İstanbul’da Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleştirdiği ilmi ve kültürel programlarla adını duyuran Rehber Gençlik Kulübü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ‘Bilgi ile ilişkimiz’ konferansı düzenledi.
Konferansa, kulübün danışman hocası Doç. Dr. Gülgün Uyar’ın yanı sıra çok sayıda öğrenci ve vatandaş katıldı.
Program Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından Rehber Gençlik Kulübü Başkanı Selman Talayhan, kulübün vizyon ve misyonundan kesitler aktardı. Daha sonra söz alan Kulübün Danışman Hocası Doç. Dr. Gülgün Uyar, Kısa bir selamlama konuşması yaparak konferansı düzenleyen kulüp üyelerine teşekkür etti.
Müslümanlar kendi özlerine döndüklerinde hızla kalkınmışlardır
Müslümanların kendi özlerine döndüklerinde ve kendi kaynaklarına döndüklerinde hızla kalkındıklarını ifade eden Eğitimci yazar Abdulkadir Turan, “Siz de mutlaka okulda görmüşsünüzdür.
İlk Fabl yazarı kim? diye sorduğumuzda hemen Lafontain diye atılıyoruz. Sonra oradan bir öğrenci çıkıyor, ‘Hocam siz Lafontain diyorsunuz ama ben Mevlana’nın Mesnevisi ’ni okuduğumda çok güzel fabıllar var’ Mevlana Lafontain’den önce yaşamış, nasıl oluyor da ilk Fabıl yazarı Lafontain oluyor. Peki, biz bu noktaya nasıl geldik?” ifadelerini kullandı.
Bizler dışarıdan bilgi alımına çok erken başladık!
Dışarıdan bilgi alımına çok erken başladığımızı belirten Turan, “Biz hiçbir zaman dışarıya kapıları kapatmadık. Biz İstanbul’un fethinden 3. Ahmet dönemine kadar batılılara demişiz ki ‘Gelin bize teknik bilgilerinizi aktarın ama bir şartla, bize geldiğiniz zaman Müslüman olacaksınız.’ Yani bilgiyi aktarım şartı bizim dinimize geçişleri ile mümkündür.
Çok sayıda batılı bazen samimiyetle bazen de oradaki sistemlerle arası bozulmuş ve bize gelmiştir. Bize gelip demiştir ki ‘Ben Müslüman oldum ve İslam’a hizmet etmek istiyorum’ kimi zaman top dökmüş, kimi zaman da denizciliği öğretmiş.
3. Ahmet döneminde bu bir furyaya dönüşüyor. Şimdi aslında İslam’ın zayıf düştüğü bir çağda bu bir furyaya dönüşüyor. Daha önce tek tek gelen insanların sayısı hızla artıyor. Onlara iyi de maaşlar ödeniyor. Dışardan bilgi ithal etmeye başlıyoruz. 1. Abdülhamit döneminde batılılar gelmeye başlıyor ve artık dinlerini değiştirmeden Hristiyan olarak geliyorlar.
Ve Hristiyan olarak okullarımızda ders veriyorlar ve biz araya tercüman koyuyoruz. Onların bilgilerini bu şekilde alıyoruz.
Ama sonraki tarihlerde durum daha da değişiyor. 18. Yüzyıla geldiğimizde artık biz batılıları kabul ediyoruz. Dinleri ile gelecekler ve yavaş yavaş dilleri ile de gelmeye başlayacaklar. Hem kendi dini ile gelecek, hem de kendi dili ile bilgi verecek. Ama bizim öğrencimiz onun dilini öğrenecek. Böylece aramızda bir kavram ortaklığı olmaya başlayacak” şeklinde konuştu.
Hiçbir güç bilgi almanızı engelleyemez!
Bilgiyi en temel ihtiyaç olan suya benzeten Turan, “Bilgi su gibidir, eğer bilgi sizde yok komşunuzda var ise siz onu bir şekilde komşunuzdan alırsınız. Hiçbir engel ve güç sizin önünüze geçemez.
Dışardaki bilgi sizde yoksa alacaksınız. Burada eleştirilen nokta bir alternatifin üretilmemiş olmasıdır. Diğer bir nokta yargılamak gerçekten çok kolaydır.
Yargılarsınız. Önemli olan çözüm üretmek ve çözüme katkıda bulunmaktır. Bunun için yargılayıcı bir gelenekten çözüm üreten bir geleneğe geçmek gerekiyor” dedi. (İLKHA)