Toplumda edilen muhabbetlere baktığımızda herkesin arzu ettiği şeyler hak, adalet, erdem, vicdan, sorumluluk gibi kavramlar. Kimi bu kavramların ön plana çıkması gerektiğini ancak bu kavramların içi doldurularak mutlu olabileceğimizi söyler. Tarihten örnekler verilir özellikle Hz. Ömer'in adaleti ön plana çıkarılır.
Asırlardır insanı etkileyen bütün mutlulukları gölgeleyen adalet örneklerini hatırlayalım:
Hz. Ömer, ihtiyacı olmadıkça devlet malından almazdı. Bir gün hastalanmıştı. Bal yemesi tavsiye edildi. Devlet ambarında bir küp bal vardı. Minbere çıkıp dedi ki: “Eğer siz müsaade ederseniz o baldan yiyeyim, ama müsaade etmezseniz, o bana haramdır, yiyemem!” Kendisine müsaade ettiler.
Müslümanlar, onun kendi canına katı davrandığını gördüler de kızı olan Mü'minlerin annesi Hafsa'ya gidip: “Ömer kendi canına haksızlık ediyor, Allah bol bol ganîmet malı verdi. Bu maldan bolca harcasın, nefsine zulmetmesin. O, Müslümanların seçkinleri arasındadır” dediler. Aslında Hafsa da öyle düşünüyordu. Ömer gelince cemaatin sözünü babasına anlattı. Cevabı şu oldu: “Ey Ömer kızı Hafsa, kavminin sözüne uyup babana kötülük ettin. Benim nefsim ve malım üzerinde hakkım (tasarruf yetkim) var ama dinim ve emanetim hakkında böyle bir yetkim yoktur!”
Şu olay, Ömer'in kendisini öteki Müslümanlarla eşit saydığının en güzel kanıtıdır: Ömer bin Hattab'a Yemen'den giysiler gelmişti. Her insana bir aba düştü. Ömer'e de o kadar. Ömer kendi payına düşen aba ile minbere çıktı. Abanın altına bir de gömlek giymişti. İnsanları cihada teşvik etti. Bir adam dedi ki: Ne senin sözün dinlenir, ne de sana uyulur.
Ömer sordu: Niçin?
Adam cevapladı: Çünkü sen bizden fazla almışsın. Yemen abalarından sana sadece bir aba düşmüştü. Bu sana elbise olarak yetmezdi. Böyle iken sen uzun boylu olduğun halde nasıl abanın altına gömlek de giydin? Ömer, oğlu Abdullah'a: Sen cevap ver, dedi. Abdullah şöyle izah etti: Ben kendi payımdan ona verdim. O da benim verdiğimle gömlek yaptı. Bunun üzerine adam: ‘Şimdi sana itaat edilir' dedi.
Hz. Ömer'in hayat hikâyesine bakarak şunu söyleyebiliriz. Değerli sitem eden kardeşlerim; hep adalet diyoruz da Hz. Ömer'in okuyup yaşadığı kaynak evinizde, okulunuzda, bilgisayarınızda, cep telefonunuzda. Merak edip günde kaç defa bakıyorsunuz? Her gün haberlere bakarak yorum yaptığınız kadar bizlere yol gösteren, ışık tutan, hidayet kaynağına günde kaç kez bakıyorsunuz? Nerde bi dedikodu varsa biliyorsunuz. Mecliste neler yaşanıyor biliyorsunuz da Kur'an'ın ilk süresini biliyordum unuttum demeniz ne kadar inandırıcı.
Hz. Ömer'in adaletinden çarşıda bahsedip ailesinin her türlü giyimine müsaade eden tutarsız insanlar; kendinizi kandırıyorsunuz. Komşusunu tanımayıp Hz. Ömer'in adaletine özlem duyanlar ne kadar inandırıcı olabilirsiniz? Çarşıda, pazarda, okulda çocuklarınızın giyim kuşamıyla övünüp her türlü haramı meşru görürsünüz. Çocuklarınız atanamayınca Hz. Ömer'in adaleti dersiniz.
Kusura bakmayın bu davranış biçimiyle adaleti isteyebilirsiniz, isteyebiliriz. Fakat her türlü tavsiye edilmeyen davranışı sergileyerek, dürüst davranmayarak, kaliteli bir müslümanmış gibi Hz. Ömer'in adaletini istemek ne vicdana ne ahlaka ne hak hukuka sığar.
Selam ve dua ile…