Şehid Şeyh Said ve Susa Cami yarenleri şehadetlerinin yıldönümünde rahmetle yad edildi
Şehid Şeyh Said ve arkadaşlarının şehadetlerinin 98'inci, Susa Şehidlerinin şehadetinin 31'inci yıl dönümü münasebetiyle Mustazaflar Cemiyeti ve Susa-Der tarafından Susa Şehitliği'nde anma programı düzenlendi.
29 Haziran 1925 yılında İstiklal mahkemeleri tarafından idam edilen Şehid Şeyh Said ve arkadaşlarının şehadetlerinin üzerinden 98 yıl, 26 Haziran 1992 yılında Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı kırsal Yolaç Mahallesinde PKK'nin camiye yaptığı saldırı sonucu katledilen 10 Müslümanın şehadetlerinin üzerinden ise 31 yıl geçti.
Şehid Şeyh Said ve arkadaşları ile Susa Cami yarenlerinin şehadetleri yıl dönümü münasebetiyle Mustazaflar Cemiyeti ve Susa-Der, Cami yarenlerinin meftun bulunduğu Susa Şehitliği'nde anma programı düzenledi.
Sunuculardan Fatih Taş'ın dilinden programa katılan misafirlere, mezarları başında şehitlerin hayatı teker teker anlatıldı, katliamının gerçekleştiği Susa Camiinde katliam günü ve gecesi cereyan eden olaylar aktarıldı.
Kılınan ikindi namazından sonra program Ammar Zeren'in okuduğu Yasin-i Şerif ile başladı.
"Kürt halkı Lozan'da emperyalistlerin dinden vazgeçme teklifini kabul etmedi"
98 yıl önce İstiklal mahkemeleri tarafından idam edilen Şehid Şeyh Said ve arkadaşlarının davası ve bugüne yansımalarını konu edinen bir konuşma yapan Molla Mahmut Kılınç, Şeyh Said ve arkadaşlarının tek davalarının İslam olduğunu belirterek günümüzde farklı kesimlerin konuyu farklı yönlere çektiğine vurgu yaptı.
Şeyh Said kıyamından önce yaşanan olayları özetleyen Kılınç, "Osmanlı devletinden sonra Osmanlının devamı olarak Cumhuriyet kuruldu. O zaman Lozan antlaşmasına katılım sağlayan topluluklara 'dininizden vazgeçin size bir devlet verelim' dediler ve o anlaşmaya gidenlerin tümü devletsiz döndüler. Bu teklifi biz Kürtlere de yaptılar ama Kürt halkı emperyalistlerin bu teklifini kabul etmedi." dedi.
Şeyh Said'in İslami yaşantı ve şahsiyetini anlatarak kıyam sebebine dikkat çeken Kılınç, şunları söyledi:
"Şeyh Said'in yaşantısı İslami bir hayattı. Tüm vaktini İslam'a göre dizayn etmiş, bir anını dahi gayri İslami şeylere ayırmamıştır. Geceleri teheccüd, dua ve Kur'an-ı Kerim'le geçirirdi. Gününün önemli bir kısmını öğrencilerine ayırır, derslerini öğretir, günün geri kalan kısmın ticaretine bırakırdı. O öğrencileriyle at sırtında köy köy-şehir şehir gezer İslam'ı tebliğ eder, irşadda bulunurdu."
"Şeyh Said sırf İslam davası için kıyam etti"
Kılınç, "Cumhuriyetin ilanıyla Avrupa'nın kanunları buralarda da hayata geçirilmeye başlandı. Medrese, tekke ve zaviyeler kapatıldı, İslam'a yönelik savaş açıldı. Şeyh Said Efendi bu durum karşısında sessiz kalamazdı. Sorunu sulh yoluyla halletmeyi düşünmüş ve hatta bu yönde meclise mektuplar göndererek 'Avrupa kanunların İslam topraklarında uygulayamazsınız' uyarısında bulunmuş, Müslüman halkın bunu kabul etmediğini belirtmiştir." ifadelerini kullandı.
İttihad ve Terakki'dekilerin Şeyh Said'in yaptığı çağrılara kulak asmadığını ve İslam'a saldırılarını devam ettirdiklerinin altını çizen Kılınç, "Bunun üzerine kıyam fıkhen vacip olmuş ve Şeyh Said Hazretleri kıyam hazırlığına başlamıştır. Kıyam sürecinde karşılaştığı ihanetler neticesinde Muş'ta arkadaşlarıyla beraber yakalanmış ve Diyarbakır'a getirilerek idam edilmiştir. Bugün bazı sosyalist Kürtler Şeyh Said'in kıyamının dini değil, Kürtçülük için olduğunu iddia ediyorlar. Bazı alimlerimizde diyorlar ki Şeyh Said sırf İslam davası için kıyam etti. Şeyh Said, davası İslam'dı fakat Hasan El Benna ne kadar Arap ise, Mevdudi ne kadar Urdi ise veya Necmettin Erbakan ne kadar Türk ise Şeyh Said Hazretleri de o kadar Kürt idi." şeklinde konuştu.
