Emperyalist ABD'nin, bir milyondan fazla Müslümanın hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının topraklarını terk etmesine, büyük bir tarihin yok olmasına neden olduğu Irak işgalinin üzerinden 16 yıl geçti.
2003 yılında başlayan ve Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi ile sonuçlanan bu işgal, ülkede günümüze dek sürecek çatışmaların da fitilini ateşledi. ABD işgalinin başladığı günden bu yana Irak halkı işkence, toplu katliam, sivilleri hedef alan bombardımanlar ve sistematik tecavüzler gibi insan hakları ihlallerine maruz kaldı.
Geçen yıllar içinde rakamlar net olmasa da bir milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. Kadınlar dul, çocuklar yetim ve öksüz kaldı. İşgal nedeniyle milyonlarca kişi yerinden oldu.
Felluce kenti direnişin kalelerinden biriydi
Bundan 16 yıl önce başlayan işgalde Felluce kenti direnişin kalelerinden biriydi. Iraklılar kentlerini, yurtlarını ve onurlarını korumak için Felluce'de direnişi örgütlemişti. Şiddetli çatışmaların yaşandığı kent, işgalci ABD ordusunun ağır bombardımanına maruz kaldı.
31 Mart'ta, ABD'li paralı askerlerden oluşan Blackwater grubundan 4 asker öldürüldü. Bu 4 katilin bir köprüye asılı parçalanmış cesetlerinin görüntüleri tüm dünyada elden ele dolaştırıldı ve propagandası yapıldı.
Kim ya da kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen bu eylemin bedelini, akabinde gelen Fantom-Fury operasyonu ile yöre halkı ödedi. Pentagon'a göre bu "operasyon", Hue'den (Vietnam, 1968) bu yana en büyük şehir savaşıydı.
Ev baskınlarını yoğun gece bombardımanları izledi
İlk saldırılar Nisan 2004'te başladı. Rastgele yapılan ev baskınlarını yoğun gece bombardımanları izledi. Binlerce ABD'li asker havadan ve karadan ağır silahlarla Felluce'yi yerle bir etti. Şehir, beyaz fosfor, napalm ve seyreltilmiş uranyum gibi ağır kimyasal silahların etkisi altında kaldı. ABD'liler ise "geceleyin hedeflerin yerini belirleyebilmek" bahanesiyle beyaz fosfor kullandıklarını öne sürdü.
Ancak 2004'te, savaş cephesi muhabirleri, ABD askerlerinin Felluce'de sivillere karşı kimyasal silah kullandığını rapor etmeye başladı. Ordu önce yalan söyledi ve beyaz fosforu sadece sis perdeleri oluşturmak ya da hedefleri aydınlatmak için kullandıklarını açıkladı. Ardından, bu uçucu kimyasalı yakıcı bir silah olarak kullandığını kabul etti.
Felluce: Gizli Katliam
O dönem, İtalyan televizyon yayın kuruluşu RAI "Felluce, Gizli Katliam" başlıklı bir belgesel yayımladı. Belgeselde, video görüntüleri ve fotoğrafların yanı sıra görgü tanıkları ile yapılan röportajlara yer verildi. ABD askerleri ile hükümetinin bu güzel Irak şehrine nasıl gelişigüzel kimyasal ateş yağdırdığını, kadınları ve çocukları kimyasal silahlarla nasıl erittiğini tüm dünyaya gösterdi.
Katliamda yer alan bir Amerikan askerinin bildiklerini anlatması da iddiaların doğru olduğunu kanıtladı. Jeff Englehart adlı asker, "Kimyasal mermileri şehrin tam üzerinde patlatıyorduk. Alev topları kentteki tüm Iraklıları kemiklerine kadar yakıyordu. Sokaklar Iraklı kadın ve çocukların cesetleriyle doluydu. Elbiselerine bir şey olmamıştı. Ama vücutları kemiklerine kadar erimişti. Saddam'dan farkımız olmadığını anlamıştım." ifadelerini kullanmıştı.
Tüm bu delillere rağmen, her fırsatta basın ve ifade özgürlüğünden bahseden ve haberleşmenin özgürce ve yaygınca yapılmasını savunduğunu öne süren Emperyalist ABD, Irak'ta yalanlarla ve gerçekleri farklı şekilde yansıtarak kamuoyunu yanlış yönlendirmeye devam etti.
