Verilmiş sadakamız, alınmış dualarımız varmış. Bunu tüm ülke için söylüyoruz. Öyle yoğun, öyle ağır, öyle çetin bir hafta yaşadık ki, seksen milyonluk devasa bir millet adeta uçurumun eşiğinden döndü. Geleceğe dair ümitlerinizin beşiği ve hayallerinizin ekildiği yurt/vatan/diyar/memleket artık ne derseniz deyin hayatınızın zemini, altınızdan çekiliyor ve bir anda boşluğa düşüyorsunuz. Gelecekte güven içinde bir dünya kursunlar diye çocuklarınıza inşa ettiğiniz yuvanızın çatısı, hanenizin tavanı bir darbeyle parçalanıp atılıyor. Bunu zerre kadar akıl ve muhakemesi olanın kabul etmesi mümkün müdür? Çok büyük bedeller ödeyerek kıyıda köşede biriktirdiğiniz haklarınıza ve özgürlüklerinize birileri tarafından bir lahzada el konuyor. Buna ise değil insanın, herhangi bir hayvanın dahi tepki vermemesi mümkün müdür?
Çok şeyler oldu, yazıldı, konuşuldu ve şu vakitten sonra da uzun bir süre ana gündem bu olacak. Öyle itiraflar, öyle ifşaatlar, öyle bağlantılar ortaya çıkacak ki, neredeyse depremlerle yaşamaya alışmak gibi sarsılıp duracağız. Hem devasa derdestler ve vatandaşlıktan ihraçlar olacak. Geçmişte Gülen grubundan birine selam verenlerden tutun, onların yurtlarında, dershanelerinde kalmış, zamana, sızıntıya filan abone olmuş onbinler belki yüzbinler için zor bir dönem başlayacak.
Bu arada, toplumda aralarında husumet bulunanlar ‘işte bu da onlardan' diyerek birbirini ihbar edecek ve yaşın yanında nice kurular da yanacak. Aileler, piyasa, eğitim öğretim hepsi bundan etkilenecek. Görevden atılanlar, halktan dışlananlar, yüzbinleri bulacağı için ciddi sosyal kırılmalar olacak. İntihar vakalarında ciddi artışlar bir yana, psikolojik bozukluklar zirve yapacak. Başta kamu olmak üzere, tüm özel alana dahi sirayet eden bir güven bunalımı etkisini hissettirecek ama bu kahraman halk bütün hepsini sindirecek.
Ve silahlı kuvvetler, nam-ı diğer ordu. Fethullahçı kliğin örgütlendiği batı cephesi ile, laikçi Kemalist ve ulusalcı kliğin doğu cephesi arasındaki hakimiyet mücadelesi bu defa batı cephesinin mağlubiyeti ile sonuçlandı. Tabi mağlup olmaları demek tamamen bittiler anlamına gelmiyor. İkincisi de bu yenilgilerinin sebebi doğu cephesinin saldırısı değil, halkın müdahalesi idi. Ve kısa zamanda batı cephesi büyük oranda deşifre olacak ve ordu içerisinde çok çok pasifize edilecek. Halihazırda başka bir seçenek de bulunmadığı için yerlerine ulusalcı subaylar atanacak. Bu ise, ‘al birini vur ötekine' anlamına gelecek. Bu şartlarda yeni bir ordu kurulması veya mevcut silahlı yapıya format atılması da muhal göründüğüne göre, ‘halihazırdaki tehlikeyi önleyelim de nasıl olursa olsun' aceleciliği ile hareket edilecek.
Bu arada asıl amacına ulaşamayan ABD içindeki üst akıl olduğuna göre, yaşadıkları hayal kırıklığı üzerine pes etmek değil, öfke ve kudurmuşlukla diğer planlarını devreye sokacaklardır. Hatta sadece kredi notunu düşürmek gibi sembolik darbeler değil daha ötesine geçecekler ve ellerindeki Reza Zarrab ile Erdoğan'ı mahkum etmekten tutun, ‘siz DAEŞ'e destek veriyorsunuz' tezini yüksek perdeden dile getirip BM Güvenlik Konseyinden bir takım yaptırımlar ve buna bağlı olarak ambargolar, blokeler gibi daha bir çok hamlede bulunacaklardır.
Kullanma ömrü bitti deyip ellerindeki vaizi teslim etme ihtimalleri olsa da bu kısa vadede mümkün değildir. Çünkü o zatın iadesi, yüz altmıştan fazla ülkedeki okulların da geleceğini riske atmak olacaktır ki bu kadar zahmetle örülen ağın Erdoğan'ın ya da Türkiye'deki ABD karşıtı dindar halkın hatırına çöpe atılmasına öyle kolay razı olmayacaklardır. Ha diyelim ki, teslim ettiler o zaman da sağ veya sağlam vermeyecekleri aşikardır.
Okuduğunuz satırlar karamsarlık vermesin. Çünkü bu halk, öyle bir destan yazdı ki, inanın sanki küllerinden dirildi. Tüm İslam ümmetine ab-ı hayat suyu serpti. İslam aleminin damarlarına taze kan pompaladı, ölmüş dimağlara ruh üfledi.
Başta ABD olmak üzere tüm düşmanları da asıl çıldırtan deli eden bu oldu. Onlar için siyasi ve askeri ayak oyunları bitmez ama halktan bunu beklemiyorlardı. Bu darbeyi en son komşumuzda gerçekleşen 1979'daki İslam İnkılabında yemişler ve kahrolmuşlardı ya benzer bir acı duydular.
Bundan sonra büyük şeytan ve avanelerinin asıl hedefi, demokrasi diye bağırarak değil ‘Allahüekber' diye kükreyerek kendini silahların, tankların karşısına atan halkın bizzat kendisi olacaktır.
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırız.