Başakşehir Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından, İstanbul Sözleşmesinin yansımalarına ilişkin basın açıklaması düzenlendi.
Başakşehir Metrokent Fahreddinpaşa Camii önünde gerçekleşen basın açıklamasını Türkiye Âile Meclisi istişare kurulu üyesi ve Başakşehir STK Platformu Başkan Yardımcısı Avukat Muammer Çınar okudu.
Çınar, Başakşehir STK Platformu olarak; toplumun temel yapı taşının aile kurumu olduğu bilinciyle, İstanbul Sözleşmesinin ve onun yansımaları niteliğindeki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikalarının, buna ilişkin eğitimlerin ve 6284 sayılı Kanun'un uygulamasının aile yapısına çok ciddi zararlar verdiğini ve tedbir alınmaması halinde telafisi imkânsız zararlara gebe olduğunu tespit ettiklerini belirtti.
"Yakînen gördüğümüz tehlike konusunda yöneticilerimize yardımcı olmak, destek vermek, ortak projeleri gerçekleştirmek için tespit ve teklifleri yapıyoruz." diyen Çınar, bu tespit ve tekliflerini şöyle sıraladı:
1-Aile yapımız, Anayasa'nın 41. Maddesinde belirtildiği üzere, toplumumuzun temel taşıdır. Korunması için her türlü gayret ve fedakârlık yapılmalıdır.
2-Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı; toplumunu geneli tarafından hoş karşılanmayan "feminizm etkisinde kalmış" görüntüsünden uzak durmalıdır. Aile Bakanlığı, kadın bakanlığı gibi değil; aile koruyan bakanlık olduğunun bilinciyle çalışmalıdır.
3-Devlet evlenmeyi, nikâhlı yaşamayı teşvik eden önlemleri arttırmalıdır.
4-Boşanma davalarının hızla arttığı bir vakıadır. Bunun önüne geçmek ve aile kurumunu sağlamlaştırmak için, evlilik öncesi eğitim seminerleri düzenlenmelidir. Evlilik öncesi eğitim kursları zorunlu hale getirilerek eşler arasındaki iletişim konusunda taraflar bilinçlendirilmelidir.
"Avrupa'daki kadın cinayetleri Dünya ortalamasından ve Türkiye'den 7 puan daha fazla"
5-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesinin, ülkemiz gerçekleri ile ters düştüğü, uygulandığı ülkelerde ise olumsuzlukları arttırdığı dikkate alınarak bu projeden vazgeçilmelidir. Projenin uygulandığı; İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsveç ve Türkiye üzerinden yapılan araştırmada Toplumsal Cinsiyeti Eşitliği Projesinin, aile içi şiddeti arttırdığı tespit edilmiştir. Avrupa'daki kadın cinayetleri Dünya ortalamasından ve Türkiye'den 7 puan daha fazladır.
"Lût kavminin helakine sebep olan eylem tedavi edilmesi gereken bir hastalık halidir"
6-Yaratılışa/fıtrata aykırı olan yönelimlere devletin destek vermesi, teşvik etmesi kabul edilemez. Lût kavminin helakine sebep olan eylem tedavi edilmesi gereken bir hastalık halidir. Halbuki İstanbul sözleşmesi bu ve benzeri eylemlerin yasallaştırılmasını ve eğitim yoluyla yaygınlaştırılmasını öngörmektedir. İstanbul Sözleşmesi'nin 4. maddesi, cinsel yönelimi kişinin seçimlik hakkı olarak görüyor ve yasal güvence altına alıyor. (M.4/1) Bu durum aile kurumuna çok ciddi zararlar verecektir.
"İnsan, fıtrat olarak kadın ve erkekten ibarettir"
7-İnsan, fıtrat olarak kadın ve erkekten ibarettir. İstanbul Sözleşmesinde "Toplumsal Cinsiyet" ise, "Belirli bir toplumun (Dikkat! Yaradılışın değil) kadınlar ve erkekler için uygun gördüğü sosyal olarak inşâ edilen (kurgulanan) roller, davranışlar, etkinlikler ve yaklaşımlar anlamına gelir." (M.3/c) olarak tarif edilmektedir. Aile yapımızı ifsat etmeyi amaçlayan çalışmalara izin verilmemelidir.
8-6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un olumsuz sonuçlar doğuran, delil aranmaksızın verilen evden uzaklaştırma uygulamalarına son verilmelidir. Bu uygulama ile aile yapısına, devlet eliyle vurulan, en ağır bir darbe niteliğindedir.
