Bu bir fıkhî tarif değil ama benim “Darü'l-İslam”dan anladığım; her şeyin insana Allah'ı hatırlattığı yerdir. Her bir şeyin Allah'ı akla getirdiği, bütün levhaların Allah'ı işaret ettiği, en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün oturumların ve birlikteliklerin O'nun adıyla açılıp kapandığı, insan istese bile Allah'ı asla unutamayacağı memleketin adıdır Darü'l-İslam.
Söylediğim gibi fıkıh alimlerimiz kendi usül ve esaslarına göre her biri bir tarif yapabilir. Fakat netice itibariyle yine gelip buraya dayanır.
Her şeyden önce müminler bir birlerine Allah'ı hatırlatıp dururlar. En basitinden sofraya oturduklarında içlerinden birisi duyulacak şekilde “bismillah” dediği an mesele tamamdır, otomatikman peş peşe besmeleler geliverir.
İçlerinden sadece birisinin namazı hatırlatması veya birisinin abdest için kollarını sıvaması yeterlidir, Allah'ın izniyle bir de bakmışsınız namaz için bir cemaat oluşu vermiştir. Siz bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.
Belki size Allah'ı hatırlatmanın en kolay ve doğal yollarından söz ediyoruz.
Dünden itibaren eğitim ve öğretime başlayan yirmi milyon gencimize ve çocuğumuza Allah Teâla'yı hatırlatma meselesinin çok daha ciddi olduğunun elbette farkındayız.
Fakat biz yine de eğitim ve öğretimin biricik hedefinin Allah'ı hatırlatmak, her bir şeyi O'nun adına okumak, O'nunla birlikte anlayıp izah etmek olduğunu söyleyelim.
Korkmayın, bu o kadar zor değildir. Çünkü çocukların temiz fıtratları bizden yanadır, bu konuda hiç zorlanmazlar. Velev ki okulları ve öğretmenleri bu konuda bizim istediğimiz gibi olmasalar, çocuklara Rablerini hatırlatma hususunda engel çıkarıyor olsalar bile oyundan eve dönen çocuğun üst-baş kirliliğine dikkat eden anne kadar titiz olursak, evimiz zaten Allah'ın çokça zikredildiği bir evse siz hiç korkmayın.
Bazen bunun zıddı da olabilir, öğretmenlerimiz Rabbini bilen şuurlu öğretmen olduğu halde çocuk Allah'ın adının anılmadığı bir evden geliyor olabilir. Eğer öğretmen erdemlerle donanmış bir Müslümansa Allah'ın izniyle o çocuk neticede öğretmenini tercih edecektir.
Gazetemizin dünkü başlığında olduğu gibi biz bugün eğitim ve öğretimin birinci basamağından söz ediyoruz. Bundan sonrası ilim adamlarımıza, eğitimde uzmanlaşan pedagoglarımıza ve yöneticilere düşmektedir.
Bize düşen ise bu işin peşini bırakmamak, bu anlamda gözlerimizin hep üzerlerinde olduğunu hissettirmektir.