Pazar günü İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimi olacak ama aslında bunun ötesinde şeyler olacak; Vallahi hem Billahi!
Sadece bir ilin değil, Türkiye geneli bir seçim olacak.
İstanbul’da kazanan her kimse; -Türkiye’nin her yerinden gelen nüfus katmanlarından dolayı-Türkiye’ye, bölgeye hatta dünyaya; “halk beni istiyor” mesajı verebilecek, verecek!
Seçimlerin akıbeti, kazanan adayın zihniyeti ve bağlantıları… ülkenin istikrar ve sükûnunu belirleyecek.
Bu seçim, partiler arasında değil, Türkiye ve bölge üzerinde hesabı olan küresel güçler ve içerdeki zihniyetler arasında olacak.
Ortadoğu’yu karıştıran güçler, öteden beri kolladıkları fırsat ve imkanları bir nebze daha bulacak.
*Kazanan Binali Yıldırım olduğunda olacakları tahmin etmek zor değil. İktidar partisinin 17 yıllık icraatlarının fazlasını veya azını yapacak ki bu da pişmanlıklara sebep olmayacak.
*İmamoğlu kazandığında ise görülmemiş, denenmemiş, konuşulmamış şeylerin olacağını kestirmek için keramete gerek yok. Çünkü;
İmamoğlu’nun beslendiği olmazsa olmaz kesimleri ve bunlara vadettikleri çok şey olmalıdır, vardır da.
Şu ana kadar Türk milliyetçisine hitap ederken dizdiği faşizan vaatleri duyduk. İP bağlantıları açık.
Kürt milliyetçisine hitap ederken dedikleri de ortada. İP ve HDP seçmenini memnun etme tılsımını nasıl bulacak ayrı bir konu ama bu zihniyetlere verdiği derin vaatleri yapması durumunda İstanbul’u ne tür sosyal, siyasi ve inanç yönündeki huzursuzluklar bekler tahmin edebiliyoruz.
Buna Kemalist-laik seçmeni de dâhil etmek lazım.
Muhafazakar seçmenin bu durumda en çok hayal kırıklığına uğrayan, en çok kaybı olan kesim olacağı ortada. “Eyvahların, vahların, ulan bir daha sana oy verirsemlerin, keşkelerin, hayal kırıklıklarının çarpılmışlığıyla inleyenlerin ve daha nelerin nelerin” en çok muhafazakâr kesimde olacağı ama son pişmanlığın da fayda vermeyeceği de gün gibi ortada.
İmamoğlu; Kandil’le bir şekilde ilişkili olacaktır. En azında HDP’li zihniyete ikramları olacak, olmak zorundadır.
Pensilvanya bağlantısı da her ortam ve zeminde kendini göstermektedir. Pensilvanya’nın sayıca az ama tahribat gücü fazla bir paralel yapı olduğunu; CIA ve MOSSAD üst akıllarının tecrübesini kullanan bir vazifeli güç olduğunu da 15 Temmuz ve sonrasında gördük.
İmamoğlu; bu dış bağlantılı güçlerle yol gidecek. Zihniyet olarak, yol gitmesinde de bir sakınca esasen yoktur! Bu böyle biline! Kimse boşuna kendini kandırmasın, pireye kızıp yorganı da yakmasın.
İmamoğlu’nun şeffaf ve sorgulanabilir bir politika yürüteceğini söylemek ve beklemek gafletten değilse, kendisiyle, insan aklıyla alay etmek, köprüyü geçinceye kadar infaz edeceği birilerine “..dayı” deme pişkinliğidir ki yutulamaz!
Daha dün İsmail Küçükkaya’yla yapılan TRT’deki program öncesinde ve Ordu Valisine yaptıkları operasyon dileyebileceğimiz güven sarsıcı hatta endişe verici mahir çıkışları, yarın ne yapacaklarının tercümanı ve teminatıdır.
Adam, hedefe varmak için her şeyi deneyebiliyor.
İçki ve feminist gelenekten beslenen biri(!); “belediye tesislerinde içki satılmayacağını, havuzların kadın erkek ayrı olacağını” çok rahat diyebiliyorsa; bu, sessiz çoğunluğu alaya almaktır. Bunlara inanmak ise “inananın ferasetiyle” hatta akil-baliğ olma yeterliliğiyle çelişmektedir.
Türkiye, bilinen ve bilinmeyen nice güç odaklarının hedefinde, Ümmet coğrafyası ve ümmetin huzur ve güveni, istikrara kavuşması için tahmin edemeyeceğimiz kadar önemli bir ülkedir.
İstanbul da sadece bir il değil, Türkiye’nin hatta Ortadoğu’nun kendisidir.
İktidarın ceza kesilecek dosyası olsa da bu aşamada ceza kesmek; “Eski Türkiye’de açığa alınan binlerce kamu görevlilerinin, gözyaşıyla süründürülen kızların, halk iradesinin her defa üzerinden geçen tankların; 15 Temmuz’daki İhanet Casusluk Paralel Yapı darbesinin ve bir kaçak gazetecinin çağrısıyla bir anda ittifak oluşturarak Yerlilerin ülkelerine saldıran Haçlı zihniyetlerinin ve içerdeki fırsat kollayan keskin nişancılarının ÖDÜLLENDİRİLMESİ olacaktır!!
Mursi’nin düştüğü durum ortada. Halkın bir gafletle yaptığı en küçük hataların Müslüman diyarlarda neye mal olduğu ortada.
“Mü’minin ferasetinden sakının; çünkü o, Allah’ın Nuru’yla bakar” vesselam.