"Kadının tek taraflı beyanı ile 6 aya kadar evden uzaklaştırma kararları verilmekte"
9-Evden uzaklaştırma kararları en az hapis cezası kadar önemli kararlardır. Hal böyle iken, her iki tarafı ve tarafları dinlemeden, deliller toplanmadan karar verilmemelidir. Uygulamada ise, kadının tek taraflı beyanı ile 6 aya kadar evden uzaklaştırma kararları verilmektedir. Türkiye'de evli erkeklerin uzaklaştırma kararlarına karşı gidebilecekleri bir yer yoktur. Uzaklaştırma kararları şiddeti artırmaktadır. Avukatların ısrarına rağmen hâkimler, tarafları dinlemeyi kabul etmemekte ve delil toplamamaktadır. Gerekçe olarak da; Kanunun 8/3 maddesinde geçen "Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz." Hükmünü göstermektedirler. Hiçbir hukuk sisteminde delil olmadan karar verilemez. Bu uygulama, kanuna uygun olsa bile Kamu vicdanı bunu kabul etmez. Evden uzaklaştırma uygulaması kanundan çıkarılmalıdır.
"Şiddetin önlenmesi eğitim ile mümkündür"
10-Şiddetin önlenmesi eğitim ile mümkündür. Evden uzaklaştırma yerine bir takım eğitimler getirilmelidir. Öfke kontrolü ve iletişim tekniklerine ilişkin eğitimler bu anlamda faydalı olacaktır. Hükümet tüm kurumlarıyla, kadına şiddetin ve erkek lehine ayrımcı dilin ve uygulamaların önlenmesi için bir seferberlik başlatmalı, ancak bu feminist bir karakter taşımamalıdır.
"Aile içi kavgalarda af müessesi geçerli olmalıdır"
11-Aile içi kavgalarda af müessesi geçerli olmalıdır. Uygulamada, taraflar barışsa dahi, devlet buna engel olmakta, tarafların kavgasını kızıştırmaktadır. Af mümkün olmaması nedeniyle basit kavgalar boşanma ya da cinayetlerle sonuçlanmaktadır. Bunun müsebbibi de 6284 Sayılı Kanun ve yetkililerdir.
"Kendi kültür ve medeniyetimize uygun çözümler üretilmeli"
12-Kadın ve erkeklik rollerine ilişkin yerleşik algılar toptan reddedilmeyip, olumlu ve olumsuzları ayıklanmalıdır. Kadın ve erkeğe uygulanan haksızlıkların önüne geçmek için, kendi kültür ve medeniyetimize uygun çözümler üretilmelidir. İstanbul Sözleşmesi (orijinal metindeki) bazı kavramlar kabul edilemez. Kanunlarımıza iliştirilmesi geleceğimiz için tehlikeli olmaktadır.
Genç yaşta evlendikleri için ceza alanlar
13-Genç yaşta evlendikleri için ceza alan, ancak evlilikleri devam eden, hatta çocukları olan kişilere verilen hapis cezaları kaldırılmalıdır. Aile Bakanlığı evliliği teşvik etme adına bu mağduriyetleri gidermeye yönelik çalışmalar yapmalıdır. Basında 4 bin ailenin mağduriyetinden bahsedilirken Aile Bakanlığının bu hususta çözümü olmaması kabul edilemez. Erkeğe (babaya) hapis cezası verildiğinde, anne ve çocuklar da cezalandırılmaktadır. Eşi 8 yıl hapis cezası alan Emine Karakaya, 2 çocuğuyla ortada kalmış, kirayı ödeyemeyince de ev sahibi onları evden çıkarmıştır. Bu duruma dayanamayan genç kadın felç geçirerek ölmüştür.
14-Bunun gibi binlerce mağduriyet vardır. Bakanlık bu hususta çözüm üretmelidir. Sorunları görmezlikten gelmek kabul edilemez.
Türkiye Aile Meclisi İstişare Kurulu üyesi Çınar, son olarak şu açıklamalarda bulundu: "Türkiye'miz 'biyolojik hackleme'nin hedefinde olan bir ülke olduğunun bilincinde olarak;
-İstanbul Sözleşmesinin uygulaması durdurulmalı ve iptal edilmelidir.
-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesinden vazgeçilmelidir.
-6284 Sayılı yasa, kendi kültür ve medeniyet kodlarımıza göre yeniden gözden geçirilmeli, yeniden yapılandırılmalıdır.
-Evden uzaklaştırma tedbirleri kaldırılmalıdır.
-Taraflar dinlenmeden, deliller sorulmadan masumiyet karinesini ihlal edilerek karar verilmesinin önüne geçilmelidir.
-Aile içi kavgalarda af müessesi geçerli olmalıdır.
-Genç yaşta evlendikleri için ceza alan, ancak evlilikleri devam eden, çocukları olan kişilere verilen hapis cezaları kaldırılmalıdır.
-Evlilik öncesi eğitim kursları zorunlu hale getirilmelidir."
İLKHA