Bu günlerde ABD'nin Suriye'den çekilmesi konusu konuşulmaktadır. Peki inandık mı, hayır. İnanmamamız için o kadar çok neden var ki… Peki o halde bu iddia niye gündeme getirildi ve kamuoyu oluşturuldu?
ABD'nin seçim sürecinde Donald Trump'un seçim vaatlerini hatırlayalım. Seçimleri kazandıktan sonra, kampanya boyunca vaat ettiklerinin tersini yaptı. Özellikle de dış politikada emperyal ve işgalci politikalardan geri adım atma konusunda verdiği hiçbir sözü tutmadı. Tam tersine, işgal konseptini daha saldırgan bir zemine oturttu. Sadece yaptığı yenilik, işgal konseptinin ticari boyutunu daha fazla ön plana çıkarmak oldu. Tüccar-siyasetçi kimliği, ABD dış politikasında daha belirgin hale gelmeye başladı. Yeni başkan, gücü nispetinde, ABD'yi bir ticari şirket gibi idare etmeyi tercih etti. Trump'un bütün politikalarında bu felsefeyi görmek mümkündür. Şu an ABD'nin, dış politikalarında yapmış olduğu hamleleri öncelikle bu bakış açısı ile okumak isabetli bir yaklaşım olacaktır. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile yapılan anlaşmalar ağırlıklı olarak bu eksendedir. ABD, Katar krizi diğer süreçlerde, özellikle ticari kaygıları merkeze alan hamleler yaptı. Takip ettiği gerginlik politikaları neticesinde Arap ülkelerine yüz milyarlarca dolar tutarında silah sattı. Bu süreç halen bütün hızı ile devam etmektedir. Yine Suriye'deki ABD'nin işgal ettiği alanlara bakıldığında, petrol ve değerli maden sahalarının hedef alındığı görülecektir. Yani işgal konseptinin temel belirleyici parametresi ekonomidir. Benzer şekilde, ABD'nin, Çin ve Rusya gibi küresel aktör olan ülkelerle yaşadığı gerginliğin temelinde ekonomik hedefler vardır. Özellikle ABD'nin ateşlediği süreç neticesinde, dünya adeta ticaret savaşlarına sürüklenmektedir.
ABD'nin Suriye'den çekilme söyleminin ortaya atması da yine yukarıda belirtilen temel konsept çerçevesinde okunmalıdır. Suriye'de şu an siyasi denklemlere yol açan bir bloklaşma vardır. Rusya, Türkiye, İran bloku ve bu aktörlerin etki alanında olan ülkelerin karşısında ABD, israil, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan bulunmaktadır. ABD'nin Suriye'den çekilmesi durumunda, müttefiki olan bölgesel ülkeler birinci blok karşısında son derece zor durumda kalacaktır. Bunu bilen ABD, bile bile müttefiklerine şantaj yapmaktadır. Maksat, başta Suriye olmak üzere, işgallerinin faturasını, sağılmayı peşinen kabul eden ülkelere çıkarmaktır. Yani başta Suudi Arabistan olmak üzere, Arap ülkeleri bundan sonra ABD'nin işgallerinin abartılı faturalarını ödemek zorunda kalacaktır. Aksi taktirde bu ülkelerin düşmanları ile baş başa bırakılacağı tehdidi gelecektir. Nitekim bu açıklamadan sonra, Suudi'nin yeni yetme toy prensi, hemen panik ile ABD'nin bölgede kalması gerektiğine dair demeç üzerine demeç verdi ve kendince bir takım gerekçeler sıraladı. Fazla beklemeye gerek kalmadan sazan oltaya yakalandı. ABD, Suudi'yi sömürmeye doymuyor. Özellikle Trump ile beraber bu sömürü işi iyice abartıldı. Öyle ki, Suudi Arabistan ekonomisi için çanlar çalmaya başladı. Ülke tarihinde ilk defa bazı vergi kalemleri alınmaya başlandı. Temel ihtiyaç maddelerine görülmemiş zamlar geldi. Trump'un her şantajında ABD'nin ekonomisine milyar dolarlar akmaktadır.
ABD'nin Suriye'den çekileceği yoktur. Göstermelik bazı adımlar gelse de buna inanmamak lazımdır. Çükü üçü çekip beşi göndermektedir. Ama bu manevraları ile basiretsiz siyasetçileri avuçları içine almaktadır. Bu coğrafyada sazanlar ve sağılmayı gönüllü kabul eden inekler var oldukça, ABD, olta atmaya ve sığır çobanlığı yapmaya devam edecektir.