Hasan SABAZ
Seni kim affedecek?
Amerikan başkanı Donald Trump, son günlerde başkanlık yetkisini kullanarak bazı isimleri affettiğini, ABD Başkanı olarak bu hak ve yetkisini kullanmaya devam edeceğini belirtti.
Trump, 2016 yılında hayatını kaybeden boksör Muhammed Ali'yi de affedebileceğini söylemiş.
Muhammed Ali, 1967'de Vietnam savaşı devam ederken askere gitmeyi reddettiği için ceza almış, sonradan bu ceza dönemin ABD başkanı Carter tarafından affedilmişti.
Trump, bunu biliyor mu, belli değil; ama bu yetkiyi kullanmak istediği belli.
Hatta “Af yetkisinin olması bir başkan için iyi bir şey" değerlendirmesini yapmış.
Sembol isimler üzerinden “af kararıyla” gündeme gelmek istediği söylenebilir; ama ya kendi işlediği suçlar…
Kısa bir süredir görevde olmasına rağmen Filistin, Afganistan ve Suriye'de o kadar cürüm işledi, o kadar katliama bulaştı ki, bu bir rekor bile sayılabilir.
Haklı olarak soruyoruz biz de “Seni kim affedecek?” diye.
Bunlar umurunda değil; ama seçim usulsüzlüklerinden dolayı “içerde” soruşturmalarla başı dertte.
O da bunun farkında ve o yüzden de birkaç gün önce açıkça “kendisini affedebileceğini” söyledi.
Yani…
Yani dünyanın çivisi çıkmış durumda.
Suç işleme ve suçu affetme makamı aynı olduğunda ortada denge kalır mı?
15 TEMMUZ'U BİLENLER
Sabah Gazetesi geçenlerde “Kandil 15 Temmuz'u 3 ay önceden biliyordu” diye manşet attı.
Kendilerince FETÖ ve PKK arasında bağlantı kurmaya çalışıyorlar; ama aslında büyük bir skandala imza attılar.
Bu durumda ben şunu sorarım:
“Eğer Kandil bunu 3 ay önceden biliyorsa ve sizin istihbaratınız bilmiyorsa lağvedin o kurumu ve yeni baştan başlayın”
Yok eğer “Bizim istihbaratımız iyidir, önceden haberdardı darbeden” diyorsanız bu daha da büyük bir skandaldır ki, darbe teşebbüsüne ve direnişe “tiyatro” diyenleri haklı çıkarmış oluyorsunuz. Bu durumda da hayatını kaybeden 250 kişinin de yaralanan 1500 kişinin de sorumlusu istihbarat ve dolayısıyla hükümet oluyor.
Nereden baksan tutarsızlık…
DÜŞÜK PROFİL
Binali Yıldırım, bir televizyon programında HÜDA PAR ile ilgili soruya şöyle bir cevap verdi:
“Göreceğiz ne kadar oy aldığında ne kadar önemli olduğunu. Herkes kendini ağırdan satıyor…”
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan için destek açıklaması yapmış olan bir parti için böyle bir şey söylenir mi?
Eğer mesele oy oranıysa aynı Binali Yıldırım neden 16 Nisan referandumundan sonra HÜDA PAR'a teşekkür etti?
Şimdi bazıları “Binali Yıldırım, Erdoğan'ın oylarını düşürdüğü için kripto FETÖ'cü olamaz mı?” diyebilir.
Bazıları meseleyi “kibir” üzerinden de değerlendirebilir.
Bence başa dönüp bakmak lazım, meseleyi anlamak için.
Binali Yıldırım, başbakanlığa geldiğinde sevinip “Bize düşük profilli bir başbakan lazımdı” diyenlerin sözünü hatırlayın.
O yüzden “profil”i göz önüne alıp yeniden düşünmenizi öneririm.
VEFAT VE TAZİYE
Yazının sonuna kısa bir “bayram mesajı” yazmayı düşünüyordum ki, içimizi yakan, gözlerimizi yaşartan bir haber aldık.
Seyda Molla Said vefat etmiş.
Allah kendisine rahmet eylesin, yakınlarına sabr-ı cemil nasip etsin.
Hak kelimesinin hakim olması için bir ömre sığdırılan devasa bir mücadele…
İlim, ahlak ve aksiyon adamı…
Kelimenin tam anlamıyla bir seyda…
Aylar süren işkencelerden sonra zindana konuldu; ama orada ders verdi ve onlarca kişi onun ellerinden icazet aldı.
Geride onurlu bir mücadele ve güzel bir miras bırakarak Rabbin çağrısına “lebbeyk” dedi.
Onu, nurani siması ve insana güven veren tebessümü ile hatırlayacağız.
Allah rahmet etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.