28 Şubat sürecinde yaşanan zulümleri anlatan “Derdest” adlı belgeselin galası Ali Emiri Kültür Merkezi'nde yapıldı. Yoğun katılımın olduğu galada, konuşmacıların yanı sıra belgeselde yer alan İslami kimlikli mahkûmların aileleri de yer aldı.
28 Şubat postmodern darbe döneminde şekillenen bir yargı mekanizmasıyla hâlâ içeride devam eden 28 Şubat’lar için de adalet çağrısında bulunmayı amaçlayan yapımın sunuculuğunu yapan Mehmet Ali Aslan, çalışmanın temel amacının yeniden yargılanmaya dikkat çekmek olduğunu vurguladı.
Belgeselin danışmanı ve metin yazarı olan Yılmaz Çakır galada yaptığı konuşmada, yıllardır devam eden bir yangın olduğunu belirterek, “Bu belgeselle bu yangının söndürülmesine gayret gösterilirse esas o zaman teşekkür edilmesi gerekecek. Bu çalışma vesilesiyle gördük ki hadise bizim bildiğimizden daha vahim. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan okuduğu bir şiirden dolayı yargılandı ve mahkum oldu. Eşi Emine Erdoğan başörtüsü yüzünden GATA’ya alınmadı. Siyasette öncelikli rol alanların böyle muamele gördüğü bir ortamda yasadışı örgütle suçlanan Müslümanlara yapılmış olanları tahmin edebilirsiniz.” dedi.
Galada söz alan Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hamza Türkmen, 15 Temmuz Direnişi’nin ruhuyla 28 Şubat vesayet sistemine karşı duran ve darbeciler tarafından tutuklanan Müslümanların duyarlılığının aynı çizgide olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“28 Şubat’ta Türkiyeli Müslümanlar olarak bedeller ödedik. Ama en ağır bedelleri halen cezaevlerindeki 600 kardeşimiz ödedi. Bu kardeşlerimiz vesayet sistemine karşı çıktıkları için ağır cezalara çarptırıldılar. Bu zulmün sona ermesi için öncelikle hak ve adalet adına ağır hastalar tahliye edilmeli, değişik düzenlemelerle binlerce adli suçlu ve Ergenekon- Balyoz tutukluları bırakıldı. Siyasi eşitlik adına Müslüman tutsakların cezaları ya indirilmeli ya da yeniden yargılanma yolu açılmalı.
28 Şubat dönemindeki baskı ortamında avukatlık yapan Cüneyt Toraman, davalara katılan avukat arkadaşlarını temsilen yaptığı konuşmasında 28 Şubat anlaşılmadan 15 Temmuz’un anlaşılamayacağını belirtti. 28 Şubat’ın Türkiye’ye yönelik olmadığını, küresel bir darbe olduğunu ifade eden Toraman, “Darbe sürecinde bizim başımız dikti ama hâkimlerin değildi. Her tür adli suç işleyenler çıktı sadece Müslümanlar çıkmadı. Bizler bu duruma son drece tepkisiziz. Bu mağduriyete karşı çok güçlü bir şekilde tepki göstermeliyiz.”
Ailelerin yaşadığı sıkıntılarının vurgulandığı gecede, Osman Erdemir’in babası Abdullah Erdemir, İnsan katledenlerin dışarıda olduğunu, çocuklarının ise içeride olduğunu ve 23 yıldır her ay ziyaretine gittiğini belirtti.
Jak Kamhi davasından yargılanan Can Özbilen’in babası Suphi Özbilen, 1991’den beri Yargıtay kararlarının sorgulanmadığını, hukukun neye göre çalıştığını ve geçerliliğinin sorgulanması gerektiğinin vurguladı. Oğlunun devleti yıkmaktan içeride tutulduğunu belirten Özbilen, bu hukuksuzluğun karşısında susulmaması gerektiğini belirtti.
