Selâhaddîn-i Eyyûbî Sempozyumu'nun sonuç bildirgesinde "ihtilaf" ve "normalleşme" vurgusu
Selâhaddîn-i Eyyûbî Sempozyumu'nun sonuç bildirgesinde Kudüs’ün istilasının arka planında yatan en önemli etkenin, Müslümanların ihtilafı olduğuna, işgalcilerle normalleşme girişimlerinin hiçbir mazeretle meşru görülemeyeceğine dikkat çekildi.
Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) ile Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Selahaddin-i Eyyübi Sempozyumu, İTTİHADUL ULEMA Genel Merkezinde düzenlendi.
Sempozyum sonrası sonuç bildirgesi yayımladı.
Sonuç bildirgesinde şu hususlar vurgulandı:
"1. Kudüs’ün istilasının arka planında yatan en önemli etken, Müslümanların ihtilafıdır. Kudüs’ün Selâhaddin tarafından fethedilmesini sağlayan ise Müslümanların birliğinin az çok sağlanmış olmasıdır.
2. Haçlılar, Müslümanların ihtilafından yararlanarak Kudüs’ü istila ettiler. Nûreddin ve Selâhaddin, Müslümanları bütünleştirerek Kudüs’ün fethini sağladılar. Bundan bizim için alınacak çok ders vardır.
3. Kudüs’ün Haçlılarca istilası sırasında onlarla mücadele edenler olduğu gibi onlarla uzlaşmaya çalışanlar da olmuştur.
Kudüs için cihad eden devletler, muzaffer oldular. Dünyalarını kurtarma talebiyle Haçlılarla işbirliği yapan Müslümanlar, dünyalarını kaybettiler, devletlerinden oldular. Bundan alınacak çok ders vardır.
4. Selâhaddin’in Kudüs’ü fethi sadece asker ve silahla, yani fiil cihadla olmamıştır. O Müslümanları çok yönlü olarak ihya etmiştir. Onun etrafında komutan ve alimlerden güçlü bir kadro bulunmuştur.
5. Fakih İsa el-Hakkâri, alimlerin Selâhaddin’e verdiği destek bakımından çok önemli bir misaldir. Üzerinde askeri kıyafet, başında ulema sarığı bulunan bu Hakkarili alimin, Selâhaddin’in sultan olmasında onun büyük katkısı vardır.
6. Bugünün dünyasında Mescid-i Aksa’nın iştial altında olduğu bir süreçte Filistin sorunu, tarihi, medeni ve siyasi anlamda bölge ülkelerini n etkileyen en önemli vakadır.
7. Siyonist istila karşısında bugün sorunlarımızdan biri, bazı bölge devletlerinin Siyonist rejimle normalleşmeye gitmesidir. Bir sorunumuz, Müslüman ülkelerin ihtilaf hâlinde olmasıdır. Üçüncü bir sorunumuz bölge devletlerinin halklarıyla sorunlu olmalarıdır. Onların halklarından duyduğu endişeler bile onları Siyonistlerle işbirliğine götürebilmektedir.
8. Ne yazık ki kimi devletler, halklarına rağmen, Filistin’in içinde bulunduğu durumu, salt bir Filistinli sorunu olarak görmektedir. Onların bu bakışı Filistinlilerin mağduriyetlerinin artmasına ve devam etmesine sebep olmaktadır.
9. İslam alimleri ve kurumları, bir asır boyunca verdikleri fetvalarla Filistin toprağının bir karışından dahi vazgeçmenin haram olduğunu ifade etmişlerdir. Filistin’deki istilanın devam etmesine yol açacak hiçbir adım şer’en caiz değildir. Bu mahiyette normalleşme girişimleri hiçbir mazeretle meşru görülemez.
10. Tarihsel süreç bize göstermiştir ki İslam topraklarını istila edenlerle işbirliği yapanlar kaybetmişler. İstila edenlere karşı mücadele edenler sonuçta mutlaka kazanmışlardır.
Bölge ülkeleri bu mahiyette güncel çıkarlar peşinde koşup kazanımlar elde ettiklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar.
Onların bu tutumu, bugün Filistinlileri mağdur etmekte, bütün Müslümanları üzmektedir; yarın ise kendilerini kaybetmelerine yol açacaktır. Zira Siyonistler, kim kendileri ile işbirliği yapmışsa ilk fırsatta ona zarar vermişlerdir.
Bu mahiyette, bölge devletlerini Filistinleri mağdur ve Müslümanları rencide eden sözde normalleşme gerçekte, boyun eğme, teslim olma girişimlerinden vazgeçmeye; Kudüs davasında başta Filistin halkı olmak üzere Müslümanların yanında yer almaya çağırıyoruz." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.