Şehid Molla Gıyasedin Barlak

Şehid Molla Gıyasedin Barlak

'Yatağımda ölmek istemiyorum. Ben İslam davası için mücadele edip şehit olmak istiyorum' dedi, şehitlere yakışır bir hayat sürdü ve amacına ulaştı.

İşte hayatta iken insanlara örnek, şehadetiyle kirli güçlerin karanlık emellerini deşifre ettiren Şehit Molla Gıyaseddin Barlak'ın hayat hikayesi.

24 ŞUBAT 1994 ŞEHİD MOLLA GIYASEDDİN

Gıyaseddin, 1966 yılında Batman'ın Gercüş ilçesi Yünkuşak köyünde dünyaya geldi.

Gıyaseddin, beyaz tenliydi. Saçı, sakalı kirpikleri ve vücudu bembeyaz olduğundan gözleri iyi görmezdi, buna rağmen okumaktan hiçbir zaman geri durmadı.

Medreseden medreseye giden Gıyaseddin, Molla Cami kitabına kadar okudu. Siirt, Silvan, Ergani, Cizre, Sason gibi yerlerde zamanın büyük hocalarından dersler aldı. İmam hatip okulunu dışarıdan okuyarak bitirdi.

Giyaseddin'in güzel bir sesi vardı, bundan dolayı Kur'an'ı çok güzel okurdu. Küçüklüğünden beri devamlı İslami camianın içinde bulunmuş, gayri İslami hiçbir oluşumun içinde bulunmamış, gayri İslami bir ahlak edinmemişti.

Molla Giyaseddin, müezzin olarak görev yaptığı Tatvan Merkez Camiinde güzel ahlakı ile cami cemaatinin sevgisini kazanmıştı. Kısa bir süre zarfında camide Kur'an dersini verdiği onlarca talebesi olmuştu.

Bir hastalığı sırasında kendisini ziyarete gelen arkadaşlarına şunları söylüyordu: “ALLAH'a şükürler olsun iyiyim; ama yatağımda ölmek istemiyorum. Ben İslam davası için mücadele edip şehit olmak istiyorum.”

Amacı İslami bir nesil yetiştirmek olan Molla Gıyaseddin, gençlerle ilgileniyor, onlarla geziyor, hediyeler veriyor, kitap okutuyordu.

Gıyaseddin, 1994 yılı Ramazan ayında Perşembe akşamı teravih namazından sonra eve giderken karanlık odaklarca kurulan pusuda şehid edildiğinde daha 28 yaşında idi.

Cenazesine binlerce insan katıldı. Tekbir ve salavatlarla Gercüş Mezarlığına defnedildi.

ŞEHİT MOLLA GIYASEDDİN'İN DOĞUMU VE OKUL DÖNEMİ

1966 yılında babası Molla Ahmet Barlak, Van'ın Özalp Yünkuşak köyünde fahri imam iken oğlu Gıyaseddin dünyaya geldi. Çocukluğunu Yünkuşak köyünde geçiren Gıyaseddin'in ailesi 1974 yılında asıl memleketi olan Batman'ın Gercüş ilçesine yerleşti. Gıyaseddin, eğitim öğretim hayatına Gercüş'te başladı. Saçı, kirpikleri ve vücudu bembeyaz olduğundan gözleri iyi görmeyen Gıyaseddin buna rağmen okumaktan hiçbir zaman geri durmadı. Gıyaseddin'in vücudu güneşte kaldığında hep yanıyordu.  Bundan dolayı pek güneşte durmuyor ve güneşli havalarda dışarıya çıkamıyordu.  Gıyaseddin, okuldaki başarısı ve güzel ahlakı nedeni ile okul öğrencileri arasında sevilip sayılan biri oldu. Okulundaki başarısı ile birlikte İslami öğrenime kendini adayan Gıyaseddin, okul çıkışında Kur'an-ı Kerim dersini alabilmek için caminin yolunu tutardı.

ONUN HAYALİNDE  HEP İMAMLIK VARDI

Zeki ve akıllı olan Gıyaseddin isteseydi doktorluk, öğretmenlik v.b daha cazip meslekleri kazanabilecekken temiz ve imanlı bir nesil yetiştirme derdinde olup, imam olmayı tercih etti. Bu nedenle düz liseden imam hatibe geçiş yaptı. 1989–1990 yıllarında Mardin İmam Hatip Lisesini dışarıdan okuyarak bitiren Gıyaseddin, 1993 yılında girdiği imamlık sınavını kazanarak imam oldu.

