Üvey annesinin, geçmişte kendisine çok eziyet ettiğini belirten hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:
“Üç yıldır evliyim. Biz aynı anneden üç kardeşiz. Diğer iki kardeşim benden küçükler. Biri kız diğeri erkek. Kız olan da evli. En küçüğümüz de üniversitede. Annem öldüğünde ben 17 yaşındaydım. Babam, annemin ölümünden altı ay sonra evlendi. Biz, annemin acısını henüz tam atlatmamıştık. Babamın evlendiği kadın da çok normal biri değildi. Sonradan duyduğumuza göre, babamla evlenmeye ilk başta razı olmamış. “Senin çocuklarınla aynı evde kalacaksam kabul etmem” demiş. Babam da, güya bizim onu çok seveceğimizi filan söyleyerek ikna etmiş. Kadın eve geldi. Bize gerçekten birazcık acısaydı, biz onu da kendi annemiz gibi severdik. Ama bizi hiç istemedi. Bizi kendisinin hizmetçisi gibi görmesi bir yana, dediklerini yapmadığımız zaman, bize çok ağır hakaretler ederdi. Hiç unutmuyorum, bir keresinde, babama bizim kendisini dövmek için üzerine çullandığımızı söylemiş.
Babam onun abarttığını bilirdi, ama işte biraz saflık, biraz aldanma, bizi de onunla dengelemeye çalıştı. Babaannem karşı sokakta oturuyordu. Çok yaşlı ve hastaydı. Babam, baktı ki çok zorlanıyor. Bizi bir süre onun yanına bıraktı. O da, bir sene sürmedi öldü. Sonra mecburen tekrar evimize geldik. Günlerce ağladığım, yemek yemediğim olurdu. Aç kaldık, babam elinden geldiği kadar sahip çıktı ama çok eziyet çektik.
Evlendikten sonra, hiç gitmedim. Kardeşim de öyle. Okuyan kardeşim de zaten dört senedir teyzemde kalıyor. Bir iki sefer babamla bize geldiler, hiç yüz vermedim. Babam da üzüldü ama ne yapayım içimden gelmiyor. Eşim de uzatma artık diyor. Fakat nasıl affedeceğim bilmiyorum..”
Uzunca dile getirilen dram içinde dramı özetlemek zorunda kalıyoruz. Yaşanan zorluk üzerine yeni bir problem ile yola devam etmek zorunda kalan için elbette anlatılacak acı çoktur.
Evvela şunu belirtmekte fayda var. İlk eşin ölümü üzerine evlenilen ikinci kadının aslında bu tür misallerle hep olumsuzluğu ön plana çıkartılarak adeta günah keçisi ilan edilip, negatif bir nosyonla “üvey” diye nitelenmesi çok hakkaniyetli değildir. O üvey denilen annelerin çoğu, önceki kadından olan çocuklara, yer yer kendi çocuklarından bile daha hassas davranır ki, öksüzlük hissetmesinler, boynu bükük kalmasınlar.
Ama gelin görün ki, olumsuz örneklerin çok hızlı yayılma ve kanaat merkezlerini ele geçirme gibi kötü bir özelliği vardır. İşte üvey anne ile ilgili maalesef zihinde, hemen, kendinden olmayan çocuklara hayatı dar eden, onları babalarına şikayet eden kadın profilinin gelmesinin sebebi de budur. O yüzden bireyin imajının çok ötesinde, unvanı zedeleyen yıkıcı hatıraların bu köşede de bol bol örneklerle irdelenmesini doğru bulmadığımızı söyleyelim.
Üvey anne, fedakarlık örnekleriyle işlenmeli ki, öksüz kalan çocuklar, babaları evlenmeye karar verdiğinde hemen ön tepki ile savunma hattı kurmasınlar.
Öte yandan, şu dünyanın imtihan ipleriyle atılan düğümlerine dokunma zarureti de Esma-ül Hüsna'dan bir başka İsm-i İlahi'nin tecellisi ile ilgili olsa gerektir.
Baba, yeni evlendiği kadın ile önceki eşinden olan çocukları arasında kaldığında her zaman çok isabetli davranmayabilir. Örnekte anlatıldığı gibi, bazen çocukların gördüğü eziyeti görmezden gelmeye çalışarak, zamanla durumun düzeleceğini düşünebilir.
Erkeğin yalnız yaşama becerisinin kadına göre zayıf oluşu, evlendiği ikinci eşe karşı daha müsamahalı olmasına neden olur. Haliyle bu ailedeki çocuklar, öksüzlüğün anlattığı ağırlıkla bir müddet biraz daha zorlanırlar. Gelinen noktada baba için, “keşke çocuklarının öyle kahır çekmesine müsaade etmeseydi, keşke üvey annenin hatırını daha öncelikli görmeseydi” demenin de bir faydası yoktur.
Şimdi madem ki o zor günler geride kalmıştır. Ve Allah-ü Teala, size, kendi yuvanızda huzurlu bir evlilik vererek, geçmişin ağırlığını üzerinizden almıştır. O halde bu nimete şükretmek gerekir. Şükür de nurdur. Her zemine göre farklı biçimde yansır. Burada ise geçmişi değil geleceği göstermelidir. Eşinizin dediği gibi Kader-i İlahi meseleyi uzatmamış, siz de uzatmayın. Unutmayın, ikinci annenizin size yaşattığı eziyet evet acıydı ama sizi bugünlere hazırladı, olgunlaştırdı ve size dedi ki: “Sen böyle yapma, sen merhametli ol, eline imkan geçtiğinde intikam alıcı değil, affedici ol.”
Dua bekleriz.
Görüş ve Önerileriniz için... oyaman@dogruhaber.com.tr