28 Şubat'ın etkileri halen devam ediyor

28 Şubat'ın etkilerinin halen devam ettiğini belirten dönemin mağdurlarından Araştırma Görevlisi Deniz Işıker Bedir, 28 Şubat mağdurlarının çok ciddi travmalar ve sıkıntılar yaşadıklarını ve halen cezaevlerinde kimi mağdurların olduğunu söyledi.

Gaziantep'te askeri darbenin 22'nci yıl dönümü münasebetiyle Şahinbey Belediyesi Mehmet Emin Er Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi tarafından "28 Şubat ve İmam Hatipler" konulu program düzenlendi.

Okulun konferans salonunda düzenlenen programda, 28 Şubat darbesinin üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen geride bırakılan acı ve tahribatların halen devam ettiğine dikkat çekildi.

Kız öğrencilere yönelik yapılan program, Okul Müdürü İbrahim Halil Günsever'in açılış ve selamlama konuşmasıyla başladı.

Programa konuşmacı olarak kendisi de 28 Şubat mağduru olan Mardin Artuklu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Deniz Işıker Bedir katıldı. Bedir, 28 Şubat'ın o karanlık sürecinde yaşadıklarını ve yaşananları anlattığı konuşmasında, 28 Şubat'ın etkilerinin halen devam ettiğine dikkat çekti.

Başörtüsü yasağının 1950'lerde başlayan bir süreç olduğunu, ilk etapta çarşaflılara manto dağıtmayla bu sürecin başladığını ve çarşafın kaldırılmasıyla başlayan sürecin 28 Şubat kadar uzandığını belirten Bedir, yasağın tam olarak 1960'larda başladığını hatırlattı.

"Başörtüsü yasağı 1960'larda başlıyor"

Bedir, "1980 yılından sonra Müslümanlar artık kamu kurumlarında görünmeye başlıyorlar. Aslında sıkıntı burada başlıyor. Çünkü Müslümanlar artık devlet kademelerine yerleşmeye başlıyorlar. Aslında başörtüsü yasağı 1960'larda başlıyor. Tabi ki bu süreçten sonra yasak devam ediyor. Hiçbir zaman da kesintiye uğramıyor. Birkaç yerde 1-2 sene gibi bir kesinti var. Ama bunun dışında başörtüsü yasağı sürekli devam ediyor. 1980 darbesinde de yine yer alıyorlar, yine başörtüsü yasağı 1984 yılına kadar devam ediyor. 1984 yılında bir buçuk senelik gibi bir başörtüsü serbest oluyor. O dönem 'başörtüsünü türban olarak kullanacaksınız' diyorlar. Başörtüsü bu şekilde serbest oluyor. 'Türban' Fransızların başlarına bağladığı bonedir. Bugün türbanı çok yaygın kullanıyoruz ama bu Fransızlardan dilimize geçen bone tarzı kullanım demektir. Bu kavramı çok kullanmayı tercih etmiyorum. Tesettürlü veya başörtülü demeyi tercih ediyorum. Çünkü gerçekten de türban bize ait bir söz değildir. Şu anda başörtülülerde maalesef bu sözü kullanıyorlar ama bu sözü kullanmamamız lazım. Başörtüsü ya da tesettür çok daha uygundur. O dönem türbanı da zaten yasakçılar kullanıyorlar." dedi.

"Başörtüsü yasağı gündelik hayatta da uygulanıyordu"

1990'lı yıllarda 380 öğretim üyesinin dönemin Başbakanı Tansu Çiller'e "okulda başörtülü öğrenciler istemiyoruz. Çünkü başörtülüler öğretim özgürlüğünü engelliyorlar." diyerek bir mektup yazdıklarını ve bu süreçten sonra başörtüsü yasağının devam ettiğini anımsatan Bedir, şunları dile getirdi:

"28 Şubat'ın başlangıcı aslında yine başörtüsüyle ilgilidir. O dönemin başbakanı Erbakan, bakanlar kuruluna bir genelge sunuyor ve başörtüsünün serbest olmasını istiyor. Bu durum ocak ayında oluyor yani 28 Şubat'tan hemen bir ay önce oluyor. 'Başörtüsü nasıl serbest olur' diye itirazda bulunuyorlar, bu anlamda ciddi kıyametler kopuyor. Bundan sonra Erbakan'a yönelik çok yoğun baskılar başlıyor ve 28 Şubat 1997tarihinde Milli Güvenlik Kurulu toplanıyor. 18 saat süren bir toplantının ardından birçok karar alıyorlar. Bu kararların içerisinde birçok konu var. Başörtüsü yasağı da zaten bu süreçle beraber başlıyor. O kararlarda 'irtica ile mücadele' adı altında birçok karar alınıyor. Bu kararlar aslında bütün kurumları ve gündelik hayatımızı etkileyecek kararlar. Şimdi sanki sadece kamusal alanda başörtüsü yasağı varmış gibi anlatılıyor ama öyle bir şey yok. Başörtüsü yasağı gündelik hayatta da uygulanıyor. Tedavi olma hakkından tutun da normal bir otele gitmeye kadar otel rezervasyonları iptaline kadar giden bir süreç var."