Sivas Davası’ndan yatmakta olan Cafer Soykök’ün oğlu Mehmet Soykök ise konuşmasında, devlet düzeninin yıkmaktan yargılanan babasının içeride olduğunu ama Madımak Otelinin faillerinin hala ortada olmadığına dikkat çekti.
1993’te İslami Hareket davasından gözaltına alınan Said Engin, dilin o dönemi anlatmaya kifayetsiz kaldığını belirtip, şunları kaydetti: “Bizler yargılanmak üzere deliller toplanarak yargılanmadık. Örgütlü suçlardan tutuklandık ama ortada örgüt yoktu. Evlerimizdeki kitaplar alındı ve o kitaplardaki birtakım kavramlardan örgüt icat edildi. Gözaltına alınanlar suçsuz olduğunu kendileri ispatlamak zorundaydı. 15 gün olan gözaltı süreci işkenceyle geçerdi. Hukuksuz tutuklamalar, haksız yargılamalar süreci ve işkenceci davalar sorgulanmalı.”
HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük, Türkiye’de Müslümanlara yönelik uygulamaların siyasi olduğunu ifade ederek, “Bu uygulamalar hukuki değil. Siyasi olarak atılması gereken adımlar hükümetin boynunun borcudur. Bu kardeşlerimizin artık çocukları değil, torunları gün sayıyor. Hükümet elini çabuk tutmalı. Gerekli adımların atılması için neyi bekliyoruz. Öcalan dışında tüm siyasilere af geldi. Bu kardeşlerimiz de çok onurlu bir istekte bulunuyor. Af değil yeniden yargılanma istiyorlar.” diye konuştu.
28 Şubat yargı sürecinde FETÖ’nün rolüne dikkat çeken konuşmacı Ziver Kartal, 15 Temmuz darbesiyle birçok gerçeğin gün yüzüne çıktığını belirtirken, kendilerinin o dönemde gerek yargıda gerek emniyette FETÖ’nün çok güçlü olduğu dile getirdiklerinin ifade etti. Adaletin gereği olarak yeniden yargılanma yolunun açılması gerektiğini belirten Ziver, 28 Şubat’ın sadece başörtüsü zulmü üzerinden hatırlanmaması gerektiğini vurgulayarak 18 yaşında mahkûm olanların içeride yaşlandığına dikkat çekti.
Hizb-ut Tahrir Davası’ndan ceza almış Mahmut Kar ise Müslümanlar olarak hiçbir şeyden şikâyetçi olmadıklarını ve iman edenler olarak davanın kıyamete kadar devam edeceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bir tarafta mağduriyet yaşayan kardeşlerimiz ve aileleri öbür tarafta yargıçlar ve siyasiler. Şu andaki siyasi irade mağdurların aklanmasını sağlamalı, hükümet maslahat açısından bakarak süreci yeniden yargılanmaya açmalı. Bizler Ümmet karşısında ak olan alnımızla mücadelemize devam edeceğiz.”
Belgeselin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenen Kevser Çakır Demir, yaptığı konuşmasında anlatılan her hikâyenin başlı başına bir belgesel konusu olduğunu ifade ederek, şunları aktardı:
“İçeride yatan yaklaşık 700 Müslüman tutsaktan bahsediyoruz. Aileleri de hesaba kattığımızda binlerce mağdur söz konusu. Darbeciler, bize unutulamayacak olaylar yaşattılar. Önceliğimiz 28 Şubat mağdurlarının tekrar yargılaması ve mağduriyetin son bulması. Biz de bu belgeselle bir yangına dikkat çekmek istedik. Bu yangının bir an önce söndürülmesine vesile olmasını umut ediyoruz.”
Cezaevlerindeki haksızlıklara dikkat çekilen bir resim sergisine yer verilen programda, ayrıca geliri İslami kimliklerinden dolayı mahkûm edilenlere gönderilmek üzere bir kitap ve CD satış standı kuruldu.
İLKHA