Kullanılan kimyasallar yüzünden bebekler eksik organlarla doğuyor
Felluce'nin kimyasal silahlarla yerle bir edilişini canlı yayından izleyen dünya kamuoyu, bugün ise o katliamların Irak toplumuna bıraktığı kalıcı hastalıkları dehşetle öğreniyor. Kullanılan kimyasallar yüzünden Felluce'de bebekler eksik organlarla doğuyor.
Fallujah B. Defects isimli twitter hesabında paylaşılan fotoğraflarda, yeni doğan bebeklerdeki bu kalıcı etki gözler önüne seriliyor. En sık rastlanan anormalliklerin başında sinir ve omurilik sistemi bozuklukları, kalp rahatsızlıkları ve görme engeli geliyor. Bazı bebekler, çift başlı ve çok sayıda tümörle doğuyor.
"Hastanelerimizde, anomali bebeklerin doğmadığı gün yok"
Dünya Sağlık Örgütü ile iş birliği içinde yapılan bir araştırmaya katılan dönemin Felluce Hastanesi Başhekimi Samira Alaani'ye göre Londra'da yapılan çeşitli testlerde, mağdurların saç köklerinde olağanüstü miktarda uranyum ve cıvaya rastlandı. Bu, Felluce'de doğuştan gelen sorunların boyutunun, yasaklı silahların kullanılmasıyla ilgili olduğunu gösteren bir kanıt olabilir.
Yine dönemin El-Anbar İl Sağlık Müdürü Hüdeyr Halef Şelal, "Hastanelerimizde, anomali bebeklerin doğmadığı gün yok. Hatta bazen aynı gün içerisinde, birden fazla anomali bebek dünyaya geliyor. Anomali bebeklerin sayısındaki artış, yeni evli çiftleri tedirgin ediyor." dedi.
ABD askerlerinin, operasyonlarından sonra, il genelinde anomali çocukların dünyaya gelmeye başladığını belirten Şelal, "Amerikan güçleri, Irak'a girdiğinde kullanılması yasak bomba, fosfor, zehirli gaz, seyreltilmiş uranyum gibi insan sağlığına zararlı silahları kullandılar. Bütün bunlar biliniyor, artık sır değil." diye konuştu.
2007 ve 2010 yılları arasında doğan bebeklerin çoğu "kusurlu"
Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı çalışmada, 2007 ve 2010 yılları arasında doğan bebeklerin çoğunun "kusurlu" olduğu tespit edildi. Benzer vakalara şiddetli çatışmaların yaşandığı Basra ve Necef kentlerinde de rastlandı.
Dijital Yayıncılık Enstitüsünün yayınladığı rapora göre Felluce, 1945'te Hiroşima ve Nagasaki'de olduğundan daha yüksek kanser, lösemi ve bebek ölümü oranına sahip. 2007 ve 2010 arasındaki, hamileliklerin altıda biri düşükle sonuçlandı. Bunun yanı sıra 2006'dan beri Felluce'deki bebek ölümleri de arttı.
Bu rapor, Felluce'de genç kadınların sakat doğumlarda görülen artış sebebiyle çocuk sahibi olmaktan korktuklarını gösteriyor. Yine raporda yer alan bilgiye göre, Felluce'de çocuklar, farklı kanser türleri ve lösemiyle mücadele ediyor. Lösemi vakalarında 38 kat, göğüs kanserinde 10 kat, lenfoma ve beyin tümöründe de önemli miktarda artış olduğu belirtiliyor.
Bebek ölümlerinde ciddi bir artış yaşandı
International Journal of Environmental Research and Public Health isimli dergi tarafından yayınlanan ve saha araştırmalarına dayalı raporlara göre de Felluce'de özellikle 2006'dan itibaren doğum sırasında yaşanan bebek ölümlerinde ciddi bir artış yaşandı.
Merkezin ortaya koyduğu verilere göre bu dönemden itibaren her 1000 doğumdan sonra yaşanan ölümler, Mısır ve Ürdün'de yaşanan bebek ölümlerinin 4 katı, Kuveyt'in ise 9 katı oranında. Aynı oranlar, Batılı ülkelerin ise çok daha gerisinde.
Makaleye göre, bu oran 2009'dan sonra belirgin bir şekilde artmış durumda. Bu sonuçlar, Felluce'deki birçok doğumsal hastalık ve doğum kusurlarını ele alan raporları destekliyor.