İLİM İÇİN DİYAR DİYAR GEZDİ

İnsanlara faydalı olabilmek ve temiz imanlı bir nesil yetiştirebilmenin yolunun Kur'an-ı Kerim ve İslami kitapları okumaktan geçtiğini biliyordu. Bu yüzden ara vermeden ilim öğrenmeye devam etti. Gercüş'te Siirtli Molla Yusuf'dan (Molla Yusuf e Sêrti) Silvan'da (Farkin/Sergevra) Molla Salih'ten, Ergani'de Molla Mustafa'dan, Cizre'de Şeyh Zeki'den ve Sason'da Molla Ali gibi hocaların yanında  dersler alarak Molla Cami kitabına kadar okudu.

KARDEŞLERİ ARASINDA  DENGE UNSURUYDU

Ağabeyi Mahmut Barlak, kardeşi hakkında şunları dile getirdi: "Toplam 8 kardeşiz. Kendisi gibi iki erkek kardeşimiz daha beyaz tenlidir. Giyaseddin aile içerisinde güzel ahlakı, temiz huyu ile sevilen biriydi, arkadaşları arasında da iyi bir örnekti. Beyaz tenli oluşu ile de akraba, komşu ve çevresinde ayrıyeten sevilen bir çocuktu. Kardeşler arasında da bir nevi denge unsuru idi, herkesle iyi geçinirdi.

CAHİLİYEYE HİÇ BULAŞMAMIŞTI

Güzel bir sesi vardı, bundan dolayı Kur'an'ı daha güzel okurdu. Çok ihtiyarlanmış ve yatağa mahkum olmuş dedeme aile içerisinde en çok yardımcı olan oydu, bundan dolayı dedeme bir şey lazım olduğu zaman ondan başkasından istemezdi. Bu yüzden dedemin hep duasını almıştı. Giyaseddin  küçüklüğünden beri devamlı İslami  camianın içinde bulunmuş, gayri islami hiçbir oluşumun içinde bulunmamış, gayri islami bir ahlak edinmemişti.

TATVAN'DA ÇOK SEVİLEN BİR HOCAYDI

Giyaseddin, Müezzin olarak görev yaptığı Tatvan Merkez camisinde güzel ahlakı ile cami cemaatinin sevgisini kazanmış, okuduğu Kur'an-ı Kerim ve ezanlarla büyük takdir almıştı. Kısa bir süre zarfında camide Kur'an dersini verdiği bir sürü talebesi olmuş ve bunlarla çok iyi bir diyalog içerisine girmişti. Onun bu çalışmaları bütün Tatvanda kısa bir zamanda duyulur olmuştu."

GÖZLERİNDEKİ MAZERETİN  ARKASINA SIĞINMADI

Yakın arkadaşlarından olan Mehmet Dursun, çok sevdiği arkadaşı Molla Gıyaseddin'in şehadete olan özlemini ve İslam'a hizmet aşkını şu ifadelerle anlatıyor: "Molla Gıyaseddin, hasta olduğu bir zamanda ziyaretine gittik, durumu çok ağırdı. Hal hatırını sorduğumuzda ‘Allah'a şükürler olsun iyiyim; ama yatağımda ölmek istemiyorum. Ben İslam davası için mücadele edip şehit olmak istiyorum' dedi. Görev yaptığı Tatvan'dan bizim evimize izne gelmişti. İzni bittikten sonra ısrarla birkaç gün daha kalmasını istedik; ama kendisi ‘asla olmaz ben Kur'an-ı Kerim okuyan yüzlerce talebenin vebalini taşıyorum. Sonra bunun cevabını nasıl veririm' diyerek aynı gün Tatvan'a gitti. Melle Gıyaseddin, beyaz saçlı ve beyaz tenli olduğu için iyi göremiyordu. Bundan dolayı bazı hizmetlerden geri kalınca üzülüyordu. Oysa kendisi arkadaşlarının yaptığı hizmetin daha fazlasını yapmak isterdi. Kesinlikle gözünün az görmesini kendine mazeret yapmaz, elinden gelenin fazlasını yapardı."

