan Türkeş'in vefatından sonra 1997 Devlet Bahçeli'nin en büyük rakibi olmuş ve kongreden Bahçeli'nin 359 oyuna karşılık 412 oyla birinci çıkmıştı. Ancak kongre'de çıkan kavga nedeniyle sonuçlar iptal edilmiş daha sonra yapılan kongre'de Bahçeli birinci çıkmış ve o günden beri MHP'nin Genel Başkanlığını sürdürüyor. O dönemden sonra bir iç çekişmenin varlığı söz konusu… Tuğrul Türkeş'in bu tavrı, MHP tabanını ciddi şekilde etkileyecektir. Her ne kadar Türkeş “MHP babamın partisidir kimse beni atamaz” dese de, Bahçeli'nin “ AK Parti'ye hayırlı olsun” açıklamasıyla ipler tamamen kopmuştur. Türkeş'te sonucun bu noktaya geleceğini tahmin ederek bu görevi kabul etmiştir. Türkeş'in bu tavrına karşılık, AKP ona “başbakan yardımcılığını” ve 007 plakalı babasını simgeleyen makam aracını vermekle “jest” yapmıştır. AKP, oluşan tablodan sonuna kadar istifade etmeye çalışacaktır.

HDP'deki fireye gelince; malum olduğu üzere Selahattin Demirtaş, “Bakanlıkları kabul edeceklerini” açıklamıştı. Fakat HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel'in bu görevi kabul etmemesi, başka bir şifreyi ele veriyordu. Toplantı üzerine toplantı yapan HDP temsilcileri Levent Tüzel'i ikna edememişlerdi. Levent Tüzel, Emek Parti'sinin Kurucu Genel Başkanlığı'nı yapmış, bu görevi milletvekili olduğu döneme kadar sürdürmüştür. Ancak buradaki ana tema; Levent Tüzel'in HDP'nin verdiği kararla değil de, Emek Partisi'nin verdiği karar doğrultusunda hareket etmesidir. Bu durum gösteriyor ki birçok kesim, kendi amaçlarına ulaşmak için HDP üzerinden yola çıkmışlar. Bugünkü HDP birlikteliği, gerçek bir birliktelikten öte “sun'i” ve “yapay”  bir birlikteliktir ve HDP içerisinde bulunan bir çok milletvekilinin aynı pozisyonda olduğunu söyleyebiliriz. “Çıkar” dengelerinin değişmesi durumunda HDP'nin çok daha yalnızlaşacağını gösteriyor.

Seçim Hükümeti'ndeki sürpriz isim ise, İçişleri Bakanı Selami Altınok oldu. Kendisinin verdiği röportajda “böyle bir görevi beklemiyordum” açıklaması, onun da şaşırdığını gösteriyor. Ancak bu isim bilinçli olarak hükümet tarafından seçilmiştir. Altınok hükümete sadakatini daha önce ispatlamıştır. “Paralel yapıyla mücadele” kapsamında Aksaray Valiliğinden İstanbul Emniyet Müdürlüğüne atanmış ve bu görevde önemli başarılara imza atmıştır. Bugün de kendilerine sadık isimlere ihtiyaçları vardır. Türkiye'nin girdiği çatışmalı süreci en iyi bilecek kişilerden birisi de; şüphesiz İstanbul gibi büyük bir nüfusa sahip bir şehrin sorumluluğunu alan kişinin tecrübelerini düşünmüşler. Altınok'un, İçişleri Bakanlığı'na getirilmesi, hükümetin “güvenlik politikalarının” devam edeceğini gösteriyor. Bunu bir adım daha öteye getireceklerinin sinyalleridir. Emniyet birimlerinin ihtiyaçlarını en iyi bilecek kişinin getirilmesini hesaplamışlar.

Netice olarak; kısa süreli bir hükümet de olsa mevcut durumda birçok hesap ve dengeyi değiştirdiğini görüyoruz. Bu dengeler üzerinden uzun süreli bir hükümetin hesap-kitabı yapılıyor. İki ay gibi kısa bir zamanda yeni hükümette kim kârlı, kim zararlı ortaya çıkacak Her şey 1 Kasım'da belli olacak.