Önce sonda söylenecek sözü başta söyleyelim: Aşağıda yazılanlar, ABD'nin bilinmeyen yüzü “fakirlik ve evsizlik” sorununa dairdir.
ABD'de kapsamlı bir “sosyal devlet” uygulaması yok. Evsizler ve fakirlerin nüfusu ABD resmi kurumları verilerine göre gittikçe artıyor. Bu artış sosyolojik olarak insani duyguların ölmesine ya da yok olmasına paralel olarak gün be gün katlanıyor. İnsanlarda karşılıksız yardım etme duygusu, akrabalık, örf-adet kaybı ve din bağı azaldıkça kişiselcilik, merhametsizlik ve kapitalizmin acımasızlığı sokaktaki fakir ve evsiz sayısını çoğaltıyor.
Dünyada evsizlerin en çok yaşadığı şehrin New York olduğunu biliyor muydunuz? 60 bin evsiz yaşıyormuş New York'ta. Daha ilgincini size söyleyeyim mi? Bunların 22 bini çocukmuş.
Yine bu konuda ikinciliği göz kamaştıran yanıltıcı çekiciliğiyle Los Angeles elinde tutuyor: 57 bin 737 kişi. Sinema endüsrisinin merkezi olan Hollwood da bu bölgede yer alıyor.
San Francisco'da ise 15 bin 400 kişi evsiz. Aplee, Google gibi meşhur teknoloji markaları da burada bulunuyor.
Seatle'da da 13 bin 400 evsiz yaşıyor. Burada meşhur Microsoft şirketinin merkezi bulunuyor.
Teksas eyaleti, Houston, Dallas ve San Antonio şehirlerini de içine alan bölge olarak 14 bin evsizi barındırıyor. Üstelik burası ABD'nin petrol ve doğalgaz üretiminin kalbi olarak biliniyor.
Florida'nın Miami şehri ise 8 bin evsizi bağrında tutuyor. Halbuki burası sahilleriyle meşhur bir turizm merkeziymiş.
Anlaşılan bu eyaletler yani ABD, evsiz ve fakirleri üretimden gelen bir yetersizlikle değil, Kapitlizmin vahşi pencesinde doğurmuş. Sosyolojik bir vaka olarak ABD'nin sona yaklaştığının verilerini okuyoruz dersek abartmış olmayız.
2016 verilerine göre ABD'de yaklaşık 550 bin evsiz bulunuyor. Bu veriler “ABD Konut ve Kentsel Gelişim Bakanlığı” verileridir. Unutmayalım ki dünyanın en büyük ekonomisinden bahsediyoruz. Bunun Türkçesi şudur: Türkiye'nin 47 şehrinin nüfusundan daha fazla “evsiz” var ABD'de.
Peki, bu verilere göre düşünüldüğünde bu kadar evsiz nüfusun var olmasının temel nedeni ne olabilir? Elbette işsizlik ve sistem…
Kapitalizmin merkezi olan ABD, vatandaşına 20 yıl gibi ömürlük taksitlerle ev sağlıyor. İlk başta gayet iyi bir uygulama gibi görünüyor. Fakat biraz irdelediğinde herhangi bir sebeple işini kaybeden biri, ev taksidini ödemeyince evsizler ordusuna katılıyor. Yani insanlar kapitalizmin cazibesine kapılıp çarkın dişleri olurken bazı akasaklıklara karşı merhamet ya da şefkat göremiyorlar. Kişisel borçlardan tutun da tüketici kredileri, kiralar, sağlık sigortası masrafları, konut kredileri kişiyi sistemin kulu yapıyor. Çarkın dişlisi oluyor. Hafif bir aksama ya da isyan sonucu insanlar kendini sokakta bulabiliyor. Bu nedenle işini kaybetmeyip dört elle sarılanların korkusu, sitemi ayakta tutuyor.
Buna paralel olarak ABD'deki Fakirlik Araştırma merkezine göre resmi olarak fakirlik oranı %13.5 diye tesbit edilmiş. Bir yandan afili yapısıyla büyük finans merkezleri bir yandan kartonların üzerinde yaşamaya çalışanlar… ABD'nin dünya medyasına servis ettiği görkemli yaşam ve parıltılı caddelerin arkasında/arka sokaklarında kol gezen şeyin evsizler ve fakirler olduğunu zaman zaman duymuşsunuzdur.
Bazen lokantaların önünde ya da çöpleri karıştırırken bazen de metro istasyonlarında, tren vagonlarında ya da mazgalların üzerinde soğuktan korunmaya çalışırken görmüşsünüzdür ekranlarda. Hatta sokaklarda dilenirken önlerine koydukları pankartlarda kimi işten atıldığını, kimi evsiz olduğunu, kimi ABD için savaşıp şimdi aç kaldığını vurgulayan yazılar yazıp “Lütfen yardın ediniz” diye talepte bulunuyor.
Her ne kadar meşhur santraç ustası Gary Kasparov: “Başarılı bir sosyalist düzende yaşamaktansa başarısız bir Kapitalist düzende yaşamayı yeğlersiniz.” dese de her ikisi de insanlığın belası...
Peki bu yazı neden yazıldı? Hatırlayınız! Trump, İran'daki olaylar için ne demişti: “…yiyecek ve özgürlüğe açlar.”
İnsan bir söz söylerken dönüp kendine bakmaz mı?