Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) tarafından, “15 Temmuz Destanı Paneli” düzenlendi. Bitlis Eren Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Konferans Salonu’nda düzenlenen panele katılan Gazi Sedat Elgun, o gece yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı.
Panelin açılışında konuşan Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Erdal Necip Yardım, geçmişten bu yana Türkiye'nin başının darbelerle dertte olduğunu gördüklerini hatırlatarak, ülkenin bir daha darbelere geçit vermeyeceğini belirtti.
O gün yaşadıklarını gözyaşıyla anlatan Gazi Sedat Elgun ise darbenin amacının ülkeyi ve ümmeti yok etmek olduğunu vurgulayarak bu milletin, o gece hainlere canları pahasına geçit vermediğini söyledi.
“Daha önce her şey planlanmış, binalara ve kulelere keskin nişancılar konuşlandırılmıştı”
Yaşanan o anların unutulamayacağını dile getiren Elgun, “İşçi olarak çalıştığım İstanbul Büyükşehir Belediyesinden saat 17.00 gibi işten çıktım. Düğüne gittim. Saat 20.00 sıralarında tankların havaalanına doğru ilerlediğini gördüm. Mahalleye geldiğimde evimin alt katında oturan bir polise durumu anlattım. O da bana ‘bomba ihbarı var, Polise destek için çıkmışlar.’ dedi. Arada 15-20 dakika geçmeden evime gelerek, ‘darbe girişimi var, çocuklarım size emanet.’ diyerek çıktı. O esnada Çorumlu bir arkadaşım beni arayarak, darbe olduğunu ve dışarı çıkmamız gerektiğini söyledi. Biz de Esenlerdeki ilçe başkanlığına gittik. Orada emniyet müdürü bizi topçu kışlasına yönlendirdi. Oraya gittik. Bu sefer millet emniyet müdürüyle kavgaya tutuştu. ‘Bize de silah ver, polislerle birlikte çatışalım’ diye. Emniyet müdürü de halka, ‘Siz geride durun, polis şehit olunca, silahlarını alıp devam edin’ dedi. Daha önce her şey planlanmıştı. Binalara ve kulelere keskin nişancılar konuşlandırılmıştı. Önümüzdeki polisler kollarından, bacaklarından yaralanmışlardı. Kalabalık yoğunlaşınca bizi Atatürk Havaalanına yönlendirdiler.” dedi.
“Tanklar, araçları eze eze ilerliyordu”
Atatürk Havaalanına giderken arkadaşlarıyla bulunduğu aracını ezen tankın kendilerini yaklaşık 300 metre sürüklediğini, 2 gün sonra gözünü hastanede açtığını belirten Elgun, “Havaalanına doğru ilerlerken, tankın biri önümüzde araçları eze eze ilerlemiş. Otobana varırken Esenlerin ilk şehidi Türkmen Tekin ablamızın otobanda uzandığını gördük. Arkadaşımız, ambulansın buraya giremeyeceğini söyleyerek şehidi almamızı söyledi. Tam bu sırada, hainler tanklarla önümüzü kestiler. Arkadan tankı arabamızın üzerine sürdüler. Yaklaşık 300 metre bizi sürükleyip çelik bariyerlere yapıştırdı. Ondan sonrasını zaten hatırlayamıyorum. Aradan iki gün geçti hastanede gözümü açtım.” şeklinde konuştu.
“Onlar bu ümmeti, bu milleti bitirmeye kalkıştılar”
O gecenin en büyük kahramanlarının bayanlar olduğunun altını çizen Elgun, kendisini özel aracıyla hastaneye getiren bayanın kendisini yalnız bırakmadığını, 2 gün boyunca başından ayrılmadığını, doktordan bilgi aldıktan sonra mağazaya gidip elbise alarak, kanlı elbiselerini değiştirdiğini ifade etti.
Darbenin hedefinin sadece Türkiye olmadığını dile getiren Elgun, “Aslında o gece benim, Mayır Ayabak’ın, Halil İbrahim’in veya 17 yaşında şehit olan Engin Tilgiç’in; kimsenin, kimseyle kan davası yoktu. Onarın hedefi sadece Türkiye değildi. Bitlis, İstanbul, Ankara değildi. Onlar bu ümmeti, bu milleti bitirmeye kalkıştılar. Ama Allah’a şükür o gece Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla esareti yaşattırmadık onlara. O gece meydanlarda sadece cesaret vardı. Tankların önünde yatanların cesareti. Sadece elinde bir bayrakla kurşunların önüne kollarını açan 60 yaşındaki bir bayanın cesareti vardı. Bu Allah’ın bir lütfuydu." diye konuştu.
“Bizi en çok üzen şey darbe girişimine ‘Tiyatro’ denmesiydi”
Kendilerini en çok üzen şeyin 15 Temmuz sonrasında sözde bazı sanatçıların, olaya bir tiyatro olarak bakması olduğunu dile getiren Elgun, onlara seslenerek şu mesajı verdi: “15 Temmuz sonrası bazı kendisini sanatçı sanan alçaklar, kalkıp bize ‘tiyatro’ dediler. Yok, ‘3G Gazileri’ dediler. ‘Tayyib’in Gazileri’ dediler. Buradan onlara şunu söylemek istiyorum; Eğer gerçekten bir tiyatro ise bu tiyatronun sonunda bir Mayır Ayabak kardeşimizin aramızda olması lazımdı. Ama onların hiçbiri yok şu an. Tiyatro olsaydı zaten o sanatçılar, iş paraya döndüğü zaman o sahneyi bize bırakmazdılar. Bu millet gerekirse simit satar ama o şerefsizler gibi vatanını Amerika’ya, İsrail’e, FETÖ hainlerine bir dolara satmaz, satmadı. Ve inşallah bundan sonrada satmayacaktır."
İLKHA