Aynur SÜLÜN
Sen ağaç ek… Kıyametin koptuğunu görsen de…
Peygamberinin (sav) sözüne kulak ver ve ‘Sen ağaç ek, kıyametin koptuğunu görsen de’. Çünkü senin görevin ekim yapmak… Ektiklerinin yeşermesini ve kök salmasını umutla beklemek… Ve emek üstüne emek vermek… Sonra gökten ektiklerin için rahmet istemek… Unutma ki ‘Allah’ın rahmetinden ancak kafirler umut keserler’
Sen hakkı ek! Çoraklaşmaya yüz tutmuş gönüllere… “Güzel söz kökü yerde sabit, dalları göklere uzanan, insanların hoşuna giden bir ağaç gibidir.” Anlattıklarının kökleri fıtratların derinliklerine uzanıversin. Uyuyan merhameti, kulluğu ve tüm ahlaki değerleri yeniden uyandırsın diye niyet et. Ahlaksızların, densizlerin, arsızların, yüzsüzlerin ekini ve nesli ifsad için koparttığı kıyametleri görsen de… Sen çöplükte gül yetiştiren Peygamberin Ümmetindensin. Tıpkı O’nun gibi ‘Bana düşen yalnızca tebliğ etmektir’ de. Gençliği zehirleyen modern cehaletin babaları, ataları, önderleri senin sesini bastırır sanma. Hak her zaman galiptir batıla… ‘Köpük dağılır gider, insanlara faydalı (hak) olan kalır’. Senin görevin hakkı ekmektir gönüllere… Kıyametin koptuğunu görsen de…
Hayatının her anına bir salih amel ek!… Senin işin hızlı akan nehir misali kendiyle beraber içindekileri de akıtan, yokluğun, hiçliğin karanlığına sürükleyen modern düzenlere karşı tersine kürek çekmektir… Senin için belirlenmiş sahte bir hayatın kalıbına girmemek için, sahte rolleri, imajları üzerinde taşımamak için direnmektir. Kendi içinde derinleşmek, kendinden Rabbine, Rabbinden insanlığa dönmektir… Modern hayatın tam ortasında salih amelle var olmak ve olduğun ortamları varlığınla diriltmektir. Uyuyanları kendi benliğinde uyandırmak, harekete geçirmektir. Unutma ki en iyi davet, İslam’ın ilkelerini kendi hayatında yaşanılır kılmaktır. O halde sen hayatının her anına salih amel ek… Kıyametin koptuğunu görsen de…
Sen bulunduğun her mekana doğruluk ek!… Sıddıklardan ol… Özü, sözü doğru olanlardan… Cehaletin filozofları tarafından ‘iyi olandan kopartılan doğru’ öksüz kaldı. ‘İyi olan’ iç güdülerin boşluğuna salındı, modern zamanın mahkumu ilan edilip koluna kelepçeler takıldı. Kirli hedefe ulaştıran her şey ‘doğrunun’ yerine katıldı. Bu kalleşliklerin doğurduğu karanlıkların koyuluğuna bakıp da korkma! Menfaat uğruna yalanı, iftirayı makyajlayıp kıyamet kopartanları, algı yönetenleri, koca koca yalanlardan tutuşturduğu ateşe insanları atanları görsen de sen sadıklardan kal. Ve insanları dosdoğru yola çağır.“Emrolunduğun üzere dosdoğru ol” emriyle saçları ağaran Peygamberinin(sav) yolundan ayrılma… Kıyametin koptuğunu görsen de…
Sen infakı, yani merhameti ek!… Açlığın, sefaletin, zulümlerin kol gezdiği diyarlara ellerini uzat… Yüreğinle birlikte… Bir lokma ekmeği, bir yudum suyu bekleyen mazlumlar için imkanlarını seferber et. Ve “Artık yediklerim bana haz vermiyor, çünkü yeryüzünde açlar var” anlayışına sahip olanlardan ol. Talan edilen yurtları, acıları, feryatları, yetimleri, mahrumları gördükçe ‘Benim yaptığımla ne değişecek ki?’ diyerek umutsuzluğa düşme. ‘Sevdiğin şeylerden infak edinceye kadar iyiliğe eremezsin’ O halde sadece malını değil, bedenini, vaktini, zihnini ve hatta ömrünü Hak yola infak et… Kıyametin koptuğunu görsen de…
Yüce Rabbin ektiklerine can verecek hidayet yağmurlarını yağdırır bir gün… Her gecenin bir sabahı, her kışın da bir baharı var. Yeter ki kışa bakıp da baharlardan umudunu kesme. Karanlıklara bakıp da nurdan umudunu kesme. Zulme bakıp da zaferden umudunu kesme. Felaketlere bakıp da felaha ermekten umudunu kesme. Sen umutla yapman gerekenleri yap…. Kıyametin koptuğunu görsen de…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.