Kayınbabasının bir takım hilelerle menfaat peşinde olduğunu ve bu durumdan olumsuz etkilendiklerini dile getiren bayan okuyucumuz şöyle diyor:
“20 yıldır evliyiz. Dört tane çocuğumuz var. Kaynanam 10 sene önce öldü. Kayınbabam da illa evleneceğim filan dedi, bir kadınla evlendi, o da onu dolandırdı, çekti gitti. Kayınbabam emekli maaşı var. İki tane dükkanından kira alıyor. Üç tane de evi var. Bir tanesinde o yalnız oturuyordu. Gerçi hep evlatlarında kalıyor. Şimdi o oturduğu evi de kiraya verdi. Ben nasıl olsa çocuklarımın yanında kalıyorum, o ev boş durmasın diye onu da kiraya vereceğim deyip duruyor. Üç kızı, üç oğlu var. Güya her birinde bir iki ay kalmış olacak böylece kendisi bir ev kirası da kâr etmiş olacak.
Aldığı parayı bankaya yatırıyor. Ben de eşime kızdım, söyle ona evini kiraya vermesin, bazen canı sıkılır gider, hiç değilse gider kendi evinde kalır dedim. “Babam istediği çocuğunda istediği kadar kalır, doğru düşünmüş” diyor. Hani parasında gözüm olduğundan filan değil ama, böyle evinin kirasını da alıp çocuklarında kalmak da ne oluyor? Bir oğlunun çok borcu vardı, kendisinden o kadar para da istedi, hiç yardım etmedi. Şimdi onun evinde nasıl kalacak. Bir damadıyla da arası iyi değil. Haliyle yılın yarısını bizde geçirecek. Bize geldiğinde de bırakın, bir kuruş katkıda bulunmayı, kızım bana bu akşam et haşlama yap, kahvaltıda şu bal ve şu yağdan da getir diye de bitmeyen isteklerini yetiştirmeye çalışıyorum. Bazen çekip gidesim geliyor..”
Hz. Enes(ra)'ın naklettiğine göre Resulullah(sav) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs.” (Buharî, Rikâk 5; Müslim, Zekât 115)
Yine diğer hadis-i şeriflerinde ise: “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa, üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur. Bununla beraber Allah, tevbe edenlerin tevbesini kabul eder.” (Buhari, Rikak 10; Müslim, Zekat 117)
Bunlar sadece okuyucumuzun kayınbabası için değil, Ademin bütün evladları için geçerlidir. O yüzden, ‘aa nasıl böyle bir şey yapar, çok anormal birisiymiş' diyerek şaşırmıyoruz. Ancak para kazanma konusunda hırslı olmakla, ondan kimseye vermeden biriktirmek arasında da biraz fark olsa gerektir. Bu kadar evlad yetiştirip, onların yanında kalırken de kendisini rahat hisseden bir baba, anlatıldığı gibi kazandığı paradan çocuklarına vermiyorsa, bunun farklı nedenleri de olabilir.
Mesela, evladlarını maddi olarak çok yeterli durumda görüyor olabilir, ilerde kendince bir takım planları için birikim yapıyor olabilir, veya gerçekten cimrilik ediyor da olabilir. Ancak sonuçta babadır ve ona gösterilecek saygı, hürmet, ilgi ve verilecek değer için de öyle maddi bir karşılık beklentisi çok abes bir tutumdur.
Kendi oturmakta olduğu evini kiraya verme kararı sizin de belirttiğiniz gibi çok mantıklı gözükmemektedir. Zira bundan kendisi de kısa bir süre sonra vazgeçecektir. Çünkü bu kadar kazanma hırsı, kendisine ait bir mekanda hür olma isteğini de beraber getirir. Madem ki maddi durumu iyidir, o zaman, istediği evladında istediği kadar kalabileceği yalnız, hatıraların hatırına, veya bir bayramda filan, misafir ağırlamak için evini kiraya vermemesi şeklinde ona birileri bir tavsiyede bulunabilir.
Kararında ısrar ettiğinde de, onu üzmeden, suçlamadan en güzel şekilde ağırlamak, ona hizmette kusur etmemek, bir dediğini iki etmemek, canı ne istiyorsa onu hazırlamak da elbette ki evladlarının üzerine bir borçtur.
“Ya Resulallah! Benim malım ve çocuğum vardır. Babam da benim malımı da benden almak istiyor” diyen birine Efendimiz(sav): “Sen de malın da babanıza aitsiniz. İyi bilin ki, evlâtlarınız kazançlarınızın en temizlerindendir. Öyleyse evlâtlarınızın kazançlarından yiyin.” (Ebû Davud, Büyû, 79) buyurmuştur.
Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır. Siz güzel görmeye bakın.
Dua bekleriz.