Selahattin Demirtaş’a Sorular
HDP, bu eserinizi Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterecek mi?
Daha dün, yani 10 Ağustos 2014’te sadece dilinizin ucuyla “demokrasi” dediniz, “barış” dediniz ve “hangi din, düşünce ve milliyetten olursa olsun, herkesin sesi olup hak ve özgürlükleri esas aldığınızı” söylediniz. Milyonlarca insanın da sizin hangi din, ideoloji ve milliyetten olduğunuza bakmaksızın size yöneldiklerini gördünüz. Attığınız bu insani adımın karşılığını misliyle aldınız. Sizinle aynı dini, ideolojiyi ve değerleri paylaşmayan yüzbinler ve hatta milyonlar hem “Kürtleri daha fazla görünür kılmak” ve hem de vaatlerinizi gerçekleştiresiniz diye sizi tercih ettiler.
Üzerinden henüz iki ay geçmedi ki KCK’den sonra siz de “sokaklara inin” çağrısı yaptınız. Ki bu doğal hakkınız.
Demokrasilerin en görünür olduğu ve insanların kendilerini en iyi ifade edebildikleri yerlerdir sokaklar. Ve çağrınıza uyarak sokağa çıkanları estirdikleri terörün 9 Ekim günü itibariyle dökümü:
23 masum insanın ölümü, yüzlerce yaralı, binlerce işyeri, ev, kurum, aracın tahribi ve bu çağrınızın yol açtığı derin güvensizlik! Doğrusu sormadan edemiyoruz: HDP, bu eserinizi Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterecek mi? Kobane mazlumlarının çığlıklarını Türkiye kamuoyuna duyurmanın yolu bu? Sizin yıllar sonra Kürtlere ve Kürdistan’a hediyeniz ve hizmetiniz yeniden sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı ve olağanüstü hal mi olacaktı? Demeçlerinizde bu olayları kınadığınızı lütfettiğiniz için, biz de yalın bir dil ile soruyoruz:
- 22 masum insanı öldüren, yüzlerce insanı yaralayan, binlerce işyeri, ev ve kurumu yakıp tahrip eden ve insanlar arasında kin, intikam, nefret ve düşmanlık duygularını yayanlar sizce katil mi kahraman mı?
- Biri size; “bu ölen insanların kanında sizin de eliniz var!” diye söylese, cevabınız nedir acaba?
- BDP olarak bölgede yeni türeyen ve Kürtlerin başına musallat olan çeteleri ve bu çetelerin Eski Türkiye’nin polisini, jandarmasını, jitemini ve özel timini aratmayan yol kesme, adam kaçırma, kimlik sorma ve haraç toplama gibi terör eylemlerini nasıl buluyorsunuz?
- Türkiye’den ve Türklerden daha fazla Kürtlere yardım eden bir millet var mı?
- HDP ve KCK olarak yaptığınız yardımların miktarı Türklerin Kürtlere yaptıkları yardımların %10’na erişebilir mi acaba?
- Dostunuz olduğunu söyleyen devletlerden bugüne kadar Kürtlere yardım edenler oldu mu?
- Türkiye’nin ve Türklerin bütün bu yaptıklarına karşılık siz HDP olarak ve elinizdeki belediyeler olarak bu güne kadar Kürtlere ne gibi yardımlar yaptınız?
- Aylardır Şengal için ve Kobane için topladığınız yardımların miktarını ve nerelere dağıttığınızı kamuoyuna açıklayabilir misiniz?
- PKK-KCK’nin önceki gün Hizbi Kontra, dün Nusra ve bugün de İŞİD diye itham ettiği Müslümanlara yönelik saldırılarını nasıl buluyorsunuz?
Sayın Demirtaş’ın emperyalistlerin bölge ve bölge halkları için neler düşündüklerini bizden çok iyi bildiğine inanıyoruz. Ama yine de soralım; sizce 20 -30 milyon Kürtün hepsinin kanı bu emperyalistlerin gözünde bir tanker hatta bir petrol kadar olabilir mi?
Kendileri dışında hiçbir ülkenin onlardaki gibi demokrasi ile yaşamasını istemiyorlar. Patenti ellerinde, kimin ne kadar bir demokrasiyi kullanabileceğine kendileri karar veriyor. 20. Yüzyılın ilk yarısında iki dünya savaşını yapıp milyonlarca insanı öldürdükten sonra girdikleri yolun yanlış olduğunu görünce, bu kez kendi evlerini güvence altına alıp savaşlarını ülkelerimize taşıdılar. Hristiyan bile olsalar kendileri dışındakilerin demokrasi ile yönetilmesini ve birer şeffaf yönetime sahip olmalarını istemiyorlar! Onlar için Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanıp kullanmadıkları, ülkenin şeriat ile mi yoksa komünizm veya faşizm ile mi yönetildiği vs. zerre kadar önemli değil.
Onlar petrol vanalarının kendileri için sonuna kadar açık olup olmadığına bakarlar.
Kısaca bizim de olduğumuz Ortadoğu’da hiçbir halkın insanca yaşamasını istemiyorlar. Bizden istedikleri şey, kendi vatanımızda onlara hizmet etmek ve petrolümüzün onlara akışını garantilemek! Ve hedeflerinde şimdi Kürtler var! Çünkü Kürtler doğal zenginlik kaynaklarının başındadır ve Kürtler Selahattin Eyyubi’nin torunlarıdır!
Sizce “Kürt” denince o emperyalistlerin aklına bizim mazlumluğumuz, dört ülke arasında paylaşılmış halimiz ve her gün öldürülüyor olmamız geliyor yoksa Selahattin Eyyubi ve onun ordusunda asker olmamız mı? Aslında Birinci Dünya Savaşı’nda oyunlarına gelmeyen Kürtleri dört parçaya mahkûm etmekle tarihi intikamlarını aldılar. Ama o cehennem yürekleri serinlemediğini görüyoruz.
Bizden kendilerine asker olmamızı istiyorlar. Eğer bu “Sırtlan Yürekli” Richard’lara asker olur, Türklere, Araplara ve Farslara düşmanlık yapar, petrolümüzün vanalarını onlar için açık tutar ve tıpkı Saddam, Suudi Kralı ve Kaddafi gibi hizmette kusur etmezsek, bize bir Kürdistan lütfedeceklerini söylüyorlar.
Kürtler olarak önümüzde iki seçenek var: Ya Selahattin Eyyubi’nin askeri olacağız veya “Aslan Yürekli” Richard’ın! Tabii, birer Selahattin veya birer “Sırtlan Yürekli” Richard olmak da yine bizim elimizde!
Dileriz ki, İsteyerek veya istemeyerek neden olduğumuz bu acı olaylar birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmemize ve yekdiğerinin temel insani haklarını kendi kutsallarımız gibi görüp saygı göstermemize vesile olur.
Sözü Muharrem Sarıkaya’ya bırakalım: “Başkalarının kanıyla karılmış kerpiçle demokrasi inşa edilemeyeceğini birgün onlar da anlayacak.”
Timetürk - Bekir Tank
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.