Siz bu yazıyı okurken büyük ihtimalle yeni bir döneme uyanmış olacağız. Büyük ihtimalle seçimden “Evet” sonucu çıkacak. Bir asırdır bu millete zorla dayatılan, dökülen kanlarla ayakta tutulmuş çürük sistem büyük bir yara alacak. Yeni dönemle ilgili beklentiler büyük. Halk büyük bir beklenti içinde…
Birçok eksiklik ve riskine rağmen, mevcut iktidara bir şans daha verme adına tercihlerini “Evet” yönünde kullanan bölge Müslümanları, dindar Kürtler de bu anlamda büyük bir beklenti içinde. Özellikle dindar Kürtlerin en güçlü ve örgütlü partisi konumundaki HÜDA PAR, kabul edilebilir, adil, özgürlükçü, Müslüman halkı ikinci sınıf vatandaş olmaktan kurtaracak, bu ülkenin gerçek sahiplerinden olan Kürtlere her türlü hakkını iade edecek bir anayasa için evet dedi. İnşallah bu beklenti karşılanır, umutlar hayal kırıklığına dönmez.
Benim de, dindar ve Kürt kökenli bir edebiyatçı olarak yeni dönemde iktidardan beklentilerim var. İktidar özgürlükçü, adil ve hakperest bir dönemi başlatma iddiasındaysa bu ülkenin asli evlatları olan, Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturan Kürtleri üvey evlat olmaktan kurtarmalı. Nasıl ki bir Türk rahat bir şekilde kendi dilini, edebiyatını sahipleniyorsa, Kürt de aynı şeyi yapabilmeli. Nasıl ki bir Türk kendi diliyle eğitim görebilme, kendi edebiyatını geliştirebilme imkanına sahipse, devlet ona bu imkânı veriyorsa, aynı imkâna Kürt de sahip olmalı.
Kürtlerin ve Türklerin iki Müslüman ve kardeş millet olarak aynı topraklar üzerinde barış içinde yaşayabilmesi, omuz omuza ülke düşmanlarına karşı direnip ülke ve vatan müdafaası yapabilmesi, emperyalistlerin sinsi ve bölücü tuzaklarını bozabilmesi, güçlü ve kalkınmış bir ülke inşa edebilmesi için eşit haklara sahip olmaları gerekiyor. Vahdet ve kardeşlik ancak böyle mümkün olabilir.
Tek yönlü kardeşlik beklentisi kesinlikle havada kalır. Mağduriyeti ve mazlumiyeti devam edecek olan bir halk her türlü dış tahrike, fitne politikalarına, taşeron örgütlerin ifsat eylemlerine açık olur. Güçlü bir ülke, bağımsız bir ülke, kalkınmış bir ülke; o ülkede yaşayan halkların eşit haklara sahip olmasıyla mümkün olur.
Okullarda bu ülkenin çocuklarına Hıristiyan Batının dili ve edebiyatı ballandıra ballandıra anlatılacak, ne kadar Batı ülkesi varsa edebiyatçıları, yazarları eğitim müfredatına alınıp dilleri tanıtılacak ama insanlık tarihinin en köklü ve medeni milletlerinden biri olan Müslüman Kürt halkının bir edebiyatçısı bile tanıtılmayacak.
17 Nisan sonrası hükümetten önemli bir beklentimiz de bu haksızlığı gidermesi, Türk dili ve edebiyatına verdiği önemi Kürt dili ve edebiyatına da vermesidir. Müslüman Kürt halkının yetiştirip ümmete hediye ettiği, ümmetin kalkınmasına büyük katkıda bulunmuş, her biri İslam tarih ve uygarlığının yüz akı olan yüzlerce Kürt edip, edebiyatçı, âlim ve bilim adamı vardır.
İktidar yeni dönemde Haçlı zihniyetinin birer misyoneri olan, genç neslin beynine kokuşmuş, iğrenç batı kültür ve değerlerini empoze eden Batı edebiyatı yerine İslam uygarlığına güçlü bir soluk katmış olan Kürt edebiyatını müfredata almalıdır.
Müslüman Türk halkının kendi dili ve edebiyatını bilmesi ve bunu geliştirmesi nasıl ki onun hakkıdır, Kürt halkının da aynı hakka sahip olması gerekir. Anlamsız milliyetçi refleksleri bir kenara atıp tefekkür ettiğimiz zaman bu yolla çok daha güçlü bir ülkeye sahip olacağımızı anlayacağız.
Son sözüm, fitneci düşmanın kullanabileceği tüm zaaflarımızı hakkaniyet ölçüleri içerisinde gidermek için bir an önce kollarımızı sıvamalıyız.