Kılınç, "Şeyh Said şehid oldu fakat kendini kaybettirmedi. O'nu şehid edenlerin isimleri unutuldu. Şehadetinin üzerinden yaklaşık yüz yıl geçmesine rağmen halen ismi yad ediliyor. İşte bu topluluk da onun bu mesajını almış kişilerdir. İşte biz senin yolunu takip edenlerin şehid olduğu Susa'dayız. Bu torunların senin davanı sürdürdüler ve şehid oldular. Kendilerini Şeyh Said'in torunu olarak addeden sosyalistler ise O'nu tanımıyorlar. Vallahi Şeyh Said sağ olsaydı onlarla da mücadele edecekti." dedi.
Şeyh Said ve arkadaşlarına ithafen bestelenen ezgileri seslendiren Özlem Ajans ses sanatçılarının ardından program Susa Yarenlerinin şehadetlerini konu alan Molla Beşir Şimşek'in konuşmasıyla devam etti.
"Rabbimizle bir ticaret sözleşmemiz var ve buna hepimiz imza atmışız"
Susa şehidlerini ve mücadelelerini anlatmanın pek de kolay olmadığının altının çizen Şimşek, İslam'ın bugüne gelmesi kimi Müslümanların fedakarlıkları, mücadelesi ve şehadeti sayesinde olduğunu dile getirdi. O müslümanların söz konusu mücadeleyi vermemiş, şehid olmamış, fedakârlık yapmamış olmaları durumunda belki bugünleri yaşayamayacaklarını sözlerine ekleyen Şimşek, bunun yeterli olmadığını; bu kervanın bir sonraki nesle ulaşabilmesi, davanın devam edebilmesi, sonrakilerin imanı ve Müslümanlığını muhafaza edebilmesi için bu vazifeyi şüphesiz omuzlanması gerektiğini söyledi.
Şimşek, "Sadece bizden önceki aziz şehidlerin mücadelelerini anlatmak, onlara methiyeler dizmek yeterli değil, kendimizi unutmamalıyız. Çünkü Allah bu vazifeyi bizden de isterken Kur'an-ı Kerim'de 'Mü’minlerden öyle erler var ki Allah'a verdikleri sözde sadakat gösterirler; onlardan kimisi, adağını ödedi, kimisi de beklemede ve onlar, sözlerini, özlerini hiçbir suretle değiştirmediler.' diye buyuruyor. Rabbimizle bir ticaret sözleşmemiz var ve buna hepimiz imza atmışız. Bizden öncekiler sözlerine sahip çıkıp cihatla beraber hizmet ile tebliğ ettiler ve nihayetinde canlarını feda ederek verdikleri söze sadık kaldılar. Bizler de Allah'a vermiş olduğumuz söz gereği hizmette bulunacağız, cihad ve mücadele edeceğiz, fedakârlık yaparak okuyup okutacağız, ibadet edeceğiz ve camiye sahip çıkacağız." dedi.
"Onlar yapılan tehditlere rağmen camiyi, sohbeti, cemaatle namazı terk etmediler"
"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyiniz; aksine onlar diridirler, Allah tarafından rızıklandırılıyorlar." ayeti üzerinden insanlığa verilen mesajları aktaran Şimşek, "Bu azizlerimiz Kur'an'ın ifadesiyle yaşıyor, ölü değiller. Hepimiz ölümsüzlük istiyor, ölümü sevmiyoruz. işte bunun yolunu Allahu Teala haber veriyor. Allahu Teala bize rızık verdiği gibi şehitler de yaşadıklarından dolayı onları da rızıklandırdığını söylüyor. Onlar yaptıkları ticaretten karlı çıktılar. Allahu Teala'nın onlar için hazırlamış olduğu cennetleri görünce kendilerinden geriye kalanlara 'burada korku, mahzuniyet, üzülmek, kaybetmek yok. Burası kar yeridir, şehid olan kazanır' diyor." ifadelerini kullandı.
Susa Şehidlerinin İslam düşmanlarının tehditlerine boyun eğmeyerek izzetlice şehadete yürüdüklerine dikkat çeken Şimşek şunları söyledi:
"Bunlar tehdit ediliyordu, 'camiye giderseniz öldürülürsünüz' tehditleri alıyorlardı. Bu insanlar o son bir haftadır tehditlerden haberdardılar ama buna rağmen camiyi terk etmediler, 'öldürülecek isek camide öldürülelim' diyerek dik bir duruş sergilediler. Buna rağmen camiyi, sohbeti, cemaatle namazı terk etmediler. Allah-u Teala da onlara şehadetin faziletini nasip etti."
Şimşek, "Cihat ruhu, şehadet bilinci ve ahlakı bir toplumda var olduğu müddetse izzet eksik olmamıştır, olmaz da. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kılıcının üzerinde 'korkaklıkta ar ve zillet, ileri atılmakta izzet ve şeref vardır' yazıyordu. Bu iyi bir mesajdı. Yine bir hadisinde 'Cihadı terk eden bir milletin kaderi zilletten başka bir şey değildir' diye buyurmaktadır." şeklinde konuştu.
Program yapılan dua ile sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.