Darbe, toplum için tehdittir. Tehdidin aşılmasının ardından beklenen, güven ortamının oluşmasıdır. 15 Temmuz darbe girişiminde bulunanlar, girişimi akamete uğratanların kendilerini güvende hissetmemeleri için o günden bugüne faaliyetteler.
Bu tehdidin en önemli ayağı, her gün yeni darbe girişimi dedikoduları yaymaktı. Ne yazık ki aklı başında sanılan pek çok kişi, iyi niyetle bu dedikoduları yaydı, bir kısmı da 15 Temmuz sonrası süreçten yararlanmak için bu dedikoduları yaymakla meşgul oldu.
“Darbeciler yeniden toparlanıyor”, “Bu geceyi uyanık geçirelim” türündeki sosyal medya mesajları halkın canına tak ettiği gibi darbe girişimi ile ilgili duyarlılığa da zarar verdi.
Tehdidin en önemli ayağını ise Batı'nın o günden bu yana Türkiye ile ilgili tutumu teşkil ediyor. Darbe girişimleri dedikoduları da esasen Batı'nın darbe girişimine verdiği bu destek yüzünden etkili oluyor. Aradan geçen bir yılda bu güvensizlik ortamının devam ediyor olması problem teşkil ediyor, darbecilere hedeflerine vardıklarına dair bir his veriyor.
Bugün herkesin dikkati bunun üzerindedir. Halk, 15 Temmuz sonrasının neden dingin bir ortam sağlamadığını açık bir dille soruyor, samimiyetle anlamaya çalışıyor.
Darbe girişimini planlayanların ya da bu girişimi kirli emelleri için kullanmak isteyenlerin ilgi odaklarında ise 15 Temmuz akşamı darbe karşıtlarını bir araya getiren ruh vardır.
Bugüne kadar birbirleri ile aynı zeminde oturmak dahi istemeyenler, 15 Temmuz akşamında darbe karşıtı olarak bir araya gelip tarihi bir zafer kazandılar.
O zafer, birlikte olmanın, ittifak etmenin bereketiydi.
Ne yazık ki bir yıldır o bereketi sağlayan birlikteliği imha etmek için derin bir uğraş var. 15 Temmuz darbe girişimini açıktan destekleyenler bir aradadır, darbe girişimine kerhen destek verenler bir aradadır. Ama darbe girişimine karşı çıkanlar bir arada değil.
Bir yıldır yürütülen bir operasyonla birliktelik ve ittifakın bereketini hâsıl eden bu cephenin dağıtılması için düzenli bir program yürütülüyor.
O gece göğüslerini mermilere siper ederek meydanları dolduranlar farklı sebeplerle bir bir mağdur ediliyor ya da olmadık ithamlarla itibarsızlaştırılıyor. Bir daha bir darbe girişiminin olması durumunda kimsenin dışarıya heyecanla çıkmayacağı bir ortam hedefleniyor. Seslerini duyuran bir kesim, 15 Temmuz Darbe karşıtı birleşenlerine karşı sürekli 15 Temmuz darbecileri ile ilişkilendirici bir dil kullanıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümündeki asıl tema, darbe girişiminde bulunanların ne kadar kötü kişiler oldukları değil, darbeyi bertaraf edenlerin kardeşlik hukuku olmalıdır.
15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların ne kötü kişiler olduğu alasıyla anlaşılmıştır. Anma merasimleri, bu operasyon çerçevesinde yol açılan mağduriyetlerin giderilmesi, itibarsızlaştırma çabalarına hedef olanların gönüllerinin alınması için bir fırsata dönüşmelidir.
Ne Türkiye koşullarında ne İslam âleminin genelinde kimsenin vaziyeti ne olursa olsun emperyalizm yanlısı cephenin karşısında duran herhangi bir kesimi veya şahsiyeti dışlama lüksü yoktur.
Bu yolda kesimler ve şahıslar aleyhinde karalama kampanyaları düzenlemek, darbecilerle hiçbir alakalarının olmadığını samimiyetle beyan edenleri ısrarla itham etmek, bazı politik hesaplarla kişileri olmadık şekilde FETÖ ile ilişkilendirmek akıl kârı değildir.
Bu yöndeki isabetsiz adımlar, darbe karşıtı cephede sadece bazı kişileri değil, cephenin tamamını olumsuz etkiledi, etkilemeye devam ediyor.
Darbe karşıtlığından nemalanmak isteyenlerin olması tabii bir durumdur; böyleleri var diye sol yapılanmalara özgü, hatta kısmen İttihatçı kokular taşıyan bir dil kullanmak, her gün teşhirler yayınlamak siyasetten bir gıdım anlayanların yapacağı bir iş değildir.
15 Temmuz'u anma merasimleri problemlerin çözüldüğü, kalplerin birbirine ısındığı, topluluğu küçültme değil, büyütme çabalarının öne çıktığı bir başlangıç olmalıdır.