Hilafetin kaldırılmasıyla imameti düşmüş tespih taneleri gibi dağılan İslam âlemi, zillet hali yaşamaya devam ediyor. Osmanlı coğrafyasında onlarca yapay devletler kuruldu. Bu devletler, emperyalist güçler gibi düşünen ve onların güdümünde olan azınlıklara teslim edildi. Halkı Müslüman olan bu devletlerin başındaki sözde yöneticiler, batıya karşı lisan-ı halleriyle “Emirlerinize Amadeyim Efendim” şeklinde bir duruş sergiledikleri gibi İslam coğrafyasının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini de onlara peşkeş çekmeye devam ediyorlar. Bu devletlerden, batının güdümünden çıkmak isteyen veya onların fikriyatlarına, çıkarlarına muhalif düşünenleri ya yok etmek istiyorlar İran gibi. Ya da değişik darbe ve komplolarla eski hizaya getirmek istiyorlar, Mısır, Türkiye gibi. İşte 15 Temmuz Türkiye'yi Mısır gibi hizaya getirme girişimiydi ancak olmadı. Bütün hesapların üstünde hesabı olan Allah buna izin vermedi.
15 Temmuz hem Türkiye hem de İslam âlemi için bir milattır. 15 Temmuz, iman gücünün ağır silahlara galebe çaldığının ispatıdır. 15 Temmuz Müslüman halkımızın mukaddesatı uğruna yazdığı destanın adıdır.
15 Temmuz gecesi; yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle, işçisiyle, esnafıyla herkes yekvücut olup ebabiller gibi Ebrehe'nin ordusunu tarumar etti. O gece meydanlarda etten duvar ören yiğitler, tankların paletleri altına yattılar, ağır silahların üzerine üzerine yürüdüler, tekbir ve salâvatlarla canları pahasına necis postallara geçit vermediler. O gecenin onuru olan Müslüman halkımız, görevini fazlasıyla yerine getirmiştir. Şimdi sıra Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümettedir.
Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet yapması gerekenleri yapmadılar mı? Sualinizi duyar gibiyim. Bilmeliyiz ki darbe ile ilgili halkın bir, yöneticilerin ise iki temel görevi vardı. Halkın görevi o gece ölümüne direnmek, yöneticilerin ise hem o gece cesaret ve hikmetle karar vermek hem de bilahare o gece destan yazan Müslüman halkın beklentilerini yerine getirmektir. El hak, Sayın Cumhurbaşkanı birinci görevini yani o gece yapması gerekeni yapmıştır ancak ikinci temel görevini büyük ölçüde yerine getirmemiştir. Bunların birkaçını sıralamak istiyorum.
- O gece aynel yakin şahit olduk ki Müslüman halkımız sadece mukaddesatını koruma refleksiyle meydanlardaydı. “Mukaddesatını koruma ve bu uğurda şehit olma” vurgusu yapılması gerekirken “Demokrasiyi koruma ve bu uğurda şehit olma(!)” safsatasını sürekli dillendirmeleri.
- 15 Temmuz üzerinden, Müslüman halkımızın harcı ve sigortası olan İslami Cemaatler ve STK'ları hedef alan çevrelere karşı yüksek sesle tepki vermemeleri.
- Darbe girişiminin ilk saatlerinde HÜDA PAR'ın meydanlarda olduğu hepimizin malumudur. 2011 yılında FETÖ'nün kumpası ile açılan dava ile ilgili HÜDA PAR yetkililerine yönelik hukuksuzca verilen yeni cezalara ses çıkarmamaları.
- Ergenekon, FETÖ vb karanlık yapıların kumpasları ile on yıllardır zindanlarda mağdur edilen Sivas davası, Umut Davası, Hizbullah, Tevhid-Selam ve daha nice yusufileri hemen serbest bırakmamaları ya da yeniden yargılama yolunun açmamaları.
- Ümmet ve Ümmetçilik vurgusu ön plana çıkması gerekirken Türk ve Türkçülük vurgusunu kullanmaya devam etmeleri.
- Hayatları boyunca FETÖ ile mücadele edip de, mağdur edilerek FETÖ'den yargılanan kişilerin seslerini duyurmak için muhatap bulmaları konusunda somut bir mekanizmanın bulunmaması.
İnd-i İlahi'den bir tokat gelmeden daha sayamadığım onlarca maddelerle ilgili somut adımlar atılmalıdır.