ŞANLIURFA - Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevinde geçen yıl çıkan yangın sonucu 13 kişinin hayatını kaybettiği olaylarla ile ilgili olarak açılan dava hakkında gizlilik kararı alınması kamu oyunun dava ile ilgili gelişmeleri takip etmesine engel oluyor. Dava hakkındaki gizlilik kararının kaldırılmasını isteyen STK temsilcileri ile hukukçular olayın faillerinin bir an önce ortaya çıkarılması gerektiğini ifade ediyorlar.
Şanlıurfa cezaevindeki yangının üzerinden bir yıl geçtiği halde dosyanın Savcılıkta açık olduğunu ve dosya hakkında gizlilik kararı olduğunu ifade eden Şanlıurfa Barosu Başkanı Ali Fuat Bucak, ailelerin Baroya direkt başvuruları olmadığı için olaya müdahil olamadıklarını söyledi. Bucak, "Bizce bir yıldan beri bu dosya hakkında gizlilik kararı bulunması ve bu konuda hiçbir açıklamanın yapılmaması bu olayları soğutup kaybettirmek amacıyladır. O olaylardan sonra bazı mahkûmlar başka illere nakil oldu. Biraz rahatlama olduysa da maalesef bugün Şanlıurfa'daki Cezaevinde kapasitesinin üzerinde mahkum ve tutuklu kalıyor. Kısa bir süre önce cezaevinde bir intihar olayı oldu sanırım. Bunun sebebi cezaevi şartlarıdır.Kısacası bu olaylarla ilgili devlet bir adım bile atmadı."dedi.
"Cezaevleri suç örgütlerinin üniversiteleri haline geldi"
Gardiyanların hala birçok yerde mahkumlara savaşta ele geçirilmiş bir esir muamelesi yaparak zulmettiğine dikkat çeken Avukat Emin Güneş, hükümetin mahkumların sorunlarına eğilmesi gerektiğini söyledi. Tutuklanmaması gereken kişilerin tutuklandığını ve tutukluluğun bir ceza yöntemine dönüştürüldüğünü ifade eden Güneş, "Devlet bir taraftan cezalıları artırırken öbür taraftan da cezaevi sayısı yetersiz kalıyor. Bununla beraber cezaevlerinde yığılmalar meydana geliyor.Bir de cezaevinin ıslah fonksiyonu ihmal ediliyor.Mesela hadis ,ayet ezberleme Kuranı hıfzetme gibi yollarla mahkumlara ceza indirimi yapılırsa bununla mahkumların ıslahı mümkün olabilir.Bu ihmal edildiği için cezaevleri suç örgütlerinin üniversiteleri haline geldiğini görüyoruz."şeklinde konuştu.
Hür Dava Partisi Şanlıurfa Merkez İlçe Başkanı Fevzi Kav ise, Türkiye'de çözüme kavuşmayan birçok olaydan birisinin de Şanlıurfa Cezaevi yangını olduğunu ifade ederek bu olayın yıllarca konuşulan cezaevi koşullarının ortaya çıkmış hali olduğunu belirtti. Kav,cezaevi idarelerinin tutuklu ve hükümlülere karşı tutumlarının sürekli gündemde olmasına rağmen bu konuyla ilgili yasal bir işlemin yapılmadığına dikkat çekti.
İnsanın eşrefi mahlukat olduğunu belirten İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu (İNHAP) Başkanı Sinan Ünel bundan dolayı da her mekanın insan onuruna yakışır bir şekilde düzenlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Ünel, başta Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi olmak üzere diğer birçok cezaevinin koşullarının düzeltilmesi gerektiğini ifade etti.
Tekirdağ T Tipi Cezaevi Müdürü ile 7 gardiyan tarafından Suphi Solmaz isimli mahkumun öldüresiye dövüldüğünün basına yansıdığını hatırlatan Ünel, Suphi Solmaz'ın koğuş değişikliği için verdiği dilekçelere karşılık cezaevi müdürünün' Buranın Cumhurbaşkanı da,Başbakanı da benim' dediği iddialarını anımsattı. Ünel, Adalet Bakanlığının cezaevlerindeki olaylara karışması gerektiğini ifade etti.
"Cezaevi yangınıyla ilgili bir çok şüpheli durum var"
Cezaevinde yanarak hayatını kaybeden Sinan Özalp'ın ağabeyi Müslüm Özalp ise şimdiye kadar olayla ilgili kendilerine hiçbir açıklamanın yapılmadığını belirterek "Olaylarla ilgili birçok şüpheli durum var. Dünyanın her yerinde cezaevi koğuşlarının kapıları dışa doğru açılır ama Urfa'daki cezaevinde kapılar içe açılıyor.Gardiyanlar'bundan dolayı müdahale edemedik'diyorlar.Yani kapılar neden içe açılan kapı idi.Cezaevi müdürünün olaylardan 15 gün önce tayini çıkmış olmasına rağmen Urfa'dan ayrılmaması ama olay gecesi ortadan kaybolması ve bir açıklama yapmaması bizi şüphelendiriyor."ifadelerini kullandı.
"Gardiyanlar işkence yapıyordular" iddiası
Gardiyanların mahkumlara işkence yaptıklarını o gün bir mahkumu öldüresiye dövdüklerini sonra onu getirip koğuşa attıklarını öne süren Özalp ayrıca ölen 13 kişinin de Kürt olması da kafalarında soru işareti bıraktığını,olaylardan sonra kendilerine otopsi raporu verilmediğini kardeşinin boğularak mı,yanarak mı dövülerek mi nasıl öldüğü konusunda hiçbir malumatta sahip olmadıklarını belirtti.
Olaylar esnasında cezaevinde olup sonradan tahliye olan bir mahkumu ziyaret edip olaylarla ilgili bilgi almaya çalıştıklarını ifade eden Özalp"O adamın yanına gittik neler olduğunu öğrenmek için ama o adam bizim sorularımıza kaçamak cevaplar veriyordu ve tedirgindi.Bir daha gidişimizde onlardan hiç kimseyi bulamadık adeta duman olup kaybolmuştular.Hayatını kaybeden diğer mahkumların aileleri ise verilen tazminatla adeta susturulmuş, kimse olaylardaki bu soruların cevabını bulmamıza yardımcı olmuyor.Ama ben şahsım olarak bu olayların peşini bırakmayacağım sonuna kadar peşinden gideceğim."sözlerini kullandı.(Osman Gülebak/Mehmet Demir-İLKHA)