Belki klasik bir deyim olur ama tekrar bunu dile getirelim. ABD'nin kırmızıçizgisi israil'in güvenliğidir. Bu konuda, tüm satranç taşlarını bu dengeye göre kurar. israil'in güvenliği ABD'nin kadim politikalarındandır. Bolton'un Türkiye'den önce israil'e uğraması hatta burada Türkiye'yi kızdıracak açıklamalar yapması da bu siyasetin değişmediğini göstermektedir. Bu bakımdan ABD siyasetini yansıtan Bolton'un açıklamalarında yeni bir şey yoktur. Peki, şimdi Ankara'yı kızdıran Bolton'un mesajında yeni olan nedir ona bakalım:
Takip edenler bilir ki, Bolton, israil ve Türkiye'ye gelirken, ABD'nin bölge politikalarında daha etkili olan Dışişleri Bakanı Pompeo, Ürdün, Mısır ve Körfez ülkelerini kapsayan bir görüşme silsilesine başlamıştır. Aslında ABD'nin gerçek niyetini Bolton'un zaten bilinen açıklamaları değil, Pompeo'nun gezi sonuçları ortaya koyacaktır.
Bu gezi sonucunda israil'in güvenliğini etkilememek koşuluyla ABD, kara gücü olarak kullandığı YPG partnerinden vazgeçerken, daha büyük bir kazanç elde etmeyi ummaktadır. O da PKK/YPG karşılığında Türkiye'yi razı edip Kerkük'e yerleşme hesaplarıdır. Zaten ortalığı karıştırmasının akabinde Trump da baklayı ağzından çıkarıp “Suriye'den çekilecek askerlerin Kerkük'e yerleşeceklerini” söylemesi de asıl amacını göstermektedir.
Asıl hedef olan, buradan İran kontrol edilebilecektir. Irak merkezi yönetiminin aleyhinde olan bu girişimin Türkiye'nin beklentilerine de asla uymadığı bir gerçektir. Ancak Bolton'un israil'den yaptığı açıklamanın bu pazarlığın kapısını aralamak olduğunda kuşku yoktur. Şayet Suriye'den bir çekilme olursa, önce Erbil'deki ABD'nin üssüne yerleşilecek, sonra da Kerkük için baskılar başlatılacaktır… Diğer taraftan Suriye topraklarında olan Türkiye sınır koridorundaki 16 ABD üssü kime teslim edilecek sorusu da ortada duruyor.
Suriye'deki bu üslerin Arap bloğuna bırakılması, bu vesileyle Türkiye'den taviz koparmak ve İran'ı izole etme hesaplarıdır. Tam bu noktada Pompeo'nun gezisi bu konunun neresindedir? O da ABD'nin derin hesabı çerçevesinde Arap-israil barışını sağlamayı amaçlamaktadır. Bunun için İran karşıtlığı üzerinden oldukça elverişli bir hava yaratılmıştır. İran tehlikesini uzaklaştırma karşılığında, sekiz Arap ülkesinden, israil ile zaten uzun zamandır yürüttükleri arka bahçe diplomasisini aleni hale getirmek ve ilişkileri normalleştirmeleri istenecektir. Bu yüzden onlara da İran'ı durdurma karşılığında bazı vaatlerde bulunduğudur.
Sonuç olarak; bu dengenin ortasında israil, Suudi Arabistan ve Mısır yatmaktadır. Hatta Suriye'deki ABD üslerinin Mısır'a bırakılması ve diğer Arap ülkelerinin İran karşıtlığıyla desteklenmesi hedeflenmektedir. ABD bunu yaparken de Şii-Sünni bloğunu kullanacaktır. Bu da israil'in güvenliği için en sağlam kalkan olacaktır… Aynı denklemde bu ziyaretlerin diğer bir amacı da Arap ülkelerinin Suriye ile ilişkilerini yeniden düzenleyip Türkiye ve İran'ın Suriye'deki etkinliğini azaltmak ve Rusya-Esed yakınlığını ortadan kaldırıp ABD'nin “israil güvenliği” için kadim politikalarını sürdürme girişimleridir.