Erkek çocukların doğumunda yüzde 15 azalma var
Bu araştırmalar kimyasal silahların atılmasından sonra erkek ve kız çocukların doğum oranlarında da değişikliğin olduğunu ortaya koyuyor.
Felluce'de geçmişte yapılan araştırmalar, Irak'ta işgalin başladığı 2003'ten bu yana erkek çocukların doğumunda yüzde 15'lik bir azalma olduğunu gösteriyor.
İşgal sonrası bölgede kullanılan ağır silahlar, bombalar, mermiler, kimyasal gazlar ve son dönemde artış gösteren çevresel sorunların, insanların sağlığını etkilediği değerlendiriliyor.
Doğum kusurları, toryum ve uranyum maddeleri ile doğrudan ilişkili
Mozghan Savabieasfahani Üniversitesi tarafından "Çevre Kirliği" dergisinde yayınlanan makaleye göre ise bölgede yaşanan ağır bombardımanlar ve yaşanan çevresel sorunlar, doğum oranlarında yaşanan ölümleri artırdı.
Felluce'ye yakın bölgelerde yaşayan çocukların el ve ayaklarında, anormal büyüklüklere rastlandı. Çalışma, doğum kusurları ile toryum ve uranyum maddeleri arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunu ifade ediyor.
Doktorlar, daha önce görülmemiş oranda ve izah edilemez şekilde çok sayıda bebeğin çeşitli ur ve sinir sistemlerindeki bozukluklar ile dünyaya geldiğini belirtiyor. Bu sorunlar arasında, dünyaya çift başlı gelen çocuklar da mevcut.
Fallujah B. Defects isimli sosyal medya hesabı Irak'taki izleri kanıtlıyor
Felluce'de faaliyet gösteren doktorlar, sosyal medya vasıtasıyla yaşanan sakat ve hasta doğumları dünya ile paylaşıyor. Doktorların paylaştığı görüntülerde sakat yahut ölü doğan, vücutlarında eksik organlar bulunan, vücudu bir bebek vücuduna benzemeyen doğumlar görülebiliyor.
Fallujah B. Defects isimli sosyal medya hesaplarından yayınlanan fotoğraflar söz konusu eksiklik ve hastalıkların Irak'taki izlerini kanıtlıyor ve tüm dünyanın gözlerinin önüne seriyor.
Irak nüfusunun genetik bozulmamışlığını yok eden silahlar
Avrupa Radyasyon Risk Komitesi Bilimsel Sekreteri Christopher Busby, ABD askerlerinin kullandığı kimyasal maddeler için "Bunlar kesinlikle Irak nüfusunun genetik bozulmamışlığını yok eden silahlar" diyor.
Irak'taki sağlık krizleriyle ilgili 2012'de yayınlanan 4 raporun ikisini yazdıktan sonra Busby, Felluce'yi "Üzerinde çalışılmış tüm nüfusların içinde en yüksek genetik hasar oranına sahip olanı" olarak tanımlıyor.
Kimyasallar genetik olarak nesilden nesile aktarılıyor
ABD'nin 2004 yılında Irak'ta kullandığı beyaz fosfor, isabet ettiği kişiyi son derece yüksek sıcaklıkta cildinden kemiklerine kadar yakabiliyor. Bölgede beyaz fosfor kullanımı sebebiyle ölen ve yaralananların sayısı ise tam olarak bilinmiyor.
Seyreltilmiş uranyum ve ağır metaller, genetik olarak nesilden nesile aktarılıyor ve düşük doğumlara, hasta ve sakat bebeklere, kanser gibi ağır hastalıklara yol açıyor.
Kimyasal silahtan etkilenen on binlerce ABD askerine tazminat ödendi
ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, Basra'da ya da Felluce'de sakat ve hasta doğumlarda artışa dair resmi bir raporun kendilerine ulaşmadığını öne sürse de bu söylem gerçeklerle bağdaşmıyor. ABD makamlarının Felluce'de kullanılan yasaklı silahların kurbanlarına yönelik ilgisizlikleri "ciddiyetsizlik" olarak değerlendiriliyor.
Bu arada büyük bir barbarlığa imza atan ABD askerlerinin de kimyasal maddelerin kullanıldığı yerlerde bulunmaları nedeniyle ciddi hastalıklara yakalandıkları görülüyor.
United Presse International'in haberine göre, kimyasal silahtan etkilenen on binlerce ABD askerine, savunma şirketleri tarafından milyarlarca dolar tazminat ödendi.
