15 Temmuz, bir ihanet darbesi; 16 Temmuz sabahı da netice olarak bir Halk Destanıdır. Küçümsemeye, itibarsızlaştırmaya hakkımız yoktur. Garbzâdeler, an itibarıyla gasp etmektedir; biline!
Müslüman ülkelerdeki darbeler gibi, bu da “halk iradesine, yerliye” karşı yapıldı. Tabi ki yine “bizim(?) çocuklar başaracaktı” ama bu kez, Garb'ı gözleyen; hançeri hoşgörülü muhterem çocuklardı.
“Allah ile kandırabildikleri” için mahremlerimize kadar yaklaşabilmişlerdi. Aynı portonun onayladığı ama “ini ve taşeronu” farklı bir kalkışmaydı.
Nam-ı diğer FETO'ydu. Karıncayı dahi incitmeyen; gözyaşını kullanabilen; cezanın kebirini, kendi dışındaki cemaatlere uygulayan; sadece soyadıyla Gülen'di. Efendi'yi de sonradan eklemişlerdi.
Efsunları; oğulu babaya düşman edebiliyordu. Sırtlan taktiğiyle gözde yavruları kapıyordu.
Dedem Korkut'ta adettir; “isim alabilmesi için, meydanda boğa devirmesi” şarttı. Meydanda ceng u cidal mert işiydi amma sırtlan; “Sızıntı” ile rakiplerini devirmeyi başarmıştı. Sırıtmasaydı, namına “Boğaçhan” diyeceklerdi. Boğa ne ki; “kurumları/makamları” devirmişti…
Derken Haçlının felsefik fetvalarıyla “hevasını ilahlaştırmış,” gözleri dönmüştü. “Irak ve Suriyelerde olanların beterini” Türkiye'de yapacağına “söz” vermiş;
1 $'la “dirsek temas aralığı hizaya geel(erek!)” aniden“Yurtta Sulh(!)” dedi; tabi Haçlılar için! Yani sinsi ve Sisice “idam, hapis, sürgünler..” yapacaktı.
*Haçlı Batı mı? Onlar da “Kendilerine biatli Mısır'daki Firavun Faresi Sisi'nin, Rabia Meydanındaki Katliamlarına ne kadar ses çıkardıysa, FETOşlarına da o kadar itiraz edeceklerdi. Yani kutlayacaklardı.
Zaten gözyaşıyla beraber, şantaj-montaj kaynaklı kerameti de vardı ki inanmayan çarpılırdı. Peygamber Sevdalıları, Ümmetin Yetimleri, Mustazaflar gibi “infazlar, müebbetler” yerdi.
Cevzet Soysal'ı hatırlayın. Fetva ile boynu kırılarak meçhule gömülmüştü şehit.
*15 Temmuz zinhar küçümsenemez!
Halkı Müslüman devletlerde, asırlık acı bir gelenek. İşin içinde; küresel güçler, profesyonel tecrübeler var.
İşte bu asırlık gelenek; halkın nezdinde, ilk defa linç oldu. Mankurt apoletliler suçüstü, yaka paça yakalandı.
15 Temmuz bir ihanet; 16 Temmuz sabahı, bir halk destanıydı.
Mürtekipler; “demokrasi zaferi, demokrasi şehidi, demokrasi meydanı..” gibi adlandırsa da sonuç dindar bir kazanımdı. Meşruiyet ve halkın inancı kazandı, hem de Haçlı'ya karşı.
“Surda bir gedik açıldı mukaddes mi mukaddes/Ey kahpe rüzgâr, artık ne yönden esersen es!”(NFK). Açılan gedikten, “yola devam” demezsek kaybederiz.
Haçlı ve paralelleri; Sn Erdoğan'ın şahsında, İslam'ı, tüm kazanımlarımızı hedef almakta.
15 Temmuz'da haçlı topraklarına hançer misali saplanan Anadolu toprağı da Suriyeleşir diye umutlandılar. Kaybettiler; acıları büyük!
16 Temmuz sabahında ise ümmet bayram etti. Kudüs, Bosna, Mısır Zindanlıları.. ümmetin uç beylikleri bayram etti.
*Elbette hep bedel ödeyegelen müminler olarak hala mahkûmuz, mahzunuz.
Tabi ki 15 Temmuz Meydanlarında olanlar ile şu an “mera, çayır ve miri arazi” meydanlarında” olanlar farklı. Münafıklar; tecrübelerini yaman konuşturuyor.
Biliyoruz! “Tekbir ve salalarla” şahadete yürüyenler; “Hakkın iradesi olan meşruiyetin susmaması için” gittiler; dönmediler ama “birileri” dönüyor gibi.
Görüyoruz; “siz onları alınlarından tanırsınız; utanır istemezler..”(ayet) gurubuna giren onurlular; gereğince duyulmuyor, görülmüyor.
Her dönemin rengine girebilme ferasetini geliştirenler yine gözde!
Çalınan destanımız için; “Birin birin dayê birin/Çavê reş u belek birin!”(Ela gözlümü götürdüler anne!)
Olsun! Ağıt değil, tevhid ve hinlerin izini sürmek gerek. “Uzun yola hüküm giydik/mataramızda tuzlu su!//Şarkılarımız vardır…/ Ve Müslüman yürekler bilirim ülkeme dair/haşin, hoyrat, mert/Sevdi mi cennet kesilir, kızdı mı cehennem!”
Yerer, eleştiririz! Yakub misali! ”Derdimizi, alemlerin Rabbine anlatacağız!” Ve hep acı söyleyeceğiz; dost gibi! Selam ve dua ile.