İstanbul’da 33 ülkeden 120 temsilcinin katılımıyla, “Avrasya'da İslam, Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" ana başlığı altında “Avrasya’da İslam’ın Geleceği ve Dini İstismar Eden Hareketler”, “Avrasya’da Dini Bilgi Üreten Kurumlar”, “Yeni Medya ve Din İstismarı”, “Küresel Tehdit ve Şiddet Hareketi-DEAŞ”, “Küresel Bir Tehdit Olarak FETÖ Hareketinin Avrasya Yansımaları” ve “Din İstismarını Önlemenin Yolları ve Çözüm Önerileri” alt başlıklarının oturumlar halinde masaya yatırıldığı şûra, değerlendirme oturumun ardından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından okunan sonuç bildirgesiyle sona erdi.
Dört gün süren şûranın sonuç bildirgesini okuyan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Ağustos 2016 tarihlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği ‘Olağanüstü Din Şurası’nda alınan kararların, Avrasya İslam Şurası'ndaki katılımcılar tarafından müzakere edildiğini ve maddelerin içeriğinde tam bir mutabakata varıldığını belirtti.
“Diyalog adına kelime-i tevhidi parçalayan örgüt”
FETÖ’nün, dinî bir cemaat olarak nitelenemeyeceği hususunda fikir birliğine varıldığını kaydeden Görmez, “FETÖ, dini bilgi kaynakları şaibeli olan, İslam ümmetinin vahdetini parçalayan, kul hakkı ve kamu hukukuna tecavüz eden, zekât ve sadaka gibi ibadetleri suiistimal eden, diyalog adına kelime-i tevhidi parçalayan, din kisvesi altında kamufle olmuş bir güç, çıkar, istismar ve terör örgütüdür.” dedi.
FETÖ’nün Doğu Blokunun dağılmasının ardından Avrasya Coğrafyasında ortaya çıkan eğitim boşluğunu doldurma ve sözde Anadolu’nun Müslüman kimliğini o bölgelere taşıma söylemiyle okullar açarak çeşitli faaliyetlerde bulunduğunu hatırlatan Görmez, “Kurduğu müesseseler, bir projenin ürünü olan gizli siyasi emellerini hayata geçirmenin bir aracı haline gelmiştir. Neticede mezkûr coğrafyalarda yaşayan insanlara sahih bir din anlayışı ve eğitimi götürmeyerek sadece o ülke insanlarını hayal kırıklığına uğratmakla kalmamış aynı zamanda onların maneviyatlarını diri tutacak İslam’a dönük beklentilerini, umutlarını boşa çıkarmış, çarpıtılmış bir din söyleminin öncüsü olmuştur.” ifadelerini kullandı.
El-Kaide ve DAEŞ gibi yapıların, eylemlerini temellendirirken Kur’an ve Sünneti amaçları doğrultusunda çarpıtan örgütler olduğuna vurgu yapan Görmez, bu yapılar karşısında ise hoşgörü, sevgi, barış ve diyalog gibi kavramlar vasıtasıyla FETÖ’nün “ılımlı İslam” takdimi ile kendilerine zemin oluşturduğunu söyledi.
Batı medyası ve maksatlı bazı çevrelerce İslam ile terörü yan yana getirme çabalarına değinen Görmez, İslam ve terörün birlikte zikredilmesinin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu söyledi.
“Din eğitimi alanında sahih İslam anlayışını oluşturacak müfredatlar hazırlanmalıdır”
Din istismarının önlenebilmesi için atılması gereken en önemli adımın, genç kuşaklara sağlıklı ve yeterli bir din eğitimi verilmesi olduğunu söyleyen Görmez şöyle konuştu: “Modern zamanlarda ve ideolojiler çağında yaşanan dini toplumsal savrulmalar karşısında tarihten tevarüs edilen eğitim-öğretim yöntemleri ile yetinilmeyip zamanın ruhunu yakalayabilecek tarzda eğitim yöntemlerinin güncellenmesinin gereği açıktır. Bu tür yapılarla etkili bir mücadele için dini müesseseler güçlendirilmeli, din eğitimi alanında sahih İslam anlayışını oluşturacak müfredatlar hazırlanmalıdır. Bu kapsamda Avrasya coğrafyasının köklü dini, tarihi ve kültürel mirasını disiplinler arası bir yaklaşımla ele alacak “Avrasya İslam Araştırmaları Merkezi” düşüncesinin hayata geçirilmesi konusunda gerekli girişimler ivedilikle başlatılmalıdır.”
Tarih boyunca İslam toplumlarında ortaya çıkan ve Müslümanların ortak kabulüne mazhar olan fıkhi ve kelamî ekollerin İslam kültüründe var olan çeşitliliği ve ilmi zenginliği ifade ettiğini belirten Görmez, “Dolayısıyla her türlü dini, mezhebi ve etnik çatışmaya yol açan dini yorum ve izahlardan kaçınılmalı, bu tür aidiyetleri dinî aidiyetin üstünde gören anlayışlar reddedilmelidir.” diye belirtti.
İLKHA