M. Medet SOLMAZ
Senin İsmail'in Ne?..
Ümmetçe Kurban Bayramını idrak ettiğimiz günleri yaşıyoruz. Tabii ki bu bayramı anlamlı kılan temel düşünce, büyük imtihanı başarı ile tamamlayan Peygamberimizin atası ve pek çok peygamberlerin atası Hz. İbrahim'in geleneğini yaşamaktır/yaşatmaktır. İkinci önemli husus ise küre arzda meskûn olan İslam ümmetinin Hac ibadetini yerine getiriyor olmasıdır. Put kıran İbrahim(a.s)'dan sonraki ümmetlere kalan hac, kurban ibadetini nasıl algılamalıyız? Ya da İsmail'ini kurban etmeye niyetlenen ve bir babanın öncülüğünde İbrahim ailesininin bu eyleminde öne çıkan hususlar nelerdir?
Rüşt yaşına eriştiği günden, yaşamının son evresi yaşlılığa kadar pek çok imtihanı başarıyla vermiş bir peygamberdir Hz. İbrahim(a.s). Düşünün ömrünün son demlerini yaşadığı anda bir oğulla müjdeleniyor. Yıllarca hasretle beklediği, evlat özlemiyle yanıp tutuşan bir baba, daha oğul sevincini doya sıya yaşamadan sınanıyor. Hem de en sevdiği varlığıyla… Merhametli ve şefkatli bir babaydı İbrahim… Bir insandı neticede… Bir insanın yaşayabileceği duygulardan uzak olduğu düşünülebilir mi..? Bu imtihan sadece İbrahim(a.s) şahsı için mi geçerliydi? Bu imtihanı bir ailenin tüm bireyleri aynı anda yaşayacaktı. Yani baba, anne ve evlat…
Hatırlayınız; İbrahim eşi Hacer'i ve yavrucağı İsmail'ini alıp; kuş uçmaz kervan geçmez derler ya ıssız, kimsesiz bir çöle yolları kesişir. Yer Arabistan çöllerinden bir çöl… Azık sınırlı… Tüm yabani canlıların tehlikesi altında bir atmosfer… İlahi emir gereği anne ile yavrucağı çölde yapayalnız kalmış vaziyette…
Yanlarında sadece içi hurma dolu meşin bir dağarcık ve içi su dolu bir kırba vardı. Sonra İbrahim gitmek üzere geri döndüğünde Hacer de peşi sıra onu takip etti ve: “Ey İbrahim, bizi bu vadide bırakıp da nereye gidiyorsun? Burada ne bir insan ne de bir hayat eseri var” dedi. İbrahim ona dönüp bakmayınca Hacer: “Bizi burada bırakmanı Allah mı sana emretti?” diye sordu. İbrahim: “Evet, Allah emretti!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hacer :“ Öyle ise Allah bize yeter, O bizi bırakmaz!” dedi. İşte Hacer'i Hacer yapan bu teslimiyetiydi.
Baba İbrahim ne zaman gelecekti? ? Onlara su ve erzak getirmesi uzun sürecek miydi?.. Buna benzer endişe ve beklentiler uzayıp gider… Bu soruların cevapları da bilinmiyor… Yani belirlenen bir gün yok.
Hz. Hacer, Cenabı Hakkın vaat ettiği yardıma güveniyordu ama nasıl ve nereden geleceğini bilemiyordu. Üzerine düşeni yapmadan, boş boş oturup beklemek olur muydu?
Hz. Hacer elinden gelen tek şeyi yapıyordu; ilerde Safa ve Merve adı verilecek olan tepelere tırmanıyor, etrafı gözetliyordu. Bir birine bir diğerine… Tek amacı vardı yavrucağına su bulabilmek umudu. Beşeri iradenin gereği olarak gayret ediyordu. Onun bu fiili duası Rabbinin yardımını cezp etmişti. Gayretin sonucu, rızık olarak İsmail'in topuğunun vurduğu yerde su olarak sunulmuştu bile…
İslam'la şeref bulan Afrikalı, siyahi bir kadın; teslimiyet, itaat ve gayreti sonucu ‘'sa'y'' davranışıyla kendisinden sonra gelen ümmetlerin hac menasiki olacaktı. Başka bir deyişle hac ibadeti yerine getirmekle yükümlü inananlar için bir sembol olacaktı. Hacıların Safa ile Merve arasını say etmeleri Hz. Hacer'i taklit etmektir. Kısacası; Hacı Say' ederken adeta Hacer'leşir. Onun rolünü oynar.
Kur'an, kurban hadisesini "Oğlu İsmail kendisiyle beraber iş yapacak yaşa gelince İbrahim ona dedi ki:
“Oğlum, ben rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Sen buna ne dersin?”
İsmail ise, “Babacığım” dedi. “Sen emr olunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.”
İkisi de Allah'ın emrine uydular. İbrahim, kurban etmek üzere oğlunu yere yatırdı. O sırada biz nida ettik:
“Ey İbrahim! Sen rüyanda emr olunana uydun. İyilik yapan ve iyi kullukta bulunanları işte Biz böyle mükâfatlandırırız."
Muhakkak ki bu,ap açık bir imtihandı. Ona oğlu yerine büyük bir kurbanlık koç gönderdik." (Saffat Suresi,102-107)
Tüm şeytani vesveselere karşı Allah(c.c)'ın emri karşısında İbrahim ailesinin tutumu bu şekilde olmuştur. Baba evladını kurban etmek için alıyor; ‘'Mina'' götürüyorken iblisi lain sağdan, soldan, önden, arkadan yaklaşarak babayı caydırmaya çalışır. Olmadı anne Hacer'i… Sonuç olarak İblisi lain, İbrahim ailesinin taşlamasıyla karşılaşır. Hacıların ‘'şeytan taşlama'' amelinin sırrı da bu.
Bu ailenin öyküsü bize büyük bir ibret sahneleriyle dolu değil mi? Kâbe'nin içinde ‘'Hicr'i İsmail'' denen bir bölme vardır. Yani İsmail'in büyüdüğü ev. Hacer'in evi.. Başka bir deyişle Allah(c.c),Hacer annemizden o kadar razı olmuş ki, evini kendi evinin içine almıştır. Beytullah'ı ziyarete gelen Allah'ın misafirleri onun evinde beklemekte, onları Allah'ın evinde ağırlamaktadır. Hz. Hacer, uzaktan gelen misafirlerine bugün bile zemzem ikram etmeye devam etmektedir… Zira Allah'ın ebedi bir hizmetkârıdır O…
Bizim İsmail'imiz ne???
‘'Servet mi?'', ''ev mi?'', ''şirket mi?'', ‘‘iş mi?'', ''para mi?'', ‘'statü mü?'', ‘'kariyer mi?''… Allah(c.c) için kurban etmeye hazır mıyız???
‘' Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilahe illallahü vallâhü ekber, Allahü ekber ve lillahil-hamd.”
Kurban bayramınızı tebrik eder, Hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.