Geçen hafta Cumartesi günü, cezaevlerinde 600 den fazla tutuklu ve mahkumun açlık grevlerine son vermesi, herkese rahat bir nefes aldırdı.
İşin daha da kötüleşmeden tatlıya bağlanması ve ölüm ya da ciddi bir sağlık sorununa yol açmadan bitirilmesi iyi oldu.
Tabi bir de işin perde arkası var.
Herkesin bildiği, Öcalan'ın kendisini ziyaret eden kardeşi aracılığıyla eylemcilere talimat verip açlık grevlerine son vermiş olması.
Ama bir de bu noktaya gelmeden önce olup bitenler var.
‘Arka plana' bakınca o süreçte gerçekten çok kritik şeylerin yaşandığı anlaşılıyor.
PERŞEMBE BDP İLE ANLAŞMA, CUMA İMRALI YOLCULUĞU
Devletin, MİT üzerinden Öcalan'la birkaç aydır yeniden temas halinde olduğu artık herkesin malumu.
Öcalan, (en azından dış görünüş itibarıyla) bu görüşmelerde hararetli bir şekilde terör sorunun çözümü için inisiyatif almak istediğini söylüyor, PKK'nın sınır dışına çıkarılması, silahsızlandırma, hatta Suriyeli Kürtler üzerinde nüfusunu kullanma dahil “her türlü çalışmaya varım” diye Ankara'ya mesaj gönderiyordu.
Buna karşılık, Ankara'daki ilgililerin ifadesiyle “Öcalan'ı İmralı'ya gömmek isteyen” Kandil'deki şahinler, açlık grevlerini kışkırtarak devletin son girişimini baltalamak istiyordu.
Bu durumda açlık grevi devam ettiği sürece, terör ve Kürt sorununa çözüm arama çabalarının beyhude çabalar olarak kalması kaçınılmazdı.
Yani her şeyden önce bu eylemlerin bitmesi, bitirilmesi gerekiyordu.
Bu yönde ilk somut ilerleme, geçen hafta Perşembe günü BDP ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında yapılan görüşme sonucu elde edildi.
Görüşmede, İmralı'ya avukatlar yerine Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan'ın gönderilmesi konusunda anlaşma sağlandı.
Koster ayarlandı ve kardeş Öcalan, İmralı'nın yolunu tuttu.
SÜPRİZ GELİŞME: ÖCALAN KARDEŞİYLE ÖNCE GÖRÜŞMEK İSTEMEDİ
Koster İmralı'ya ulaştı ama, tam o sırada bütün çabaları boşa çıkaracak bir şey oldu.
Öcalan, kardeşiyle görüşmek istemedi.
Öcalan'ın daha önce zaman zaman (siyasi işlerden anlamadığı gerekçesiyle) kardeşiyle görüşmeye soğuk baktığı olmuştu.
Ama bu son gelişme herkes için tam bir sürpriz niteliğindeydi.
Kardeş Öcalan geldiği gibi dönmeye hazırlanırken, bu haber Ankara'ya ulaştı.
İşte o anda çok kritik bir hamle geldi.
GREVLERİN SONUNU GETİREN ÜÇ CÜMLE
Mehmet Öcalan Ada'dan ayrılmaya hazırlanırken, tam da her şey berbat olmak üzere iken haberi alan Ankara'dan bir devlet yetkilisi, hemen harekete geçti.
Bu kişi İmralı cezaevindeki görevliye telefonla ulaşıp, Öcalan'a iletilmek üzere üç cümle kurdu.
Yanlış anlamaya mahal vermemek ve mesajın doğrudan ulaştırılmasını sağlamak için, bu üç cümlenin Öcalan'ın önüne yazılı olarak konulmasını istedi Ankara'dan arayan yetkili isim.
“Bu söylediklerimi yaz ve götür O'nun önüne koy” dedi.
Ve bu üç cümle, ‘İskender'in kılıcı gibi' açlık grevlerindeki düğümü çözdü.
Bu üç cümlenin ne olduğuna gelince;
Başbakan da söyledi, diğer yetkili isimler de, açlık grevlerine son verme talimatı karşılığı Öcalan'a hiç bir şey vaat edilmedi.
Şöyle yaparsan şunu elde edersin gibi cümleler değildi bunlar.
Aksine bir tür göz dağı veriliyordu Öcalan'a.
Açlık grevlerini durdurmaması halinde doğacak sıkıntıları, Öcalan'ın kendisi üzerinden yürütülen sürecin işlevsiz kalacağını anlatıyordu bu üç cümle.
Öcalan mesajı aldı, İmralı'dan ayrılmak üzere olan kardeşi geri döndü ve cezaevindeki açlık grevlerini sona erdirecek talimat kardeş Öcalan'a iletildi.
İMRALI İLE TEMAS NASIL DEVAM EDECEK?
Başbakan Erdoğan'ın iki ay önce Kanal 7 yayınında “olabilir” dediği, birkaç gün önce de Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın “oldu” dediği İmralı ile temas devam ediyor.
Başbakan Erdoğan ve hükümet adına bu işlerle ilgilenenler, “bana imkan tanıyın” diyen Öcalan'a bir şans vermek istiyorlar.
Öbür taraftan BDP'nin bir başka aktör olarak devrede olacağı anlaşılıyor.
Önümüzdeki günlerde bir BDP heyetinin İmralı'ya gittiği yönünde haberler alırsak buna şaşırmamak gerek.
Hükümetin halkın oylarıyla Meclise gelen bir siyasi parti olduğu için BDP ile açıktan temasta olması sakıncalı görülmüyor.
Aksine BDP'nin siyaseten güçlenip inisiyatif alan bir parti haline dönüşmesiyle çözüm kanallarının daha sağlıklı işleyeceği yönünde bir görüş var.
Ama her zaman yaptığı gibi BDP'nin tribünlere oynayıp işi şova dökmesi gibi bir risk de mevcut.
Kısaca Ankara'nın yeni yol haritasında İmralı ve BDP üzerinden yürütülecek temaslarla, (Ya da Cumhurbaşkanı Gül'ün dediği gibi bazen açık bazen kapalı görüşmelerle) terör ve Kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulma arayışı olacak.
Tabi Ankara'daki yetkililer gereksiz yere umut pompalamaktan da özenle kaçınıyorlar.
Çünkü zor bir süreç bu.
Gereksiz iyimserlik havası başka türlü hayal kırıklıklarına yol açabiliyor.
Öcalan'ın gerçekten bu işi çözmek gibi bir niyeti var mı?, yoksa dışa dönük mesajlarıyla iç dünyası bir birine zıt bir yerde mi duruyor?
Yani çözümden yanaymış gibi gözüküp başka pazarlıkların arayışında mı?
Bunlar cevabı şimdiden bulunabilecek sorular değil. (Mehmet Acet / Haber7)