"ABD-Suudi ilişkileri hiçbir zaman sadece petrolden ibaret olmadı. İşin aslı, petrolden elde edilen inanılmaz gelirin, rakiplerini ya da müttefiklerini değil de ABD'nin kendi kilit sektörlerini güçlendirmesidir. Eğer Suudiler bu ilişkiyi gerçekten bitirmeyi düşünüyorlarsa, uzun vadeli sonuçlar Amerikan ekonomisi ve politikasını yeniden şekillendirebilir. Nasıl şekillendireceğini ise pek çok yorumcu ve karar alıcı bile henüz kestirebilmiş değil." (ABD'li akademisyen Mark Levin)
Amerika, tükettiği enerjinin %42'sini petrolden sağlamaktadır. Bir günlük petrol ihtiyacı takriben 22 milyon varil. Bu rakam, dünyadaki petrol tüketiminin dörtte birine eşdeğerdir. ABD, petrol ihtiyacının yüzde kırkını kendi üretimi, geriye kalan yüzde altmışını ise dışardan karşılamaktadır. İthal ettiği petrole ödediği para yılda 300 milyar dolar.
Amerika ekonomik ve askeri gücünün ayakta kalması bu petrolün daimi olmasıyla mümkündür. Amerika'daki sadece araba sayısı 250 milyon. Aslında Amerikan gücünün sona ermesi için devasa ordulara, nükleer füzelerin ateşlenmesine gerek yok. Akan petrol vanalarının tersine dönerek kesilmesi imparatorluğun çökmesi için yeterlidir. 1973'deki petrol ambargosuyla bunu iyi anlayan Amerika, ne pahasına olursa olsun enerji kaynaklarını kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.
Dünyanın en önemli petrol üreticileri Müslüman ülkeler. Bunun başında da Suudi gelmektedir. Amerika, petrolsüz yaşayamayacağını ve bu paraları vermek zorunda olduğunu biliyor. Tek çare; petrole verilen bu milyar dolarların tekrar Amerikan bankalarına geri dönmesi. Sadece kendi ödediği paraların değil, petrol üreticisi ülkelerin petrolden kazandığı paralar da kendi rakiplerine gitmemeli. Giderse doların küresel para birimi olma durumu ve dünya üzerindeki hegemonyası ortadan kalkacaktır.
Bu hâkimiyeti uzun yıllardan beri küresel manada yürüttüğü sömürü çarkı sayesinde sağlamaktadır. Bu çark durduğu ya da aksadığı an işi bitmiştir.
2015 yılında Suudi Arabistan'ın ABD'ye yönelik ihracatı 22 milyar dolar, ABD'nin Suudi Arabistan'a ihracatı 19,7 milyar dolar. Suudi, Amerika'ya petrol verirken, karşılığında ise ihtiyacı olmadığı halde ha bire pahalı silahlar almaktadır. Trump'un son Riyad ziyaretinde bir kalemde sadece 380 milyar dolarlık anlaşma imzalandı. Bu, Suudi'den yıllarca tek dolar ödemeden bedava petrol alınması demektir.
Bunun yanında Amerikan bankalarında Suudilerin petrolden kazandıkları 750 milyar dolarlık FED tahvili ve bonosu var. Bu tahvillerden elde edilen kar, yine Amerikan şirketlerinin kasasına akmaktadır. Bu paranın sahibi Suud yönetimi olsa da gerçek sahibi Amerika'dır. Bu paranın bir anda bankalardan çekilmesi ekonomik olarak zor günler geçiren Amerika için tam bir felaket olacaktır. Riyad yönetimi istese bile bu parayı alamaz. Alma yoluna gittiği an, bu paraya el konulması için terörü destek veren ülkeler listesine Suud yönetiminin eklenmesi yeterli olacaktır. Ayrıca Suud'un kraliyet ailesi dâhil tüm güvenliğini Amerikan güvenlik şirketleri sağlamaktadır. Bir işaret Suud hanedanının sonu ve başka bir hanedanın başlangıcı olur.
Dolayısıyla Suud yönetimi, Amerika'nın her dediğini yapmak durumundadır. İçerde çok katı İslami bir yönetim gibi gözükürken, Amerika ile ilişkilerde en laik ve seküler yönetimlerden geri kalmamaktadır.
Allahu Teâla, bu Ramazan ayında tüm şahıs ve yönetimlere, insi ve cinni şeytanların hegemonyasından kurtulmayı, Allah'a kul, ümmete gerçek hadimler olmayı nasip etsin.