Sürekli öldüren sessiz katil
Birçok vaka, beyaz fosfor dışında, radyoaktif bir element olan ve askeri mühendislere göre mermilerin nüfuz etme kapasitesini önemli derecede artıran seyreltilmiş uranyum kullanıldığını gösteriyor.
Seyreltilmiş uranyumun 4,5 milyar yıllık bir ömrü olduğuna inanılmakta ve bu uranyum "Sürekli öldüren sessiz katil" olarak nitelendiriliyor.
Radyoaktif kirlilik
Dünya seyreltilmiş uranyum mermileri ile ilk kez 1991'deki işgalde tanıştı. Başlangıçta Irak tank ve zırhlı araçlarına karşı kullanıldığı düşünülerek fazla üstünde durulmayan bu mermilerin; geniş bir çevrede; toprağı, havayı, su kaynaklarını radyasyon ile kirlettiği kısa bir süre sonra ortaya çıktı.
Radyoaktif maddelerin yaymış olduğu elektronların toprağa, havaya, suya, bitkilere, bitkilerden besin zinciri ile insan ve hayvanlara çok kolay ve çok hızlı bir şekilde geçmesi, radyoaktif kirlenmenin en tehlikeli özelliği olarak biliniyor.
Radyoaktif kirlilik, sürekli olarak kendiliğinden elektron yayan ve "radyoaktif" olarak nitelenen bazı maddelerin, bütün varlıkların atomlarında denge halinde bulunan elektron-proton sistemini bozması olarak tarif ediliyor.
Irak ve Kuveyt toprakları olumsuz etkilendi
İşgalci ABD ve koalisyon güçleri, Birinci Körfez Savaşında ilk kez Irak'ta yoğun olarak seyreltilmiş uranyum mermilerini kullandı.
Bu mermileri A-10 uçakları, M1A1, M1A2 Abrams tanklarından atan ABD; sadece geride radyoaktif açıdan kirletilmiş savaş hurdaları bırakmadı; toz şeklinde yayılan radyoaktif kirlilikle Irak ve Kuveyt topraklarının etkilenmesine neden oldu. Kullanılan miktarın 315-350 ton arasında olduğu tahmin ediliyordu.
Savaş sonrası harekâta katılmış olan çok sayıda ABD askeri hastalandı; ilk anda nedeni anlaşılamayan bu tablonun; kendi kullandıkları seyreltilmiş uranyum mermilerinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Askerlerde ağır solunum yolu hastalıkları, deri döküntüleri, böbrek hastalıkları görüldü.
Seyreltilmiş uranyum kullanıldığı belgelere yansıdı
Merkezi Kenya'nın başkenti Nairobi'de bulunan Bütünleşmiş Bölgesel Bilgi Ağı (IRIN), Irak'ın işgaliyle ilgili George Washington Üniversitesi'ne 2013'te verilen bilgilerin bulunduğu raporlara ulaştı.
Raporlarda, Irak'ta 2003'te ABD'nin A-10 tarzı jetler kullanarak yaptığı hava saldırılarında bin 116 kez otomobil, kamyon ve askeri pozisyonlar gibi "yumuşak hedef" olarak tarif edilen noktalara seyreltilmiş uranyum (DU) silahları kullandığı bildirildi.
Bu silahların, yüzde 16,5 binalar, yüzde 35,6 yumuşak hedefler, yüzde 4,2 askerler, yüzde 10,4 toplar ve yüzde 33,2 tanklar hedef alınarak kullanıldığı ifade edildi.
ABD Hava Kuvvetleri'nin 1975'teki yasal önerisinde, DU silahlarının sadece tank ve zırhlı araçlar gibi imhası zor hedeflere karşı kullanılabileceği vurgulanan belgelerde, ABD ordusunun sivillerin ve askerlerin bu silahlarla hedef alınmasını engellemek için sunulan uluslararası yasaları büyük ölçüde ihlal ettiği belirtildi.
DU silahlarının, Irak halkının sağlığını etkilediği, özellikle kanser ve doğumdan kaynaklı özürlere neden olduğu aktarıldı.
İşgalin faturasını sivil halk ödemeye devam ediyor
Felluce'de 16 yıl önce başlatılan işgalin faturası, sivil halk tarafından halen ödenmeye devam ediyor. Ancak sorumluların, bu insan hakları ihlali ve savaş suçu için herhangi bir bedel ödemediği ve yakın vadede de ödemesinin mümkün olmadığı görülüyor.
