Bir devrim yaratmak...
Ya da soytarıdan kral.
Hollywood beyin yıkamacılığının
uzmanlık alanı.
“Çağdaş Fir'avunluk” da diyebiliriz buna.
Fir'avun; saltanatını, kudret ve iktidarını
halk nezdinde perçinlemek için
sihirbazları ve büyü sanatını kullanıyordu.
Çağdaş Fir'avunların ise benzer ama daha modern bir yöntemle günümüzün sihirli gücü medyayı çok etkin kullandıkları görülüyor.
Medyaya “dördüncü güç” denilmesinin sebebi de bu.
Yakın geçmiş Ortadoğu coğrafyasında herhalde en çok uygulanan toplum mühendisliği bu olsa gerek.
Anglo-Sakson(Amerikan-İngiliz) aklın köleleştirip “krallık-başkanlık” payesi verdiği uşak ruhlu insan sayısı az değil.
Medya destekli algı operosyonlarıyla topluma dikte ettirilen kahramanlardan/kurtarıcılardan geçilmiyor.
Bu yöndeki algıların geniş halk kitleleri tarafından iyice özümsenmesi veya benimsenmesi için gerektiğinde savaş, gerektiğinde ise barış konseptine gidiliyor.
Savaşmasa da, barışa katkısı olmasa da iyi bir savaşçı ya da iyi bir barış meleği üretiliyor.
Hedef, Londra ya da Pentagon'un akredite ettiği çağdaş kölelerden yeni ve modern kahramanlar devşirmek.
Cumhuriyet'in Türk modernleşmesi sürecinde de benzer tekniklerin kullanıldığı ifade edilir.
Amaç, tencereye uymayan kapağı veya bedene uymayan elbiseyi algı operasyonları yolu ile uyumluymuş gibi göstermek.
Resmi tarih tezlerinin karanlığından başını kaldırabilmiş aykırı ve cesur tarihçilerin verdiği bilgiler, öyle yenilir yutulur cinsten değil.
Söz gelimi, İnönü'yü kahraman yapan 1. İnönü ve 2. İnönü zaferlerinin tamamen “uydurma” olduğu ifade edilir.
Çünkü ortada “savaş” yoktur ki “zafer” olsun.
Hatta daha da ilerisi, Yunanlıların bir “Üst akıl” tarafından Eskişehir'e doğru yönlendirildiği ve bunun da tamamen senaryonun bir parçası olduğu dahi ifade edilir
Kobani'de zafer kazandıklarını ifade eden HDPKK'nin de benzer bir süreçten geçtiği el'an aşikare olmuş durumdadır.
İletişim imkanlarının baş döndürücü bir hızla ilerlediği günümüzde gerçekler uzun süreli olarak saklanamıyor.
Kobani'den 200 bin insanın göç etmiş olması, Kobani'nin hayalet ve harap bir şehir haline gelmiş olması, “Kobani zafer mi, hezimet mi?” sorularını da beraberinde getiriyor.
IŞİD'in Musul sonrası Bağdat'a yönelmesi beklenirken Kürdistan'a yönelmiş olması, hala netameli yönünü muhafaza etse de asıl sorulması gereken soru şudur:
Kobani'de kim kime karşı savaştı?
Özgür Suriye Ordusu ve Peşmerge'nin aktif bir şekilde Amerika ve koalisyon güçlerinin hava destekli operasyonları eşliğinde savaştığı biliniyor.
Özgür Suriye Ordusu'nun Türkiye'nin kontrolünde olduğu kesin, hatta yarısı MİT elemanı.
Peşmerge'nin Türkiye destekli olduğu ve Türkiye'nin sınırlarını açmasıyla Kobani'ye geçebildiğini de gözlerimizle gördük.
“Biz dağda savaşmaya alışmışız, ovada değil” bahanesinin arkasına saklanan Kandil şeflerinin Kobani'deki savaşa nasıl bir katkı verdiği de herkesçe malum.
Güneybatı Kürdistan'daki mazlum Kürt halkının çoğunluğuna rağmen, Esed güçleriyle anlaşmalı bir şekilde “Rojava Devrimi” olarak ilan edilen kantonlardan da eser kalmadı.
Bütün bunlara rağmen birileri hala zafer çığlıkları atıyorsa, Hollywood ürünü senaryonun figüranlığını iyi derecede yapıyor demektir.
Müstemleke komiserleri gibi her ay düzenli olarak özellikle Diyarbakır'ı teftiş eden Espinoza'nın, “Bıji Obama desteği önemli” şeklindeki ‘aferin'ini alan çevreler, tam bir sadakatle kendilerine tevdi edilen vazifeyi icra etmektedirler.
Komün tarzı kantonları bir fiske vuruşuyla deviren ABD, Irak'a ve Afganistan'a demir attığı gibi Kobani'ye de demir attı.
Yerle bir olan komünist, feminist, ekolojik ve demokratik kanton paradigması yerine başını ABD'nin çektiği uluslararası komplo(!) kurbanı Öcalan,” Bıji Obama” destekli fakat aynı zamanda antikapitalist ve antiemperyalist, feminist, ekolojik, demokratik bir yönetim şekli için derin felsefik çözümlemelere odaklanır herhalde.
Tam bir komedi...
Şairin dediği gibi, “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça...”
İnönü Meydan muharebelerinin hiç yaşamanmadığının açığa çıkması için 90 yıllık korku imparatorluğunun yıkılması beklenmiş olabilir.
Ancak Kobani'de gerçeklerin ortaya çıkması yatsıya bile kalmadı.
En iyisi biz yine de 2. İnönü pardon 2. Kobani Zaferi(!)'ni beklemeye koyulalım.