8 Kasım‘da ABD‘de yapılan başkanlık seçimleri doğal olarak tüm dünyada ilgi ve merakla takip edildi. Bir yere kadar bu seçimin takibi irili ufaklı, her ülkeyi ilgilendirecek niteliktedir.
Özelikle “hangi partinin ipi göğüsleyeceği ve yeni başkanın insani nitelikleri ile karakteri üzerine tutarlı analizler yapmak siyaset erbabı için elzemdir.”
Ancak Türkiye'de şahit olunan iki olay doğrusu hayal kırıklığına yol açmaktadır. İlki; belki de hiçbir ülkede olmadığı kadar büyük bir şevk ve zevk ile seçimin masaya yatırılması. İkincisi; Amerika gibi güçlü emperyal arka plana sahip derin aklın bu seçimlerden pek fazla etkilenmediği gerçeğinin göz ardı edilmesi.
Evvela: biz yıllardır Türkiye'deki seçimleri izliyoruz. Bizde seçimden günler önce ekranda boy gösteren yorumcular kendi kapasitelerince inciğini boncuğunu anlatırlar. Haritalar eşliğinde bölge bölge, il il renklendirmeler yapılır, sosyo-ekonomik tespitler canlı bağlantılar yapılır… Seçim günü en azından ertesi sabaha kadar ekranlar fuldür. Sandıklar açıldıktan kısa bir süre sonra ekranlarda oranlar gösterilir. Buraya kadar anlattıklarımız kendi ülkemizle ilgili olduğu için garipsenecek bir şey görünmez.
Lakin aynı manzarayı 8-9 Kasım arasında ABD seçimleri boyunca bire bir seyredince “Ne oluyor! Amerika'mı bizim biz mi Amerika'nınız?” diye sormadan edemedim. Her dakikası canlı yayınla eyaletlerdeki sonuçların konuşulduğu her kanalın bir ekip gönderdiği seçimlere bu denli yoğun bir ilgi ancak “Kültürel sömürüye” maruz kalmış ve zihnen teslim olmuşların yapabileceği bir şeydir.
Akademiyasından medyasına kadar bu derinlikte seyreden bir hayranlığın hiç de hayra alamet olmadığını söylemekle yetinelim. İkinci hayal kırıklığına gelince; buradaki garabet daha vahim. ABD hayranlığı, yaşam tarzının büyülediği ve gücünün esir ettiği kesimler yıllarca Obama'nın köpeklerinden, kızlarının haylazlığından, eşinin yardımseverliğinden… bahsedip durdular. ABD eşittir Beyaz Saray'daki yaşam. Aynen İngiltere eşittir Kraliyet ailesinin ahvali gibi (Prens Charles'in bilmem kaçıncı çocuğu oldu, isimi şu oldu vs.) Kimse kendi liderinin ailevi bilgilerini bu detayıyla bilmezken bazı batılı liderlerin ve ailelerinin bu derinlikte takip edilmeleri oldukça manidardır. Bu garabet şimdi de Trump'ın saçı, eşi, kızları, parası… zevkleri, “Simpson” çizgi dizisi üzerinden okültik göndermeler vs. ile sürüp gideceğe benziyor.
Burada asıl olan; ABD'nin vahşi sömürge politikalarının gündeme getirilmemesidir. Vakti zamanında Obama'nın vaadleri üzerinden umutlar hâsıl olmuş ancak Siyonist lobinin alelacele hediye ettiği “Nobel Barış Ödülü” ile Obama'nın olası manevralarının önü kesilmişti.
Şimdi yeniden Trump'ın vaadleri ve seçim öncesi konuşmaları üzerinden yorumlar yapılıyor. Sanki ABD'de derin bir devlet yapılanması yokmuş gibi, sanki tüm dünyayı yönetme hırsıyla kıvranan Neo Con + Sionist blok ipleri elinden bırakacakmış gibi…
Obama, karakteri gereği biraz daha barışçıl bir portre çizmeye çalışmış ve başta Guantanamo'nun kapatılması olmak üzere bir dizi kararlar almıştı. Aradan 8 yıl geçmesine rağmen ne Guantanamo‘yu kapatabildi ne de orduyu Afganistan‘dan çekebildi. Irak ‘tan çıkış ise tamamen ordunun teklifi ve onayıyla olmuştu. Ayrıca dünyanın birçok bölgesinde, Özelikle Ortadoğu'da çok sayıda ülkede bir fiil savaş hukukunu işletmeye devem etmektedir.
Şimdi Trump, “American first= Önce Amerika” dedi diye derin Amerika içe kapanmayacaktır. Trump “diyaloğu artıracağız…” dedi diye derin üst akıl stratejik hedeflerinden vazgeçmeyecektir.
Ayrıca Cumhuriyetçi partinin yapısını besleyen pentagon tandanslı şiddet eğilimli petrol ve silah kartelleri, çıkarlarını azami ölçüde göz önünde bulunduracaktır.
Kısaca: ABD ‘de bir parti /bir kişi değişti diye derin devletin hesapları sekteye uğramaz; ABD, emperyal yapısından vazgeçmez, hegemonyasını artırmaktan geri durmaz, israile verdiği desteği azaltmaz, İslam Dünyasını rahat bırakmaz…
Bir süre sonra, küresel tüccar olan Trump 'ın daha da zenginleştiği ve ABD ‘in ticari bağlantılarının arttığı görülecektir. Fakat derin aklın ilgi alanına giremeyecektir. O ve partisi bu alana girse bile ancak derin akla hizmet için girecektir.
Bu durumda Müslümanlar için “kötünün iyisi =Ehvennü-ş Şer” dahi söz konusu değildir. O halde tam bir teslimiyetle yeniden “Hasbun ALLAH-i ni'mel Vekil ve ni'men Nesir…” deme vaktidir.