Batı dünyası hep İLAHLAR ülkesi olagelmiştir. Korku ve sevgilerine göre ilahlar türetir; acıkınca da yiyebiliyor. En son çiğnedikleri ilahları da “hukuk ve demokrasileridir.” Başlarını yesin!
Haçlı; imha tecrübesine sahiptir. Bağışıklık sistemleri geliştiğinden, yalan söylerken yüzleri de kızarmıyor.
Şirkin karanlık dönemlerinde, ilahları çatıştırdılar. “Ateşi çalan küçük tanrı Promete, büyük tanrı Zeus'un gazabıyla Olimpus Dağı'nda zincire vurularak kartallara yem edilir.
Sonra, Hz İsa (as)'ı çarmıha vurup ağıtlar yaktılar. Çilesinden, “çirkef ve günahlarını” örtecek “endüljansı/vaftizi” türettiler. İsa(as)'nın, hayata karışmaması için laik olması lazımdı. Bunun için de O'nu; insanların ulaşamayacağı makamlarda, Olimpus Dağı'nın da ötelerinde bir ilah oğlu yaptılar. İsa(as)'nın hakkı İsa'ya, Sezar(lar)ın hakkı da Sezar'a verilmişti.
“Ashab-ı Kehf'i mağaraya gömen, Hiroşima'ya atom bombası atan, Halepçe'ye atılan gazları satan; kadını pazarlayan” da en geç bir hafta sonrasında VAFTİZLE arınabilirdi. Çocukluğumdaki “23 Nisanlar” gibi; “Geldi 23 Nisan/ Neşe doluyor insan..” ne güzel değil mi?
Hata, keyfilik ve yalanların bedelinin insanlığa maliyeti konusunda en tecrübeli olan Batı'dır. Yüz Yıl Savaşları, Otuz Yıl Savaşları, I.Dünya ve II. Dünya Savaşlarının her birinde ağır bedeller ödedi, yerle bir oldu.
Bunların en sonuncusu olan II. Dünya Savaşı sonrasında; harab olan Haçlı; canavarlaşmaktan, insanlığa iltica eder gibi oldu.
“BM, Adalet Divanı, IMF, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi..” gibi eserler belirdi.
Marxizm ve Materyalizm'in hâkim olduğu Batı'daki durum, günümüzde de aynı.
Hz İsa(as)'nın başına gelenler; bu yapılanmaların başına da geldi. Bu yapılanmaların da yine eski karanlık hesaplara dayandığı çok geçmeden görüldü.
Kurumlar; gasp ve çeteciliklerinin aklandığı sığınak olarak kullanıldı. BM'nin 5+1'inin tümünün suç dosyaları kabarıktır.
Kayda değer tüm ülkelerin onayladığı BM Yasaları; güçsüze karşı tavizsiz, güçlüye karşı da hadsiz tavizkârdır. Suriye'de görüldüğü gibi.
Bilinmeli: Haçlının rahatlıkla yiyebileceği sahte ilahlara dönüşen yasalarına güvenmenin sonucu; dramdır, hezimettir.
Şu an İslama ve Müslüman halklara karşı topyekûn bir Haçlı savaşı ilanı yürürlüktedir.
Bu gün; 5+1 ülkeleri; planlı, örgütlü ve ittifaka girmiş korsanlar gibi hareket etmekte.
*Hedefleri; “küresel hatta bölgesel hesaplara karışabilecek” Müslüman bir ülke bırakmamaktır.
Hinliklerini; Türkiye'deki HAYIR cephesine duydukları ilgiden de net görebiliriz. Haçlı fitnesi ve yerli işbirlikçilerinin yerliye, İslam'a karşı İTTİFAKLARI, hiçbir zaman bu kadar açık olmamıştır.
Darbe silsilemizin sonuncusu FETO İhanetinde; Anadolu halkından ilk ve son en ağır darbesini alan Emperyelizm; artık kendisi, tüm teçhizatıyla bizzat savaş meydanına inmiştir. Zinhar görüle, duyula!
Böyle bir durumda Recep Tayyip ERDOĞAN; yerlidir, millidir, yıkılmaması gereken bir kaledir. Camiaların özel hesapları ise şimdilik duyuna kalması gereken işlerdir.
“Müminler ancak kardeştir. Mü'min, bir delikten iki kere sokulmaz.” Son pişmanlık da fayda vermez.
Not: Halepçe; çağdaş yezitlerin Kerbela'sıdır. Dersim, Zilan, Humus ve Hama'nın kardeşidir. Yüreğimiz, O Mektebin talebesi olagelmiştir. Selam şehide!