ABD'nin, YPG'yi silahlandırması gündemin ilk sırasına oturmuş durumda. Aslında bunu garipsememek gerekir. Son yıllarda ABD, Ortadoğu'da hem devletler bazında hem de örgütler bazında partner bulmakta zorluk çekiyor. Zira bütün devletler ABD'nin kendi dostları olmadığını bir şekilde anlamışlar. Herkese “senin dostunum” diyor ancak hiç kimsenin dostu değildir. Sadece kendi çıkarının dostudur… Bugün Suriye içerisinde ve onun girift ortamından yararlanmak isteyen dengeler doğrultusunda; Ortadoğu'da pay sahibi olmak isteyenlere karşı kendi elini güçlendirmenin tek çıkış yolu olarak YPG'yi görüyor. Çünkü bütün benliğiyle ABD'ye teslim olmuş ve onun çıkarları doğrultusunda hareket eden tek yapıdır. ABD karşıtlığıyla ortaya çıkan YPG/PKK bugün tüm benliğiyle karşıt olduğu ABD'ye fedai olmuş durumda. ABD de kendisine teslim olmuş bu kozunu kullanacaktır.
Daha önceleri Afganistan'da ve körfez krizi dönemindeki Irak'ta, ABD ordu olarak çok bedel ödedi. Hem ekonomik hem de asker olarak ciddi kayıplar verdi. O dönemde kendi askerlerine 5 bin dolar maaş ödemek zorundaydı. Bu askerlerden biri öldürüldüğünde yüz binlerce dolar ailelerine tazminat ödüyordu. Bununla birlikte askerlerin Ortadoğu'da öldürülmesi kendi kamuoyunun tepkisini çekiyordu. Hem devlet hem de başkanların yönetimi üzerinde baskılar oluşuyordu. Kamuoyu, kendi askerlerinin uzak ülkelerde öldürülmesine ciddi tepkiler gösteriyordu. Böyle bir denklem içerisinde şu anda külfeti çok düşük “kurbanlık koyun” bulmuş durumda. Şu anda YPG elemanlarının aldığı maaş 300 dolar. Bu kişiler öldürüldüğünde aileye herhangi bir tazminat da ödemiyor. Öldürülen ABD askerlerinin yerine Kürt gençlerinin öldürülmesi kendi kamuoylarının tepkisini de almıyor. Böyle bir durumda ABD'nin bu fırsatı değerlendirmemesi düşünülemez.
ABD, PYD'nin üzerinde motivasyonu sağlamak için de kulaklarına okuduğu “devletiniz olacak” sihirli sözcüğüyle kendi hedefleri doğrultusunda koşuşturuyor. “Coni öleceğine Kürt genci ölsün” politikası onlar için daha iyi ve külfetsizdir. Bunu görmekten aciz olan YPG içerisindeki idare konumundakiler ise “heyecanı yüksek” “fikriyatı düşük” birçok Kürt çocuklarını ABD'ye kurban veriyor. ABD kendi hedefleri doğrultusunda sıkıştırmak istediği devletlerden istediğini kopardığı anda onları beş kuruşa satacaktır. Çünkü ABD hiç kimsenin dostu değildir. Kendi hesapları için herkesi satmaya hazırdır. ABD'yi kendi hamileri konumunda görenlerin, başta Saddam'ın akıbetini hatırlayıp yakın tarihimize göz atmalarında fayda var.
Diğer taraftan bu fırsatı değerlendirmek isteyen ABD, istediğini almak adına açık olarak PYD'nin arkasında olacağını söylemeye devam edecektir. Bu noktada Trump'ın seçim öncesinde “Suriye'de ne işimiz var” söyleminin tam tersi bir konumdadır. Çünkü ABD'nin siyasetini belirleyen başkanlar değil, derin Yahudi lobisidir. Bugün Trump'ın ağır silahların onayını imzalaması bu politikanın kendisi tarafından belirlenmediğinin en bariz göstergesidir. Hatta Erdoğan'ın ABD ziyereti öncesi İbrahim Kalın, Hakan Fidan ve Hulusi Akar'ın oraya gitmesi esnasında; ABD tarafından YPG'ye silah yardımlarının yapılması ve “bu yardımlar devam edecek” açıklamaları Türkiye'ye bir mesajdır… Sonuç olarak; bugüne kadar Türkiye'ye “dostunum” diyen ve resmi olarak müttefik olduğu Türkiye'den istediklerini koparmak adına YPG/PKK' ye “dostunum” sihirli sözcük kozunu kullanmaya devam edecektir.