İnsanlığın, tarih boyunca yaşadığı en büyük sorunlar adaletsizlikten doğmuştur. Toplumlarda düzenlerin bozulması hep adaletin bozulması ile gerçekleşmiştir.
Koca koca imparatorluklar ve devletler adaleti kaybedince yıkılmışlardır.
Adalet denince akla ilk gelen, yönetim ve mahkemelerdir. Bu ilk çağrışım genel olarak doğrudur da. Zira genel adalet, idarenin tasarrufları ve mahkemelerin kararları ile alakalıdır.
Ancak adalet kavramı bundan daha kapsamlı bir kavramdır. Hayatın her unsurunu, her yönünü kapsar.
Bugüne kadar yapılan adaletin en kapsamlı tanımı şudur: “Adalet bir şeyi olması gereken yere koymaktır; zulüm ise bir şeyi olmaması gereken yere koymaktır.”
Güç, olması gereken kimsede ise adalettir.
Para, olması gereken yerde ise adalettir.
Sorumluluk ve karar, olması gereken kimsede ise adalettir.
Kadın, olması gereken yerde ise adalettir.
Dinlenme, olması gereken zamanda ise adalettir
Övgü ve sövgü, olması gereken yerde, ölçüde ve olması gereken kimseye karşı ise adalettir.
Sevgi ve nefret, olması gereken yerde, ölçüde ve olması gereken kimseye karşı ise adalettir. İlim ve hikmet, olması gereken kimsede ise adalettir...”
Hz. İsa (as), “hikmeti ehline veriniz, mahrum bırakırsanız hikmet ehline zulmetmiş olursunuz; hikmeti ehli olmayana da verirseniz hikmete zulmetmiş olursunuz” diyor.
Adalet hayattır, inşadır, nurdur; zulüm ölümdür, yıkımdır, zulmettir.
Toplumlar ve devletler adalet ile kaimdir.
Toplumlar ve devletler nasıl ki adalet ile kaimdir; adalet de güç ile kaimdir. Güçlü olan iktidar,
-isterse- adaleti sağlar. Gücü olmayan iktidar, -istese de- adaleti sağlayamaz.
Hz. Ebubekir buna binaen, “Silah korkakta, para cimride, idare zayıfta olursa işler bozulur” demiştir.
Güç, meşruiyetini haktan alır. Hakkın, haklının yanında olan güç, meşrudur, adildir. Haktan ve haklıdan uzak güç, gayr-ı meşrudur, zalimdir.
Bütün peygamberler adaleti tesis için gelmişlerdir. Yani her şeyi yerli yerine koymak için. Kimisi güce ulaşmış bunu gerçekleştirmiş, kimisi ise sadece bu yolda mücadele etmişlerdir.
Beşer adaleti tesis etmek veya bu yolda çalışmak ile mesuldür. Ve adalet, mutlak adil olan Allah'ın yüklediği bir sorumluluk olduğu gibi insani ve ahlaki değerlerin en üstünüdür.
Kişide adalet ya korkudan oluşur ya da faziletten. Kişi ya Allah'tan korkar adil olur ya da adaletin de içinde yer aldığı değerlerle ahlaklanır adil olur. Tarihte ikisinin örnekleri de vardır. Hz. Ömer Allah korkusundan gelen ahlaki değerlerin adalet sembolüdür. Nuşirevan gibileri ise, Allah'a inanmasa da adaleti fazilet olarak benimseyen ahlaki değerlerin adalet örneğidir.