Mardin'in Kızıltepe ilçesi Xurs köyünde doğan ahşap dağlama ustası Mehmet Selim Gökçen, 20 yıldır doğup büyüdüğü coğrafyanın kültürünü yakarak şekil verdiği ahşaba yansıtıyor.
"Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen ve toplumu anlayabilenin işi" anlayışıyla mesleğini hevesle icra etmeye devam eden Gökçen, Mezopotamya kültürü figürleri, tarihi manzaralar, hayvan figürleri ve daha birçok çeşit eser yapmaktadır.
"Sanatı en güzel şeklide icra etmek için bilgi ve beceriyi birleştirmek gerekiyor"
Çok eski bir sanat olan dağlamanın Osmanlı'ya dayandığını belirten Gökçen, "1955'te Mardin'in Kızıltepe ilçesi Xurs köyünde dünyaya geldim. Ahşap üzerinde yakma sanatını yaklaşık 20 yıldır icra ediyorum. Daha öncelerden de taş ustalığı yaptım. Yakma sanatı, Osmanlılardan kalma çok eski bir sanattır. Ben daha çok port resimleri yakma işlerini yapmaktayım. Mezopotamya objelerini yapmaya çalışıyorum. İcra edilen sanatın yanı zordur. Misal, yılan pulunun çizimi, yapımı zor olan işlevlerden bir tanesidir. Yılan pulları birbirinden farklı olmadığından çizim esnasında hepsini eşit bir şekilde çizmeye dikkat ediyorum. Bütün bu detaylara ulaşmak ve uygulamak için bilgiyle beceriyi birleştirmek gerekiyor. Sadece bilgi olup da yetenek yoksa ortaya hiçbir şey çıkmaz. Aksi olunca da ortaya bir şey çıkmaz. İkisinin bir araya gelmiş olması lazım. Yazarın deyimiyle sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen ve toplumu anlayabilenin işidir. Toplumu anlayabilmek gerekir. Bu coğrafya ve toplumda çıplak bir erkek veya kadının resmini yapamam. Çünkü toplumu anlayabilmem gerekiyor." şeklinde ifade etti.
Yakma işleminin uzun zaman ve uğraş gerektirdiğini belirten Gökçen, "Yakma işleminin ön hazırlıkları da vardır. Kendi kataloğumu oluşturmak için aylarca resimler çizdim. Daha sonra çizdiğim resimleri ahşabın üzerine aktarmaya başladım. Portre üzerinden yapılan bir çizim en az 3 gün sürmektedir. Çünkü bu yapılan bir çerçeve safhası, kopyalama safhası, yakma şekli ve en son da vernikleme (koruma) işlemi yapılmaktadır. Kuzey Mezopotamya kültürü figürleri, tarihi manzaralar, şahmeran, Elif-Vav, Maşallah, Bismillahirrahmanirrahim, çift başlı kartal, diğer hayvan figürlerinden oluşan esreleri daha çok yapmaktayım." dedi.
"Kimse sanatla ilgilenmediği gibi hiç kimse çocuğunu sanata da göndermez"
Gençlerin bu tür mesleklere çok soğuk baktığını ifade eden Gökçen, "Çıkan cep telefonlarının bu kadar kullanılmasının önünde oluşturduğu tahribat bayağı çoktur. Her çocuk telefona bağlı halde yaşıyor. Kimse sanatla ilgili olmadığı gibi hiç kimse de çocuğunu sanata göndermez. Eskiden buralarda farklı meslek gruplarına bir çocuğunu ustaya çırak olarak bıraktığında bireyin ustaya, 'eti senin kemiği benim' lafıyla bütün olay bitiyordu. Şu an maalesef o hassasiyet yok. 3-4 yaşında bir çocuk cep telefonuna alıştıysa o çocuktan fazla bir şey beklenilmez. Maalesef kızlarımız 20 yaşına geliyor daha soğan doğramasını bilmiyor. Hep hazıra konma maalesef insanları aldı götürdü. Köylerde belki bu oran az ama şehirlerde çok yaygın maalesef." ifadelerini kullandı.
Son olarak sanatın önemi hakkında konuşan Gökçen, "İnsanlara çağrım sanattan uzaklaşmamalarıdır. Sanat, insanı rehabilite eder, insanı dinçleştirir. Daha çok kafayı çalıştırır. Doktorların ifadesiyle sanatçı kişi Alzheimer'e yakalanmıyor. Beyin ile el beraber çalıştığından Alzheimer'e yakalanma riski çok düşük oluyor. Bütün mesele kafayı çalıştırmaktır." şeklinde kaydetti. (İLKHA)