ABD'nin Suriye'den çekilme söylemi ve bunun üst perdeden dile getirilmesi, gündemi birden değiştirdi. Sanki beklenen bir durum değilmiş gibi algılandı. Aslında geçen yıllarda hatırlarsanız Trump, Suriye'den çekilme talebini yine dile getirmişti. Ne de olsa Suriye'den çekilme, seçim vaatleri arasında yer alıyordu. Fakat gerek Pentagon'un gerek ABD'nin derin devleti bunu kabullenmeyip Trump'a söylediğini geri aldırttı. Tabi bu durum Trump'ın iktidar olup muktedir olmadığı ilk dönemine denk geliyordu. Henüz ABD'nin derin yüzüyle karşılaşmayınca söylemi böylece yutturuldu. Fakat bir şekilde çekilme işlemi olmalıydı. Çünkü yeni politika, siyaset eksenli değil iş adamı anlayışıyla devlet yönetilmeli olunca o da daha çok buna yöneldi. Suriye'ye harcanacak para iç siyasette ikinci bir dört yılı bile kazandırabilirdi.
Dolayısıyla Erdoğan'la yapılan uzun görüşmelerde geri çekilme bu görüş temelinde dile getirildi. Buna göre anlaşıldığı kadarıyla DAİŞ ile savaşın öznesi artık ABD değil Türk ordusu alacak. Bu da ABD'ye maliyet külfeti getirmeyecek. YPG ve türevleri ise yeni ortak olarak Fransa ile dans edecekler. Fransa'nın ABD'nin yerini alması veya doldurması mevcut bin askeri ile mi olacak yoksa yeni sevkiyatlar mı olacak? Hep beraber bekleyip göreceğiz.
Trump'ın “birliklerimiz eve dönüyor” söylemine gelince, görünüşte heyecanlandırıcı gelse de yarın tam tersinin olmayacağı düşünülemez. Çünkü Trump ile başlayan yeni ABD siyaseti, her an her şeyin olabileceğine dairdir. Yine de ABD birliklerinin dönmesi pat diye olacak iş olmadığı herkese ayandır. 3-4 ayı bulacak olan bu çekilmenin altında bir çapanoğlu var mı diye düşünemeden edemiyor insan. Neden? Çünkü tam da sınır ötesine yapılacak yeni bir operasyon vardı. ABD dahil konuşan herkes bunu ötelemek için bir gayret içindeydi. Birden ABD bir açıklama yaptı ve Patriot füzelerinin Türkiye'ye verileceği konuşuldu. S-400'lere nazaran özellikleri oldukça düşük olmalarına karşın fiyatları 3/1 daha pahalı olan bu füzeleri Türkiye alacak. Yani önce sırt, sıvazlandı. İyi çocuksun denildi.
Sonra uzun telefon görüşmelerinde DAİŞ ile mücadele veya oluşacak boşluğa Türkiye'nin yerleşeceği gibi alınan kararlar ve verilen vaatler sonucu, çekilme gündeme geldi. Derken Türkiye operasyonunu erteledi. Bu belki de ufak çapta lojistik bazında devam etse de üç-dört ay çekilme adına ABD zaman kazanacak. Bu zaman sürecinde ise YPG'nin Suriye siyasetinin resmi bir parçası olması gerçekleşecek. Böylece Türkiye bir şey yapamayacak. Çünkü ABD şu anda YPG için bu planı gerçekleştirme temelli bir gayret içindedir. Şayet Türk ordusu sınırı geçseydi bu plan gerçekleşmeyecekti. Fakat şu an YPG'nin Suriye'nin remi siyasi figürü olması, operasyon askıya alındığından dolayı ihtimal dahilindedir.
Bu çekilme ile beraber ABD askeri unsurlarının icra ettiği görev ve sorumluluklar, yani DAİŞ'e karşı mücadele Erdoğan'a kalmış oldu. Sahadaki durum incelendiğinde bölgedeki Arap aşiretlerinin YPG'den memnun olmadıkları ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü istedikleri görülecektir. Bu durum YPG için büyük bir eksiklik olacağından boşluk ABD icazetiyle Türk askeri tarafından doldurulacaktır.
İşte tam bu noktada Türkiye; Rusya ve ABD arasındaki bu iki yönlü ilişkisiyle daha çok dikkatleri çekiyor. Şayet Türkiye, diplomatik bir evrilmeyle bu gelişmeyi beslemezse bu boşluğu dolduramayacaktır. İran ve Rusya faktörü ABD ile gelişen yeni ilişki, dikkatli ve uygun bir siyaseti beraberinde getirmezse, siyasi bir provokasyon için saha da çok malzeme var.
ABD'nin ‘niye çekildiğini anlamadığını' söyleyen Putin'in söylemine karşılık aklıma birden Ecevit'in “Öcalan'ı niye bize verdiler anlamadım” deyişi geldi.