Afganistan, İslam coğrafyaları içinde 1979 Rus işgalinden beri 40 yıldır bir savaş ülkesi..
40 yıldan önce de İngiliz emperyalizmiyle uğraşıyordu. Kardeşlerimizin babaları şehit oldu, bayrağı devralan oğulları şehadete yürüdü, sıra torunlarda… Maşallah, Barekellah..!!
Nesillerin her biri, kendi döneminde; büyük küfür, şirk ve zulüm odaklarıyla; dinozorlarla, devlerle savaştılar; o öpülesi topraklara girdiklerine pişman ettiler. Kendi imkân ve kabiliyetleriyle zaferlerin eşiğine kadar vardılar, zaferlere erdiler ama nihai zaferi bulamadılar...
Bir Bedir, bir Uhud gibi algıladığım Afgan Cihadını; Sultan Alparslan’ın Diyojen’le savaşı; Tarık bin Ziyad’ın İspanya’ya geçişi veya Asya ve Avrupa’nın içlerine yürüyen akıncıların muzaffer ve mağrur destanları gibi okudum; anlattım.
Her idrak ettiğimde; göğsüm kabarır, tüylerim diken diken, yüreğime gömdüğüm tekbirlere karışıyorum. Hemen ardından; ağıtların, dramların, eyvahların; yarım asırlık savaş mağdurlarının hüznüne bürünüyorum.
Devlere, boyun eğdiren ama İlahi ferman; “tevhid, istişare; bir vücudun azaları olmakta..” tekleyen kardeşlerim için, izah edemediğim isyanlara bürünüyorum.
Bilemiyorum… Doluya koysam almıyor; boşa koysam dolmuyor ama ciğer atılmıyor.
Kardeşlerim için asıl diyeceğim ABD’nin barış müzakereleri meselesi.
Özellikle sille aldığı Vietnam Direnişinden sonra ABD, malum taktikler izliyor.
ABD; bu gün yeryüzünde Devletler ve devlet olamamış yapılarla olmak üzere iki tür savaşım veriyor.
*Devletlerle; ilk aşamada kaba kovboy kuvvetiyle savaş veriyor. Zorla boyun eğdirdiği yerlere; Irak ve Afganistan’da olduğu gibi işbirlikçi yönetimler getiriyor.
Boyun eğdiremediği devletleriyse çözüm masalarında bunaltıyor; teferruatlar üzerinden ceza kesmeye çalışıyor. Kriz, kaos ve terörle boğuşturuyor. İran ve Türkiye gibi.
*Devletleşememiş yapılar ve cepheler için de aynı şeyi farklı araçlarla yapıyor.
En başta terörist ilan ediyor. Afgan Cihadı gibi.
Afgan Cihadını bertaraf etmek için, “Sağdan Yanaşan Şeytan” rolünü oynuyor.
Suret-i Haktan görünerek, hakikat olan ne varsa bunun tüm sahte ve yalancı tür, tarz ve şekillerini oynuyor.
Şanlı Afgan cihadı karşısında muradına varamayacağını anlamış; umudunu müzakere masalarına, hakem kararlarına bağlamıştır.
Bunun için; Kritik Barış Müzakereleri teklifleri yapmakta. Güzel ama Büyük Şeytan, samimiyetsiz, hinlik düşünüyor.. Afganistan’dan çekiliyor gibi ama etkili askeri teknolojiyi acımasızca kullanıyor.
İstihbaratı en etkin şekilde, yapılandırıyor; işbirlikçi sayısını artırmak için; cihat cephesine “savaş bitecek, çekilirim” tiyatrosunu oynuyor. Bununla, Mücahitleri; uzlaşmaz, barış istemeyen cephe olarak işliyor.
Görünen o ki; Afgan cihadını yarım asırdır, değişik cephe adları ve farklı imkanlarla ayakta tutan Bedrin Aslanları; işin farkında. “üzülmemişler, gevşememişler; inanıyorlar ve en üstündürler” ama bunun böyle sürmesi şart.
Büyük şeytan; kaçıncı kezdir; çekilme ve barış müzakereleri senaryolarıyla cihat cephesini sarsmaya çalışıyor. Kardeşlerimiz elbette görüşecek, masalara oturacaklar. Bunda beyis yok. Önemli olan ilkelerinden taviz vermemeleri; gittikçe daha çok kenetlenmeleri, diyalog ve istişarelerini artırmaları ve en önemlisi de “onlara karşı besili at(teçhizat, eğitim, silah..)’lar beslemeleri” ve “kafirlere karşı sert, aralarında merhametli olmaları” ve “kafir ve zalimlerin, kendi ruhlarında mücahit korkusunu sürekli hissetmeleri” durumudur.
Unutulmamalıdır ki; ABD ve Yahudi Sermaye, gasp ve irtikap için dünyaya savaş açmış; dünya halkları da aslında ilan edilmemiş bir ittifaktalar ki; selam bu ittifaka ve Afgan Cihadına!
KISSA:
1-Aylan Kurdî’nin; “Aylan Bebek” olarak anıldığı bir BM’de; kardeşlik ve adaletin aksine; duygusal vicdan yapılmakta; her kes milli hassasları için aksesuar aramaktadır. Artık; zaman/zemin; dolaylamaları, mühendislikleri yemiyor; güzel olsa da yetmiyor!
2-Mısır; yaptığı zulmün içinde boğulmaya doğru gidiyor. Kral ölecek ama dileğimiz; “Yaşasın yeni kral!” denilmesin.
3-Türkiye; ilan edilmemiş yeni seçimlere hazırlanıyor. İlkeler, renk, ruh denen her şey yine karışacak. Sahadaki etkililer; ilkelerin değil, özel hesapların yüklendiği gemiyi kurtarmanın hesabında. Bize düşense….(!?!)