O DA İFTİRALARA MARUZ KALDI

Kendisiyle görüştüğümüz  dostlarından Seyfettin Yıldırım, Melle Gıyaseddin'in İslam'a gönül veren birçok insan gibi iftiralara maruz kaldığını kaydederek şunları söyledi: "Şehit Molla Gıyaseddin 1990 yılında imamlık sınavını kazandıktan sonra yaklaşık üç sene kadrosu gelmedi. O arada Beyaz Kardeşler zücaciye dükkânını açtı. Esnaflıktan iyi anlardı, ahlakı güzel olduğundan buradaki insanlar tarafından çok sevilip sayılıyordu. Bunu hazmedemeyen mürted örgüt elemanları Melle Gıyaseddin'e iftiralarda bulunarak aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Örgüt elemanları şehidin açtığı dükkânı kendi imkânları ile değil de başka güçlerden aldığı paralarla açtığının propagandasını yaptılar."

GENÇLER ÜZERİNDE  ÇOK DURURDU

Seyfettin Yıldırım, "Molla Gıyaseddin, huy olarak boş durmayı sevmezdi. Bu yüzden Gerçüş'te Öğretmen Kitap Kırtasiyede çalışmaya başladı. Gençler ile diyalogu iyi olduğundan çok seviliyordu. Tek amacı gençlere İslami terbiyeyi aşılamaktı. Bu yüzden gençlere kitap hediye eder, değişik yerlere gezmeye götürür, saatlerce İslamı anlatırdı. Amacı İslami bir nesil yetiştirmekti" şeklinde konuştu.

HAK DAVASININ BAĞRI  YANIK NEFERİYDİ

Çetin ismindeki öğrencisi Melle Giyaseddin hakkında şunları dile getirdi: "Tatvan'da Merkez Yeni Camii'nde müezzinlik yaptığı ilk günlerde gönülden yanık bir dille okuduğu ezanlar duyanların ilgisini çekiyordu. Mahallelileri bilhassa gençleri kendisine çekti. Gençler onunla tanıştıktan sonra da kuvvetli bir bağ ile kendisine bağlanıyordu. Kısa bir zaman sonra Kur'an dersleri vermeye başladı. Derse  gelenlerle ayrı ayrı ilgileniyor ve çok özenle ders veriyordu. Tatvan'da dağınık durumda olan İslami faaliyetleri toparladı. Her kesimden insanlar etrafında toplanıyordu. Onun bu hizmetlerini hazmedemeyener çevresinde bir araya gelen gençlerin ailelerini uyarıyor ve gençleri aleni takip ederek gözdağı vermek isitiyorlardı."

BİR YILLIK NİŞANLI İDİ EVLİLİĞİ CENNETE BIRAKTI

Babası Ahmet Barlak, "Oğlum, bir yıllık nişanlı idi, kimseye zararı dokunmamıştı. Tek amacı yetişen yeni neslin İslam'dan haberdar büyümesi idi. Ömrünü İslam'a adamış bir peygamber sevdalısı idi. Biz onu Ramazan Bayramından hemen sonra amcasının kızı ile evlendirecektik; ama kısmet olmadı. Allah onun hakkını zalimlerin yanına bırakmasın" dedi.

ÇALIŞMASINI ÇEKEMEDİLER RAMAZAN'DA ŞEHİT ETTİLER

Babası Molla Ahmet Barlak, "Oğlum 1993 yılında Tatvan Merkez Camiine müezzin olarak atandı. Bir yıla yakın süre orada görev yaptı. Camiye gelenlere İslam'ı anlatıp Kur'an öğretiyordu. Yüz on öğrencisi vardı. Oğlumun kimseye bir zararı dokunmadı, kimsenin namusuna göz dikmedi, kimsenin malını çalmadı, tek gayesi İslam'dı. Allah'a şükürler olsun, İslam için çalışıp mücadele etmenin bir mükafatı olacak ki oğlum 1994 yılı Ramazan ayında Perşembe akşamı teravih namazından sonra eve giderken karanlık odaklarca kurulan pusuda şehid edildi, daha 28 yaşında idi" açıklamasında bulundu.

Gercüş, tarihinde böyle kalabalık bir cenaze töreni görmemiştir

Şehidin cenazesi Gercüş'e getirilince büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Naşını defnetmek için bölgenin birçok yerinden sevenleri gelmişti. Şehidin naşı tekbir ve salâvat eşliğinde Gercüş Mezarlığına defnedildi. Şehadetinden 16 yıl geçmesine rağmen özellikle Tatvan'daki öğrencileri her sene kabrini ziyarete gelirler.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.