İstanbul Üniversitesi Rektörlük binası doktora salonunda gerçekleştirilen sempozyuma Üniversite Rektörü Mahmut Ak, TÜRKAD Başkanı Av. Dr. Mehmet Sarı, Ak Parti Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ile birlikte birçok gazeteci ve akademisyenler katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Türkiye halkının birlikte hareket etmesi sonucunda birçok tehlikeyi atlattığına dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Son zamanlarda gördüğümüz iç ve dış müdahalelere rağmen şükürler olsun ki kendi birlik ve beraberliğiyle birçok tehlikeyi bertaraf etmiştir. Dünyanın birçok sıkıntılar çektiği şu zamanda bile Türkiye’nin kendisine avantajlar yakalaması Türk milletinin özünde beslediği cevherden kaynaklanıyor. Bu yönüyle 28 Şubat, 17-25 Aralık gibi girişimler bu milletin birlikteliğini bozamayacaktır. Biz bunu tüm dünyaya ispat etmiş durumdayız"
FETÖ’nün dini görünümlü siyasi bir küresel organizasyon olduğunu belirten AK Parti Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, işin dini boyutu olduğu gibi siyasi ve iktisadi boyutunun da olduğuna ve yaşanan sürecin bunu gösterdiğine dikkat çekti.
Akbaşoğlu, "Ilımlı ve Radikal İslam şeklinde tezahür eden, İslam’ı denetim altına alan, aslından saptırarak bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olma alternatifini ortadan kaldırmak için 40 yıl önce tohumları atılan ve aslında bir madeni paranın yazı ve tura yönü gibi temelde aynı olan FETÖ ve DAEŞ gibi tezahürleri bulunan bu uluslararası operasyonları bütün boyutlarıyla ele almak zarureti söz konusudur" dedi.
"28 Şubat 17-25 Aralık’ı doğurmuştur"
17-25 Aralık’a biraz yakından baktığımızda bunun öncüsünün 28 Şubat olmadığını görmemek mümkün değildir" diyen Akbaşoğlu, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"28 Şubat 17-25 Aralık’ı doğurmuştur. 17-25 Aralık’ta basın bildirisi dağıtan basın mensuplarının aslında 28 Şubat’ta Vural Savaş’ın basın toplantısını izleyenler hatırlayacaklardır. 28 Şubat FETÖ’nün ulusal ve uluslararası imkânlarını genişletmiş ve yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla 17-25 Aralık’ı konuşurken onun öncülerini de masaya yatırmak lazım. 28 Şubat nasıl ulusal anlamda Türkiye’de önemli bir dönemi ifade ediyorsa onun küresel ayağı olan 11 Eylül 2001 yılının da adeta küresel anlamda bir 28 Şubat olduğunu bilerek beraberce değerlendirmek gerekir. 11 Eylül 2001 hadiselerinin hemen arkasından Henry Kissinger’in bir sözünü bugün ki yaşadığımız süreçlerin temeli olarak görmemizde fayda var. Zira 11 Eylül’ün hemen akabinde bundan sonra mücadele soğuk savaş dönemi dışında 90’lı yıllardan itibaren Wayne Teacher’in kızıl kuvvetleri yeşil kuvvetler dönüştüren konseptinin akabinde 11 Eylül ile beraber artık bundan sonraki mücadele batı ile İslam arasında olmak yerine İslam’ın kendi içerisinde olacaktır yaklaşımı bize olayların aydınlatılması için bir anahtar görevi görmelidir. Bundan sonraki mücadele bati işle İslam arasında değil, İslam’ın kendi içerisinde olacaktır. Oluşturulmuş bir takım yapıların İslam dünyasında Müslümanları ve o coğrafyada yaşayan etnik ve dini kökenlere mensup olan insanları atomize etmek suretiyle kendi planlarını uygulamak isteyen emperyalist güçler dünyanın gidişatına ilişkin çeşitli plan ve projelerin uygulanması olarak karşımıza çıktı. 28 Şubat, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve şu an yaşadığımız bölgesel süreçler hep birbiriyle bağlantılı olarak bu günlere geldi.
İLKHA