PKK/HDP'liler tarafından gerçekleştirilen ve tarihe 6-8 Ekim saldırıları olarak geçen 2014 yılının Kurban Bayramı'ndaki vahşetin yıl dönümü dolayısıyla İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Avukat Gülden Sönmez, olay anı ve sonrasında yaşananlarla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Yasin Börü ve arkadaşları, PKK/HDP'liler tarafından binada sıkıştırıldığında Diyarbakır’daki arkadaşlarının kendisine o an haber verdiklerini ve sonrasında gerekli mercileri aradığını söyleyen Sönmez, hiçbir yere ulaşamadıklarını söylediklerini aktardı.
Sönmez, "Bir yerlere ulaşabilmek için bize yardım edin, dediler. Ben de ulaşabildiğim bütün siyasi yetkilileri ulaştım. 'Acele edin! Çok büyük bir vahşet yaşanacak. Gencecik çocuklar bir eve sığınmışlar ve vahşet riskiyle karşı karşıyalar!' diye haber verdim. Maalesef ne bizim ne de oradaki kardeşlerimizin çırpınması bunun yaşanmasına engel olamadı." dedi.
"Böyle bir durumun kolluk kuvvetleri tarafından görülmemesi mümkün değildir"
Saldırıların göz göre göre geldiğini ifade eden Sönmez, "Zira, 'Her yer Kobanê gibi olsun' diyerek HDP ve taraftarları tarafından çağrılar yapılmıştı. Bu sokaklara çağırma, aslında bir nevi vahşete çağrı şeklinde bir karşılık buldu. Bu olayın önü alınamaz bir durum olduğunu düşünmüyorum. Ama maalesef o günkü koşullarda yeterince bir müdahale yapılmadı. Önleyici tedbirler alınmadı ve dava dosyalarında sonradan gördük ki bütün sokak kameraları aslında önceden kırılmış, hazırlık önceden başlamış. Diyarbakır’da böyle bir durumun kolluk kuvvetleri tarafından görülmemesi mümkün değildir. Sadece yargılananları değil aslında başta bu çağrı yapanları da görmek lazım. Felaketin en büyük sebebi onlardır. Eğer dünyada bir adalet sağlanacaksa öncelikle bunların yargılanması lazım. Bir de engel olabilecekken görevlerini yerine getirmeyenlerin de bu katliamda sorumlulukları olduğunu düşünüyorum." dedi.
"Olay Türkiye’nin her yerinde öfkeyle konuşulan bir konu oldu"
Sönmez, "Olayın etkilerine baktığımızda sadece o coğrafyada değil Türkiye’nin her yerinde yankı buldu. Bugün Türkiye’nin güneyinden Trakya’ya nereye giderseniz gidin, çok büyük bir utanç ve öfke ile konuşulan bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Yurtdışına çıktığımızda da oradaki Türkiye vatandaşları, 'Hak ettikleri cezayı buldular mı? Niye azmettirenler cezalandırılmadı?' şeklinde tepkilerle karşılaşıyorum. Gerçekten bu olay toplumda çok derin bir travma bıraktı." diye belirtti.
"IŞID yaftasıyla sakallı Müslümanlara, eşi örtülü olanlara saldırılar yapıldı"
6-8 Ekim saldırılarının sadece Yasin Börü ve arkadaşlarının şehit edildiği bir olay olmadığını dile getiren Sönmez, "Bir çok şehirde sadece İslami kimliklerinden dolayı bu şekilde vahşice saldırılara maruz kalan insanlar oldu. Eşi örtülü diye yolda yürüyen kişiye saldırılandan tutun, Suudi Arabistan'dan arkadaşıyla beraber işçi olarak çalışmaya gelen kişiye kadar, sakallı oldukları için IŞID’çi olarak yaftalayıp bahane oluşturularak bir çok kişi saldırıya maruz kaldı. Bu şekilde katledilen kişi sayısının 50’nin üzerinde olduğunu biliyoruz. Bunları dahi net bir şekilde dile getiremiyoruz. Çünkü diğerlerinde olduğu gibi (Yasin Börü ve arkadaşları) sahip çıkılma, suçluların yakalanması gibi bir süreç yaşanmadı. Yasin Börü ve arkadaşları, belki de olayın çok açık olduğu, hesabını soran arkadaşları, ailesi olduğu için, Diyarbakır ve Türkiye’nin sahiplenmesiyle bir sonuç elde edilebildi. Eğer sahip çıkılmasaydı belki de bugün yakalanan katiller de elini kolunu sallayarak geziyor olacaklardı. Yaptıkları yanına kâr kalacak, belki de ödüllendirileceklerdi. Çünkü sokaklara çağıran kafa, bunları ödüllendirecek kafadır." diye konuştu.
