Mustafa Balbay’ın tahliyesine ilişkin siyasetçilerden ibret verici yorumlar geldi. Bülent Arınç “Hayırlı olsun” dileklerinde bulunurken Cemil Çiçek, “Sayın Mustafa Balbay’ın tahliyesinden memnuniyet” duyduğunu açıkladı. Hayati Yazıcı “Demokrasi açısından doğru bir karar, hayırlı olsun” açıklamasıyla hayır dilekleri ile yetinmeyip kararı da onayladı. Kılıçdaroğlu, boş durmadı ve telefonuna sarılarak “Aramıza hoş geldin Mustafa Balbay, özlemiştik, seni çok seviyoruz” mesajı çekti.
Tahliye kararı gazetelerde de göz yaşartıcı bir sevinç ve adalet(!) ile verildi. Hürriyet, “Ey Özgürlük” manşeti ile çıktı. Milliyet, “Deniz’ine kavuştu”; Vatan ise “Ve kavuştular” başlıkları eşliğinde duygu seli akıttı. Posta, “Hoş geldin adalet” manşeti ile başlığımızın ilham kaynağı oldu. Cumhuriyet, Balbay’ın cezaevinden çıktığında söylediği sözleri manşetine taşıdı: “Merhaba özgürlük”
Kimsenin özgürlüğünde gözümüz yok. On yıllardır mazlum halka işkence üstüne işkence çektiren sürü sürü insan, dışarıda elini kolunu sallayarak gezerken Balbay dışarıdadır-içerdedir hiç fark etmez. Hem “haksızlara karşı hak dava etmeyi hakka bir nevi hürmetsizlik” bildiğimizden adalet beklentisinde de değiliz. Ancak insanın kanına dokunan, toplumun farklı kesimlerine yaklaşımın bu kadar dengesiz oluşudur. Medya ve siyasetin bu çirkef, ikiyüzlü tutumudur.
Söyleyeceğimiz şeyleri düşünebilmek için stratejist, uzman veya hukukçu olmaya gerek yok. İnsanda iki değil tek bir tane göz olsa, yarım yamalak da bir hafızası varsa çifte standardı apaçık fark edebilecektir. Çok değil bundan 3 yıl önce 10 yıldan fazla tutuklu olup hüküm giymeyenlerin tahliyesi ile ilgili bir yasa çıktı. Yasa kapsamında binden fazla kişi serbest bırakıldı. Ancak medyada sadece Hizbullah davasından yargılananlar tahliye edilmiş gibi bir hava oluşturuldu. İç medya eski efsaneler üzerinden algı mühendisliğine başladı. Dışarıdan, New York Times “Bu tahliyeler ve daha birçok tahliye beklentisi kaygı yarattı” yorumu yaptı.
Siyaset ve bürokrasi erbabı da ağızbirliği etmişçesine “vurun abalıya” kampanyası başlattı. Cumhurbaşkanı Gül, “MİT ve Emniyete bu şahıslarla ilgili istihbari faaliyetlerin daha da yoğunlaştırılması talimatı verdim” dedi. Numan Kurtulmuş, “Son Hizbullah tahliyeleri ve sonrasında yaşananlar kamu vicdanını yaralamıştır” diyerek koroya katıldı. Hatta AK Parti Milletvekili Avni Doğan, Hizbullah sanıklarının “hükümeti zor durumda bırakmak için tahliye edildiğini” iddia etti. Bu düşünce hükümet yanlısı medyada epey rağbet de gördü.
Her neyse; yargı Allah’ın takdiri karşısında şaşkına dönmüş, hükümet tepkiler üzerine bunalmış bir haldeyken Bekir Bozdağ, “Yargıtay bir saat içinde toplanıp bu davaları karara bağlayabilir. Yargıtay’ın istediği zaman ne kadar hızlı işlediğini gösteren pek çok örnek var” demiş ve adeta gözleri bağlı “adalet abla”nın gözlerini dört açmasına vesile olmuştu.
Yargıtay Başkanı ise Bozdağ’a, “Bu kadar kolaysa gelip çözsünler” diye çıkışmıştı. Başkan Bey, “kamuoyunda tepki çeken tahliyeler” konusunda kendilerinin suçlanmasına isyan etse de ellerini iki yana açıp “Kamu vicdanı ile yasa arasında sıkışıyoruz, fedakârca çalışıyoruz, elimizden gelen bu” diyordu. Neyse gözü açılan adalet abla, Bozdağ’ın tavsiyesi ve derinlerin emriyle tez davranıyor ve terazinin bir kefesini yere indirirken diğer kefesini havalarda uçuruyordu.
Karar verilmişti: Serbest bırakılan Hizbullah üyeleri acilen yakalanacak, yakalanmayanların yerleri mutlaka başkaları ile doldurulacaktı. İlerleyen süreç içerisinde bu kararlar titizlikle uygulandı. Meksika mafya babalarını basar gibi helikopter destekli operasyonlar başladı. “Yaralı vicdanları” rahatlatacak miktarda tutuklamalar yapıldı. Belli ki o tutuklananların Balbay gibi aileleri, okula bırakacakları çocukları yoktu. Onun için candaş ve yandaş medyanın duyguları depreşmedi. Kimse gözaltılar ve yargılamalar sırasındaki hukuksuzlukları görmedi. Delillerin yetersiz ve yapay oluşu da hiç dillendirilmedi. Fırat’ın kenarındaki kuzudan bahseden partinin yetkilileri ise “summun, bukmun, ‘umyun” olarak kaldılar.
Not: Gündem Gazetesi, Balbay’ın tahliye haberini verirken BDP’li beş milletvekilinin hâlâ cezaevinde olduğunu anımsattı. BDP medyası tahliye beklentisi içerisinde. Gezi turlarında beraber slogan attıkları yoldaşları ise bu sitemlerini duymadı. Sanırım farkında değiller, açıklayayım: Siz solcu, komünist, hatta LGBT’ci olabilirsiniz ama maalesef(!) onlarla eşit olamazsınız. Solcu yoldaşlarınızdan tekme yemeye ve sürekli bir adım geride durmaya mahkûmsunuz.