Felluce Hastanesindeki doktorlar gerekli tıbbı cihazlara ulaşmakta zorluk çekiyor. Sadece başkent Bağdat'ta tedavi imkânı var ancak bırakın hastane masraflarını, ailelerin çoğu yol paralarını bile karşılayacak durumda olmadıkları için çocuklarını tedavi ettiremiyor. Bir şekilde parayı denkleştirenler aylarca gelmeyen sıralarını beklemek durumunda kalıyor.
Maddi olarak tedaviye gücü yetenlerin bir kısmı ülke dışına çıkıyor. Gücü yetenlerin tedavi için ödediği miktar ise Suriye'de 7 bin, Ürdün'de 12 bin dolara kadar çıkıyor. En ucuz tedavi imkânının olduğu İran'da da hastalar ortalama 5 bin dolar ödemek zorunda kalıyor.
Kimyasal silahların kullanımının yasaklanması
Kimyasal silahların yasaklanmasıyla ilgili 1993 nolu uluslararası anlaşmaya göre bu silahların kullanılması yasak olup uluslararası kanunlara aykırı.
Çok sayıda uluslararası girişime rağmen bu silahların kullanılması halen tam olarak engellenebilmiş değil.
Son olarak 29 Nisan 1997'de yürürlüğe giren Kimyasal Silah Sözleşmesine, 192 ülke taraf oldu. Siyonist terör çetesi, Mısır, Kuzey Kore ve Güney Sudan ise anlaşmaya dâhil olmayı kabul etmedi.
Sözleşmeyle kimyasal silahların üretimi, depolanması ve kullanımı yasaklanıyor. Ayrıca ülkeler, kimyasal silah stoklarını ve bunların nerede üretilebileceğini bildirmek zorunda.
ABD sözleşmeleri sürekli ihlal etti
ABD kimyasal silah kullanımı konusunda uluslararası sözleşmeleri sürekli ihlal etti. İster ölümler, sakat doğumlar türündeki miraslar ve halk sağlığına yol açılan krizler, ister çevre üzerindeki tesirleri bakımından değerlendirme yaparsak ABD kimyasal silahları en kötü suiistimal eden ülke konumunda bulunuyor.
Kimyasal silahları yasaklamak için 1907'den beri çabalar sarf edildi. Ama ABD kimyasal silah kullanımı konusundaki sözleşmeleri ya aktif olarak bir kenara koydu ya da basitçe görmezden geldi. Dahası, ABD daha fazla kimyasal silah geliştirmek için harcamalarını arttırmaya devam ediyor.
Bu tür silahlar Halepçe'de Saddam tarafından kullanıldı
Bu tür silahlar Halepçe'de yine ABD'nin desteğiyle Saddam tarafından kullanıldı. Bu gelişme ABD'nin Irak'a saldırması ve rejimini değiştirmesi için bir bahaneydi. Ancak sonradan Amerikalıların da Irak'ta bu silahları kullandıkları ortaya çıktı. Bazı ABD askerleri itiraflarda bulunmasaydı, ABD askerlerinin Irak'ta kimyasal silah kullandıkları bilinmeyecekti.
Arap ülkelerinin ve dünyanın diğer ülkelerinin ölümcül sessizliği
Arap ülkelerinin ve dünyanın diğer ülkelerinin ölümcül sessizliği Felluce'de insan onurunun ayaklar altında çiğnenmesine sebep oldu.
Arap Birliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler bu doğrultuda herhangi bir girişimde bulunmadı. Bununla birlikte Felluce'de yaşanan vahşeti ve buradaki hakikatleri yazan gazeteler ve haber ajansları baskı altında tutuldu.
Yerel halk nesiller boyunca işgalin acısını yaşayacak
Felluce'de 16 yıl önce başlatılan işgalin faturası halen Müslüman sivil halk tarafından ödenmeye devam ediyor. Bir başka ifadeyle Irak şehirleri ve kentlerinin hızlı yıkımı için ABD'nin kullandığı gelişmiş silahlar amaçlarına ulaştı.
Yerel halk nesiller boyunca işgalin acısını bariz şekilde yaşayacak.
İşgal birliklerinin "çekilmesinin" ardından doğan bebekler, işgalin Iraklı anne ve babalar üzerinde yaptığı etki nedeniyle ölmeye devam edecek.
İLKHA