"Dava sürecinde birçok delil karartıldı"
Hem Yasin Börü hem de diğer katledilenler için beklentilerinin adaletin sağlanması, yargılamanın hakkıyla sürmesi ve sonuçlanması olduğunu söyleyen Sönmez, "Bildiğim kadarıyla birkaç dosya dosyada hiçbir soruşturma ve iddianame açılmadı. Deliller kısmi olarak ele geçirildi. Bazıları karartıldı. Yasin Börü davasında soruşturma aşaması, polisteki hazırlık aşamasında birçok ihlaller söz konusu. Onların zamana yayılması ile birçok delil kayboldu. Sonrasında davanın Diyarbakır’da değil Ankara’da görülmesi, Ankara’da dava sürecinde yaşadığımız problemler ki bu davalar medya tarafından aktarıldı. Önünden bakıldığında davadaki ihmaller zinciriyle de karşı karşıya olduğunu görebiliriz. Hal böyleyken Türkiye genel yargılamalarındaki manzaraya baktığımız zaman, Yasin Börü davası nihayetinde öyle ya da böyle aileler ve biz mutmain olmasak da, hiç değilse yargılanıp en azından suçu sabit olan kişilerin aldığı cezalar açısından kısmen de olsa bir sonuç alabildi. Aynı olaylarla ilgili davası hiç açılmamış birçok insan var." ifadelerini kullandı.
"Katliama sebep olanlar baş suçludur"
Dosyanın temyiz sürecinde olduğunu ve bu sürecin de Türkiye şartlarında normal bir süreç olduğunu belirten Sönmez, dünyada adalet yerini bulsun diyenler için olumsuz bir örnek olduğunu söyledi.
Sönmez, "Bildiğim kadarıyla dava sürecinde yargılamada olmayanlardan sadece bir kişi daha yakalanmıştı. Bu şekilde yargılananlar hakkında dava sonuçlanmadı. Yakalanmış ve suçunu çekmekte olanlar için dava temyiz aşamasına geldi. Olaylarda tamamıyla içerisinde olanların hapiste olup cezalarına çekmesi memnuniyet vericidir. Umarız ki diğerleri için de bu kararlar alınabilir. O gün olayın içerisinde olanlardan daha çok, onları sokağa sürenler, bu katliamın yapılmasına sebep olanlar ailelere göre baş suçlular. Bunları cezalandırmadan Yasin Börü davasının sonuçlandığını söylemek mümkün olmayacaktır." şeklinde konuştu.
"Siyasi aktörler yargılanmadı"
Şimdiye kadar hiçbir siyasi hakkında yargılama söz konusu olmadığına dikkat çeken Sönmez, "Azmettirmekle suçlanan kişiler ile fiili olarak olayın içerisinde bulunan kişilerin ayni mahkemede yan yana gelmesi gerekiyor. Çünkü olayın oluş şekli ve sürece baktığımız zaman gerçekten böyle bir vakıanın yargılanması bu şekilde olması gerekir. Böyle olursa o zaman adamakıllı bir yargılama yapıldığını söyleyebiliriz. Zira mahkemede siyasi anlamdaki konularda nasıl cevap verdiklerini hepimiz gördük. Kolektif bir şekilde cevaplar veriyordu. O yüzden yargılama esnasında da hüküm anında da azmettirmekle suçlananların aileler karşısında kendilerini ifade etmelerini isterdim. Aynı zamanda fiili yapanların ve onları sokağa çağıranların da karşı karşıya gelerek işledikleri suçun detaylarını birbirlerine bakarak konuşmalarını ve mahkemede bunu görmeyi arzu ederdim. Öyle olsaydı bu davanın sürecinin hakkıyla görmüş olurduk. Maalesef Türkiye’nin koşulları, siyasi koşullar, yargının siyaset ile olan ilişkisi bizim karşımıza böyle bir fotoğraf çıkardı." dedi.
Sönmez, Yasin Börü Davasının büyük bir kesim tarafından takip edildiğine işaret ederek 15 Temmuz davalarında dahi bu şekilde bir sahiplenmenin olmadığını söyledi.
"Emniyet ve polis teşkilatı yaşananlardan sorumludur"
Yaşanan ihmaller zincirinde polisin büyük bir rolünün olduğunu belirten Sönmez, şunları söyledi: "Diyarbakır’ı bilen birisi olarak şunu biliyorum ki emniyet, polis, olay yerine çok yakın bir yerdeydi. Olayı önleyebilirdi. Ne olursa olsun, şehit verme pahasına da olsa gitmelilerdi. Ama gitmediler. Yapılan yanlışlar sonucunda olay yaşandı. Olayı engelleyemediniz bari olay sonrasında suçluların adam akıllı yakalanması için çalışma yapabilirdiniz. Ama aralık ayında tutuklamalar yapılmaya başlandı. O süreçte bir sürü delil karartıldı. Hiç kimse, 'o zaman polis FETÖ’cüydü, şurada şunlar vardı' diyerek bahaneler üretmesin. Sonuçta emniyet ve polis teşkilatı bundan sorumludur. Savcılar ve emniyet o süreci çok daha sağlıklı bir şekilde yürütebilirdi."
İLKHA