28 Şubat sürecinde okuldan atılan, okuldan ayrılan, ikna odaları ve akla gelmeyecek birçok yöntemle başörtüsü sorunuyla karşılaştıklarını belirten Bedir, o dönem özellikle üniversitelerde Nurter Serter'in öncülüğünde kurulan ikna odalarında başörtülü öğrencilere psikolojik işkence yapıldığını hatırlattı.

"İkna odalarını kuranlar yargılanmalıdır"

28 Şubat sürecinde Kemal Alemdaroğlu'nun öğretim üyelerine, "Bu sene eğitim-öğretimi bırakın, en önemli mesele olan başörtüsüyle uğraşın" diyerek kurulan ikna odalarında öğrencilerin başörtülerini çıkarmaları için baskı uygulattığını belirten Bedir, "İkna odalarında bir psikolog, bir kameraman var ve size kameranın önünde başörtünüzü açmanız isteniyor. Sonrasında da 'ben kılık-kıyafet yönetmeliğine uygun olarak okula gideceğim' şeklinde bir belge imzalatıyorlar. O dönemin mağdurlarında olan kadınlardan bir tanesinin 'benim başımı açtığım anı dışarıda ekrana yansıtmışlar ve izlettirmişler.' şeklinde bir beyanı var. Bunu da babası görüyor ve kendisine anlatıyor. Yani bu ciddi anlamda işkence metotları kullanılarak yapılıyordu. Dolayısıyla ikna odaları aslında ayrıca incelenmesi gereken bir vakıa ve aslında o insanlar yargılanmalıdır. Çünkü ciddi suç işliyorlardı. İkna odaları bir psikolojik işkence yöntemidir." ifadelerini kullandı.

28 Şubat'ın etkilerinin halen devam ettiğini belirten Bedir, o dönemin mağdurlarının çok ciddi travma ve sıkıntılar yaşadıklarını hatırlatarak, o süreçte başörtüsünden dolayı üniversite okuyamayanların bu yaşadıkları sıkıntılar üzerine bir tez hazırladığını belirtti.

Bedir, özellikle bu tezi hazırlamasına 28 Şubat sürecinde üniversitedeki 3 ablasının da başörtülerinden dolayı okulu bırakmak zorunda kalmasının etkili olduğunu belirterek, o günleri hiç unutmadığını ve bu tezi yazmasının en büyük sebebinin de o süreçte yaşadıkları ve yaşananlar olduğunu ifade etti.

"İmam hatiplerin kapatılmamasının ve başörtüsünün garantisi yoktur"

28 Şubat sürecinde özellikle imam hatiplerle uğraşıldığını anlatan Bedir, 28 Şubat kararlarıyla imam hatiplerin orta kısmının kapatıldığını ve bu şekilde yeni bir neslin yok edildiğini söyledi.

Bedir, "Evet, şu an imam hatiplerde hiçbir sorun yok. Allah'a şükür çalışabiliyoruz hatta mecliste bile girdik. Ama her an bir şey olacakmış gibi ki bunu 15 Temmuz'da gördük, bu darbe gerçekleşebilirdi. Bu anlamda gençler, gerçekten 15 Temmuz'da önemli bir rol oynadı. Bir şekilde darbeyi engellediler. Ben, '28 Şubat'tan sonra darbe olmaz' diyordum ama 15 Temmuz'u gördük. Bundan sonra da olabilir, buna inanıyorum. O yüzden zihniyet değişiminin olduğunu düşünmüyorum ve o insanların zihniyeti halen aynı. Ellerine bir fırsatın geçmesini bekliyorlar. Ellerine fırsat geçse bu yasakları yine uygularlar. Çünkü kanunen bir engel yoktur. Bir yönetmelikle bunları değiştirebilirler. Bir gecede de yönetmelik çıkarırlar ve imam hatiplerin orta kısmını kapatabilirler. Başörtüsü yasağı tekrar başlayabilir, maalesef bunun hiçbir garantisi yoktur." diye konuştu.

28 Şubat'ın yaşattığı acıların halen bitmediğinin altını da çizen Bedir, "Bize, 'neden halen 28 Şubat'ı konuşuyorsunuz? 28 Şubat'ı bitmedi mi, artık her yere girebiliyorsunuz.' diye soruyorlar.  Çünkü 28 Şubat'ı yaşayan insanların tramvayı bitmedi. Bu konuda halen çoğu kadın konuşmak istemiyor. Çünkü çok derin ve ağır şeyler yaşadılar. Halen cezaevinde olanlar var." dedi.

Başörtüsü hakkında kendisi ve ailesinin yaşadığı zorlukları da dile getiren Bedir, programın sonunda 28 Şubat'ta yaşananları anlatan bir video izletti.

Program sonunda Bedir'e Okul Müdürü Günsever ve Müdürü Yardımcısı Rukiye Dal tarafından çiçek takdim edildi.

İLKHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gaziantep Haberleri

Baba ve 2 oğlu depremden 76 saat sonra kurtarıldı
Gaziantep'te art arda deprem
Gaziantep'te 6.4 büyüklüğünde deprem
FETÖ, PKK ve DAİŞ operasyonunda bir zanlı tutuklandı
Gaziantep'te tramvayın çarptığı yaşlı adam hayatını kaybetti