Adil mustazaflar, adil yarınların inşası için yola koyulanlardır.
Adil mustazafları tanımak için Allah Resulü’nün kutlu siretine, sahabe hayatına, Hz. Hüseyin ve Kerbala’ya, Tabiin’in hassasiyetine, selefin tutumuna, öncü âlimlerin mücadelesine bakmak gerekir.
Mazlum coğrafyaları ve adil mustazaf kareler adına Filistin, Yemen, Arakan, Afganistan, Çeçenistan, Mısır, Halepçe, Suriye, Susa ve Roboski günümüzün en taze, yakın ve canlı örneklerdir. Tarih boyunca zalimler adil mustazafları hedef almıştır, günümüzde alıyor, yarınlarda da alacaklar. Çünkü adil duruş, adalet arayışı ve mücadelesi o zalimlerin kirli dünyalarının ifşası, vahşiliklerinin imhası ve haksız düzenlerinin alaşağı edilmesi demektir. Günümüzde Namübarek, Esad, Sisi ve Hasene gibi birçok yeni isim, çehre ve ideolojiyle zalimlerin dünün Firavun, Nemrut ve Ebucehillerini aratmadığını görüyoruz; çünkü şu yüzyılda İslam’ı sevdikleri, yaşadıkları, haktan yana oldukları ve adalet talep ettikleri için canlarına kıyılan çocuklar, analar ve beli bükülmüş nice ihtiyar duyduk ve gördük.
Halepçe halkı Müslüman ve Kürt kimliğinden dolayı zalim Saddam'ın zulmünün kanlı nişanesi olarak 1988’de kimyasal silahlarla katledildi. Bunu duyduk ve buna şahit olduk!
Cenin kampında, Sabra ve Şatilla’da, El Halil'de, Gazze’de ve Mavi Marmara’da kudurgan israili’in vahşet dolu katliamlarını gördük.
Nagazaki, Hiroşima, Halep ve İdlip’e atılan atom, varil gibi kimyasal bombalarla aynı mantıkla yapılan katliamları gördük.
Bugün Suriye’de emperyal leş kargalarının, Doğu Türkistan’da kızıl Çin komünizmi’nin bir müddet önce vahşetin ağababası Amerika'nın Afganistan'da ve Irak'ta kulakların işitmeye, gözlerin görmeye, idraklerin anlamaya dayanamadığı kan içiciliğini gördük ve buna şahit olduk! Buralarda gün aşırı ekranlara yansıyan katliamları görüyoruz, bombalanan mekânlar ve ibadet yerlerine şahit oluyoruz.
Kaddafi’nin iman ve özgürlük mücadelesi veren Libya halkını paralı askerler eliyle kıyıma uğrattığını ve binlerin mazlumane katledildiğini gördük.
Biz bu zulümleri tarih boyunca hep gördük ve şahit olduk.
Biz yine yaşadığımız coğrafyada Dersim, Zilan, Sayer, Maraş katliamlarını; Susa Camii vahşetini ve Başbağlar dehşetini yaşadık ve şahit olduk.
Sadece camiye gittikleri için zindanlarda tutulan, şehit edilen gençler gördük.
Kapısına kilit vurulan medreseler, ahıra çevrilen camilere, sarıklı olduğu için seyyar mahkemelerce idam edilen âlimlere şahit olduk ve bunların Uhdud ashabı misali hazin hikâyelerini dinledik.
Bu zulümlere direnen ve her zaman bir direniş hattı oluşturan Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Muhammed(s.a.v) gibi peygamberler bildik. Kerbela şahidi Hz. Hüseyin, Şeyh Sait, Üstad Bediizaman, Ömer Muhtar, Hasan Elbena, İskilipli Atıf Hoca, Rêzan Hüseyin, Şeyh Zeki ve İbrahim Hoca gibi Rabbine şehadetle varan nice rehberler, adil mustazaflar ve mücahidler gördük ve onlara gönül bağladık.
Zalim, zalimdir. Onun yurdu, zamanı, ırkı fark etmez. Allah’ın mülkünde Allah’ın dinine savaş açan zalimlerin mantığı hep aynıdır. Onlar her zaman ve mekânda halkları zayıflatıp kendi iktidarları için köle yapmak arzusu taşırlar. Başkaldıranları ise ya korkutmak, ya zindana atmak, ya sürgün etmek ya da katliamlara başvurmak onların zalimane işidir.
Zalimler bilmeli ki, zulümleriyle İnkılapçı Mustazafları asla yıldıracak değildirler; çünkü adil Mustazaflar hak ehlidir. Onlar, pak fıtratları ve güçlü imanlarıyla tarih boyunca nice kahramanlıklar sergilemişler.
Bu mazlum karelerin hatırlanması ve hatırlatılması zalimin tanınması ve zulmü def etmek için gayrete gelme amaçlıdır. Yakın gelecek hiç şüphesiz İslam’ındır. Çünkü bu İlahi bir vaattir. İnsanların arzuladığı adil sistemi de Allah’ın izniyle bu adil mustazaf müminler inşa edecektir.