Olağanüstü hal kapsamında görevden alınan ve bundan dolayı açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça etrafında yeni fırtınalar koparılmak isteniyor.
Maalesef hiç sağlıklı bir değerlendirme ortamı yok!
Birileri “açlık grevi” yapanların arkasına sığınıp kendi gündemini oluşturmaya çalışırken, birileri de olayın insani boyutuna tümüyle bigane kalıp “Ama işin içinde filan örgüt var” söylemini kabul ettirmeye çalışıyor.
Açlık grevi bahanesiyle bir şeyler pişirilmeye çalışılıyor.
Önce destek adı altında eylemler yapıldı, polisle karşı karşıya gelindi, sonra eylemciler dahil çok sayıda kişi gözaltına alındı. En sonunda da iki eylemci hakkında tutuklama kararı çıktı.
Polis müdahalesi ve müdahalenin boyutları sorgulanabilir ve kanaatimce insani ölçülere uymayan bu müdahale ciddi biçimde sorgulanmalıdır da; ama ben bir hafta önceki bir haberde takılı kaldım.
Açlık grevi ile ilgili bir açıklama yapılmış:
“Nuriye ve Semih'e dokunmaya kalkarlarsa, canımızı ortaya koyarız.”
Doğrusu imkan olsaydı da bu cümleyi sokakta insanlara sorup ne anladıklarını öğrenmek isterdim.
Sanırım birçok kişi “Haksız bir operasyon ya da saldırı karşısında canlarını ortaya koyacak kişilerin sözleridir” diye düşünecektir.
Şimdi Birgün Gazetesindeki haberi biraz daha genişçe vereyim:
“Yandaş medyada 68 gündür açlık grevinde olan Gülmen ve Özakça'yı “zorla beslemeye” yönelik müdahalede bulunulması taleplerinin dile getirilmesi, direniş alanında tepki yarattı. Direnişe başından beri destek veren Semih Özakça'nın eşi Esra Özakça ile Veli Saçılık ve Acun Karadağ, “Nuriye ve Semih'e dokunmaya kalkarlarsa, canımızı ortaya koyarız” dedi”
Açlık grevindekiler kritik sınıra geldi ve bundan sonrası telafisi imkânsız sonuçları ortaya çıkaracak. Yani daha açık ifadeyle “Nuriye ve Semih” ölüme doğru gidiyor.
Nuriye ve Semih'in akrabaları da “ölüme doğru giden” bu iki protestocu için “Gerekirse ölsünler ve bu şekilde direniş kazansın” diye müdahaleye karşı koyacaklarını söylüyorlar.
Doğru anlamış mıyım?
Daha açıkçası…
Hangi örgüt sistematiği içerisinde yer alıyor bilmiyorum; ama birileri ideolojik amaçlarla açlık grevine sahip çıkıyor ve açlık grevi eylemcilerinin ölüme doğru giderken kimsenin müdahale etmesini istemiyor.
Evet, aynen böyle!
Birileri ölsün, kendini feda etsin ve neticede başka birileri bu “direniş”ten dolayı siyasi kazanç elde etsin.
Ve evet, bu görüşte olanlar her fırsatta bilimselliğe, yaşamaya, mücadeleye vurgu yaparlar.
Peki, ses getirme amaçlı bir eylemin ölüme kadar gitmesinin yukarıdaki kavramlarla nasıl bir izahı yapılabiliyor.
Öyleyse,
Bu eylem biçimine, bu ölerek sesini duyurmaya destek verenler bir daha DEAŞ'ı ve eylem biçimini eleştirmesinler.
DEAŞ da kendini feda ederek karşıdakinin kalbine korku salmayı ve bu şekilde örgütsel hedeflere ulaşmayı düşünüyor, eylem biçimlerini de bu doğrultuda seçiyor.
O yüzden bu konudaki son sözüm şudur:
Hukuksuzluğa, ölçülü ve insani tepkiye evet; ama ölümler üzerinden siyaset yapmaya hayır!