Amerika, Türkiye'nin tüm engelleme çabalarına ve bölgede sebep olacağı komplikasyonlarının oluşturacağı risklerine rağmen PYD sevdasından vazgeçmiyor. Ortadoğu'ya yönelik önemli kartlarını PYD üzerine oynuyor. Bu sevdası gösteriyor ki; PYD hakkında verilmiş bir karar, Ortadoğu'nun yeni yapılanmasında kırılmış bir kalem vardır. Bu yeni yapılanmada PYD/PKK, aktörlerden biri olarak yazılmıştır. ABD'nin bu konuda Türkiye'ye yönelik müttefikliğin devam ettiği, hassasiyetlerinin paylaşıldığı şeklindeki üslubunu, belki zaman kazanmaya yönelik olarak okumak gerekir.
Türkiye'nin a takımı sayılan Hulusi Akar, Hakan Fidan ve İbrahim kalın gibi yetkililerin Oval Ofiste ağırlandığı saatlerde sözde Rakka operasyonu için PYD'ye silah yardımının yapılması Trump tarafından onaylandı. Hiç zaman kaybedilmeden de bu silahlar dağıtılmaya başlandı. Yani Türkiye her ne yaparsa yapsın ABD, PYD'den vazgeçmeyeceği mesajını vermiş oldu.
Bu PYD sevdasının alt yapısına gelince;
ABD, her şeyden önce uzun vadeli hesaplar yapmaktadır. Şimdiden fotoğraflanan geleceğe dair perspektifte bir ABD-TÜRKİYE birlikteliği görünmemektedir. Çünkü Türkiye, her geçen gün biraz daha bağımsız politikalara imza atmakta ve batıya bağımlılığı kırma yolunda ilerlemektedir. Yani Türkiye, eskiden olduğu gibi iyi bir partner olmaktan çıkmıştır. Türkiye'nin son Karaçok ve Sincan saldırıları da ABD-PYD birlikteliğinin somutlaştırılmasını tetikleyen unsurlardan biri oldu. Bağımsız bir Türkiye'nin ABD çıkarlarına ters olduğunu biliyoruz. Hatta ABD'nin bağımsız hiç bir ülkeye tahammülü yoktur.
ABD'nin Ortadoğu'ya hükmedebilmek için istediği; kayıtsız şartsız itaat edecek, öz iradeden yoksun bir partnerdir. Türkiye bu standardı kaybedince PYD kartı daha da önem kazandı. ABD payandasındaki mevcut Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi ülkeler de sistemsel riskli ülkeler olduklarından ve de Ortadoğu'nun stratejik merkezinde olmadıklarından ABD'nin ihtiyacına cevap verecek durumda değillerdir. Bu ülkelerle sadece sınırlı düzeydeki stratejik ortaklıklar kurulabilir. Daha fazlası değil. Suriye'de kendisine lazım olan ise; eti ve kemiği ile her şeyini Amerika'ya borçlu olan, Amerika stratejileri dışında hiç bir şey yapamayacak, Amerika'ya mecbur, tesir alanı ve tahribat gücü yüksek bir aktördür. Bu gün için buna en münasip aday da PYD'dir.
ABD'nin PYD'ye biçtiği/biçeceği konum sadece Türkiye'ye karşı değil elbette. Türkiye-İran yakınlaşması veya muhtemel ittifakları, ABD'nin uykusunu kaçıran hususlardan biridir. Suriye ve tüm bölgenin huzurunun sağlanması buna bağlıdır. Er geç İran ve Türkiye de bunu anlayacak ve başka yol bulamayacaklardır. Astana süreci tüm olumsuzluk ve engellemelere rağmen bu işbirliğinin pekâlâ sonuç getirebildiğini kanıtladı. Suriye'de bu iki ülkenin ciddi bir birlikteliği, ABD'nin bütün projelerini akim bırakabilecek büyüklüktedir. Bu iki ülke henüz farkında olmasa da ABD bunu çok iyi bilmektedir. Ortadoğu'nun büyüyen iki gücü olan İran ve Türkiye'ye karşı ABD, PYD kartı ile elini güçlendirmek istemektedir. Amerika için bu gerekçe, bütün riskleri almaya değecek kadar ciddidir.
İşin hülâsâsı; önümüzdeki asırda Kürtlere yine kan, yine gözyaşı ve yine felaketler yazılmıştır. Son asırda olduğu gibi yine kendisi için değil, başkası için ölmeye zorlanacaktır.